Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

AYŞE NİNE..!

Çocukları ve torunları bayram ziyaretine gelecekleri için Ayşe nine, çok

Çocukları ve torunları bayram ziyaretine gelecekleri için Ayşe nine, çok heyecanlıydı…
Her yeni güne uyandığında planlar yapar, akşam olduğunda o hayallerle uykuya dalardı…
Vefat eden eşinin emekli maaşıyla torunlarına neler alacağının hayalini kurardı…
Onlar için kendi harcamalarından kısmayı, geldiklerinde ise dolabını doldurma hesabı yapardı…
Ayşe ninenin kirasını, elektriğini, yakıtını tüm faturalarını çocukları öderdi…
Ama sonuçta, yılda bir defa da olsa yanlarına geldikleri için onları en iyi şekilde, mutlu edecek şekilde ağırlamak istiyordu…
Kalkıp buzdolabına doğru yürüdü. Kapısını açtığında iki yumurta, iki domates ve birazcık da salamura peynir kaldığını gördü…
Bayrama, çocuklarının gelmesine iki haftası vardı…
İki hafta boyunca bunlarla nasıl yaşayacaktı..(?)
Tahıl dolabına doğru yöneldi…
Birazcık kırmızı mercimek ve bir avuç dolusu kadar pirinç kaldığını gördü…
Yine de çok mutluydu Ayşe nine…
Hemen sesli düşünerek kendi kendine konuştu.
“Bir tencere mercimek çorbası yapar onu üç, dört gün içerim. Sonra da pirinçle yayla çorbası yapar onu da üç, dört gün içerim…” diye.

Ara sıra alt kattaki komşusu da bir tabak yemek getiriyordu…
Eşinin maaşı kendisine kalmasına kalmıştı ancak bu maaş geçimini sağlayacak miktarda değildi…
“Çocuklarım kiramı ve de faturalarımı ödemese ne yapardım..(?)” diye düşünmeye başladı…
Oysa ki eşi, en ağır işlerde yıllarca çalışmış, sağlığını yitirmiş, emekli olup kazancını yiyemeden vefat etmişti…
Ayşe ninenin içi cız etti…
Duygulandı.
Gözleri dolu dolu oldu…
Eşinin hiç gün yüzü görmeden gitmesine içerlendi…
Telefon sesiyle üzüntüsü bölünen Ayşe nine, telefona yöneldi…
Telefondaki ses, en büyük torunu Umut’tu…
“Nineciğim ben Umut, gelirken size ne getirelim, ne istersiniz..(?)” diyen yaşı küçük, yüreği büyük torunuydu…

İlk göz ağrısı olduğu için değil, yaşına göre çok düşünceli olduğu için seviyordu Umut’u…
“Umut’um, kurbanım, canının sağlığını isterim.” dedi. Boğazı düğüm düğüm…
Telefonu kapatır kapatmaz torunlarına vereceği harçlık aklına geldi…
Hemen mutfak masasının yanına koşup cüzdanını açtı.
Parasını tekrar tekrar sayıp ona göre bir plan yapacaktı…
Bin, beşbin, onbin…
Hepi topu onbin lira emekli maaşı vardı…
Bununla nasıl çocuklarını ağırlayacaktı..(?)
Yüzünden domur domur terler oluştu.
Beş çocuk, yedi torun..!
Nabzı hızlandı. Avuç içleri terledi.
Ne zaman her şey bu kadar pahalanmıştı..(?)

Zihni bulanıklaştı…
Elindeki cüzdan kayıp yere düştü…
Bozuk bir lira ve 50 kuruşlar yere çarpmasıyla değersiz bir tiz ses çıkardı…
Ayşe nine eğilip almak dahi istemedi. Oysa öncesinde 1 liraya 1 ekmek alabiliyordu…
Zaten yere eğilecek gücü de yoktu…
Oturduğu sandalyede öylece yığılıp kaldı…