Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Perihan Koca: Bir de Sizin Sarayınızın Şatafatının Haberini Yaptırın da Görelim

DEM Parti Mersin Milletvekili

DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca meclis genel kurulunda süren 2025 Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde konuştu. Konuşmasında Koca cumhurbaşkanlığı bütçesi ile cumhurbaşkanlığının örtülü ödenek harcamaları ile kamu kuruluşlarının yine denetim dışında kalan özel harcama kalemlerini eleştirdi.

Memleketin, işçisi, emeklisi, kadınları, çoluğu çocuğu, koca bir açlık ordusu gerçekliğini yaşadığını ve derin bir yoksulluk cehennemini yaşadığını belirten Koca, iktidardakilerin keyiflerinin yerinde olduğunu ve yaşanan yoksulluğun iktidar sahiplerinin umurunda olmadığını söyledi.

İktidar yanlısı medya organlarında Suriye’nin eski devlet başkanı Beşşar Esad’ın lüks saray yaşantısını haber yaptığını belirten Koca AKP sıralarına seslenerek “Dilerseniz, bir de sizin sarayınızın şatafatının haberini yaptırın da görelim. Halkımız kıyaslasın bakalım, Esad’ın şatafatı mı daha büyük yoksa sizin sarayınızın şatafatı mı daha büyük?” ifadelerini kullandı.

Konuşmanın deşifre edilmiş metni:

DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA DOĞAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen işçileri, emekçileri, gençleri, kadınları, çocukları, tüm değerli halkımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Aynı zamanda, grev iradesini kuşanan Metal işçilerini, direnerek Ankara yollarını açan Polonez işçilerini, direnen maden işçilerini, KHK’li emekçileri buradan özel olarak selamlıyorum. Ve özel bir selam da Amed’den Ankara’ya “Demokratik çözüm, demokratik ülke.” diyerek yürüyen Barış Annelerimize. Faşizme korku salan Barış Annelerimize Türkiye Büyük Millet Meclisinden selam olsun.

Evet, memleket yoksulluk ve açlık cehennemi içerisinde inim inim inlerken, çocuklar gerçek anlamda yatağa aç girerken, milyonlar “Geçinemiyoruz.” feryatlarıyla kıvranırken biz burada memlekete bir gram hayrı bile dokunmayacak olan saray bütçesini konuşuyoruz. Saray memuru iktidar vekillerinin el kaldırıp indirmesiyle aslında halkın cebinden çalınıp saraya, sermayeye, holdinglere nasıl servet transferi yapılacağını oyluyoruz.

Aslında, tarih görene, duyana, bakana derslerle dolu gerçekten, gözümüzün önünde. Bugünlerde

17-25 yolsuzluğunun yıl dönümündeyiz. Soygun, yolsuzluk, çökme biliyoruz ki sadece 17-25 Aralığa özgü bir şey değildi, oradaki ayakkabı kutularına has bir şey değildi. Kanunlarla, torba yasalarla soygun, çökme sistematik olarak sürdürüldü ve bugün 2025 bütçesi görüşmelerinde sistematik olarak sürdürülen bir soygun bütçesiyle daha karşı karşıyayız. O yüzden, çarşıdan, pazardan, çöpten yemek artığı toplayan yoksul milyonların değil de “Eğer bir gün duyarsanız Recep Tayyip Erdoğan çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir.” diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın, zenginler zengini Recep Tayyip Erdoğan ve şürekâsının bütçesini konuşuyoruz bugün burada.

Bakın, değerli hazırun, saraya öngörülen 2025 harcama kalemlerinin bütçesi gerçekten çok büyük, çok devasa. 2025 yılı mal ve hizmet alım giderleri için öngörülen harcamaların büyüklüğü 10 milyar TL’ye yakın. 2025 bütçesiyle sarayın bir günlük harcaması 3.700 emekli maaşını geçecek. Sarayda günlük 46 milyon lira harcanacak yani günde 2.705 asgari ücret harcayacak saray, saatte 112 asgari ücret harcayacak, dakikada 2 asgari ücret harcayacak. Nereye harcanacak bu devasa paralar? Yine, sarayın şatafatına harcanacak, lüksüne harcanacak. Bakın, bugünlerde yandaş televizyonlarınız Esad’ın sarayının lüks görüntülerini servis edip onun propagandasını yapıyor. Biz diyoruz ki: Dilerseniz, bir de sizin sarayınızın şatafatının haberini yaptırın da görelim. Halkımız kıyaslasın bakalım, Esad’ın şatafatı mı daha büyük yoksa sizin sarayınızın şatafatı mı daha büyük?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Ya, yeter ya…

PERİHAN KOCA (Devamla) – Takdiri halka bırakalım Leyla Şahin Usta. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) – Yok öyle bir şey!

