Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ..!

“Bugün benim doğum günüm. Hem sarhoşum hem yastayım. Bir bar

“Bugün benim doğum günüm.
Hem sarhoşum hem yastayım.
Bir bar taburesi üstünde.
Babamın öldüğü yaştayım…
Bugün benim doğum günüm.
Kelimeler büyüyor ağzımda.
Bildiğim tüm hayatlar…
Paramparça, Paramparça…”
Babamın mezarı başındayken aklıma gelen nakaratlar…
Doğum günüm değil, bar taburesinde değilim, sarhoş da değilim…
Ama babamın öldüğü yaştayım ve paramparçayım…
Babamı kaybettiğimde ortaokul ikinci sınıf öğrencisiydim…
Birden büyümüş olarak, babamın defnedildiği köyümüzün mezarlığı başında buldum kendimi…
Sanki sihirli bir çubuk bana dokunmuş ve beni bugünkü duruma getirmişti…
Zihnimde Teoman’ın sesi…

“Bu dünya sanaldır…”
“Bizler uykudayız, rüyadayız…”
“Ölmeden önce ölün, gerçek uyanış o zaman başlar.”
Sözlerini çok kez duymaz mıyız?
Saf çocukluk yıllarımız ile deli fişek gençlik yıllarımızı atlattıktan sonra bu sözler geri çağrışım yaparak karşımıza çıkmazlar mı?
“Ceeee”, der gibi…
“Kaçamazsın, kaçamazsın…” der gibi
Özellikle de çocukluk anılarımızı biriktirdiğimiz yerleri ziyaret ettiğimizde…
Veya aile kabrimizi…
Doğa tüm eskimişliğiyle, tüm göçüklüğüyle hâlâ dimdik inatla karşımızdadır.
Yıkılmamış, ayaktadır…
Yıkılan bizizdir…
Kayıplarımız olmuştur…
Evimizin köşesindeki kaya, aynı kayadır. Üzerindeki fosillerle birlikte.

Köhne evimiz aynı evdir…
Bir sülalenin kalıp, gittiği…
Tahta beşik, tahta eşik hepsi aynı, bırakıldığı gibi…
Peki ya insan?
Kendini bir halt sanan insan?
Çaresizliğini içten içe kabullenmez mı?
Yıllar ne çabuk geçmiştir..(?)
Şaşkınlığını yaşayarak…