PERİHAN KOCA (Devamla) –

Bakın, yine sizin çok müthiş bir ezberiniz var, şöyle bir ezberiniz var, şatafat içinde yüzerken ağzınızı açtığınız anda diyorsunuz ki: “Biz milletimizi, halkımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz.” propagandaları yapıp masallar anlatıyorsunuz ama buradan özel olarak ifade edelim: Ezmek ne ki iktidar vekilleri, sizin bu halkın halka yaptıklarınızın yanında “ezmek” kavramı bile masum kalıyor çünkü siz bu halka lime lime ettiniz. Ama size bu da yetmiyor “Ödediğimiz bedeller yetmez, biz size daha büyük bir cehennemi, daha büyük bir kıyameti vadediyoruz.” diyorsunuz siz resmen bu milyonlara. Yüz binlerce öğrencinin hakkını yok eden, kamu çalışanlarının ulaşım hakkını gasbeden, atama bekleyen memur adaylarının atamasını engelleyen, halkın başta sağlık ve eğitim olmak üzere kamu haklarını gasbeden tasarruf tedbirleri soruyoruz neden saraya uğramıyor? Merak ediyoruz, neden bir bedel ödenecekse bu bedeli hep yoksul, emekçi, milyonlar, emekçi halkımız ödüyor? Sizin saray için ayırdığınız    -yani sadece bir kalemden bahsediyorum tabii- 10 milyar TL halkın en azından acil problemlerini karşılayabilir ama memura, emekçiye, emekliye gelince bunu çok gören, üç kuruş zammı bile çok gören iktidarınız kendine gelince, iş saraya gelince “Aman efendim, itibardan tasarruf olmaz.” diye masallar anlatmaya devam ediyor. İşte tam da bu yüzden bu bütçe milyonları bir kuru ekmeğe, bir kuru soğana muhtaç eden sarayın bütçesidir. Mahzuni Şerif diyor ya hani: “Milletin sırtından doyan doyana/ gönül bu oyuna nasıl dayana/ yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/ bilmem söylesem mi söylemesem mi” diye, işte tam da bu hesabı yaşıyoruz. Elbette ki biz susmayacağız, elbette ki biz söylemeye devam edeceğiz. Söyleyeceğiz çünkü bu bütçe, kuru soğana muhtaç ettiklerinizin bütçesi değil, ıstakozcularınızın bütçesi. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bütçe, halkın gözüne soka soka Mecliste mangal partisi yapan, biraz evvel gördüğümüz üzere vergi muafiyetlerinden yararlanan iktidar vekillerinizin şirketlerinin bütçesi. Bu bütçe, lüks yatların, pırıltılı hayatların, şatafatlı hayatların, ihaleleri kapıp şatafat içerisinde yaşayanların, banka hesaplarında kaç lirası olduğunu bilmeyenlerin bütçesi. Size ve temsil ettiğiniz sınıfa, şatafatlı, ışıltılı salonlar içerisinde bu memleketteki her şey güllük gülistanlık gibi gelebilir, her şey yolunda gelebilir. Bu tuzu kuruluk içinde ekonomimizin uçtuğunu falan düşünebilirsiniz, zaten anlattıklarınızdan gerçekten uçuş uçuş uçuşuyorsunuz ama biz söyleyelim, bu bütçe Kürt Mehmet’in, tekstil işçisi Ayşe teyzenin, pazarcı Ahmet abinin yani milyonların bütçesi olmadığı için hiçbir şey bu memlekette yolunda değil. Siz, o sarayınızın içinden, yaşadığınız o fil dişi kulelerden, dışarıda kopan kıyameti görmüyor olabilirsiniz ama memleket yangın yeri. Memleket, işçisi, emeklisi, kadınları, çoluğu çocuğu, koca bir açlık ordusu gerçekliğini yaşayan, derin bir yoksulluk cehennemini yaşayan bir ülke ama tabii, sizin keyfiniz yerinde olduğu için umrunuzda bile değil. Bakın, bir örnek üzerinden ifade etmek istiyorum: Asgari ücretli bir tekstil işçisinin günlüğü 600 TL’nin altında. Türkiye’deki ortalama çalışma saatlerini baz alırsak ortalama on saat çalışan bir işçi, birkaç saatte üreteceği bir tekstil ürününün değeriyle bir aylığına eşit değer yaratıyor. Kalan çalışma sürelerinin yarattığı değerin tamamına tabii ki patron el koyuyor. Siz şimdi, siz bu işçiden günde yani 600 lira bile kazanamayan bu işçiden aynı zamanda hem KDV alıyorsunuz hem ÖTV alıyorsunuz hem gelir vergisi alıyorsunuz. Bu işçi gibi milyonlarca işçiden, emekçiden topladığınız milyarları patronlara teşvik olarak veriyorsunuz. İşte sizin kara düzeniniz tam olarak bu, sizin kara düzeniniz iktidar-patron el ele halkın ümüğünü sıkma düzenidir.

Bir de tabii, işin örtülü ödenek, özel harcama kısımları var. Hiçbir şekilde denetlenmeyen, hesabı sorulmayan örtülü ödenek harcamaları bu yıl 10 milyar lirayı geçmiş durumda. Örtülü ödenek tabii ki maşallah çok iyi işleyen bir sistem olduğu için bakanlıklara benzer özgün harcamaları ve özgürlükleri buradan alıyorlar. Devletin birçok kademesi de denetimden kaçmak için özel harcama hesaplarını kullanıyor. Bütçe mevzuatıymiş, aman efendim Anayasa’ymış, kanunmuş, denetimmiş tabii, sizin için hak getire. Sayıştay raporlarında bile bu uyanıklığı görüyoruz. Mali tablolar eksik hazırlanıyor mesela; mali tablolara yansıtılmayan, raporlarda geçmeyen harcamalar yapılıyor, adına da “özel harcamalar” deniliyor. 2024 yılında bu 10 milyar lirayı geçmiş, Somali’de mesela polislerin eğitiminden İslam İşbirliği Teşkilatı İSEDAK üyesi ülkelere desteğe, cazibe merkezlerine destek programlarına kadar bir sürü özel harcama yapılmış. Halk yoksulluktan inim inim inlerken örtülü ödenekler, özel harcamalar gerçek anlamda havada uçuşturulmuş ama emin olun ki bu böyle gitmeyecek. Siz saltanatınız sonsuza kadar sürecek sanıyorsunuz; halkı, bizi sömürdükçe sömüreceğiz zannediyorsunuz ancak sizi grevlerine bile tahammül edemediğiniz işçilerin sınıf öfkesi gönderecek; ölüme terk edip, katliama terk edip günlük 38 kuruşu reva gördüğünüz kadınlar gönderecek; “…”(*) diyen kadınlar gönderecek sizi; açlıktan sınıfta baygınlık geçiren çocuklar gönderecek; hayallerini, geleceklerini çaldığınız kız çocukları, MESEM’lerde köle gibi pazarladığınız çocukların vebali gönderecek; sizi 12 bin liralık maaşla ölüme terk ettiğiniz emeklilerin ahı gönderecek; maliyetler yüzünden üretim yapamayan çiftçiler gönderecek sizi. Emin olun, bu böyle gitmeyecek, bu düzen böyle gitmeyecek. İşte, tam da bu yüzden biz emekçi sınıfların çektiği ızdıraplara hiçbir çare olmayacak, tenceresinde taş kaynatan insanların derdine derman olmayacak bu bütçeyi, saray bütçenizi reddediyoruz, “hayır” diyoruz çünkü biz Hikmet Kıvılcımlı’nın sözleriyle, “Tarafsızlık bizim harcımız değildir. İşçi çocuğuyuz, olduk olası başta işçi sınıfımızdan yana düşünüp davranmayı öğrendik.” diyoruz.