Gazi Öğretmen Sivas İlk Öğretmen okulunda öğretmenlik yaparken Sivas’ın kütüphanelerinde ne kadar kaynak kitap varsa tespit etmiş…Elindeki mevcut kitaplarından da istifade ederek İslam Medeniyeti Mecmuasnıdan gelen soruları çok kolay bir biçimde cevaplandırıyormuş. Cevaplandırdığı soruları da yine özel Ulakla İstanbul’a Mecmuaya ulaştırıyormuş…
Artık eskilerde olduğu gibi cevapları herhangi bir denetimden de geçmiyor aynen yayınlanıyormuş…Bunun için daha titiz bir çalışmayla cevaplarını hazırlıyormuş…
15 Ekim 1968’de yıl 2 sayı 15’de yayınlanan Sorunuz Söyleyelim köşesinin sonuna bir not yazmış… Bu not ’ta; Elinde 100’lerce soru olduğunu, bütün soruların cevaplandırılacağını ancak gecikmelerden dolayı özür dilediğini belirtmiş…
Artık bu nottan sonra özel olarak cevaplandırması dileğiyle Sivas İlk Öğretmen okulundaki adresine mektuplar gelmeye başlamış…Gazi Öğretmen de bir yandan bu okuyucularına özel mektupla cevaplar vermeye başlamış…Zor oluyormuş ancak hayatı da dolu-dolu geçiyormuş…
Yeni çıkan 15 Ekim 1968 tarihli mecmuada;
Ankara’dan sayın Yusuf İpek, İstanbul’dan sayın Necmeddin Turinay, İzmir’den sayın İbrahim Evine, Konya’dan sayın Ahmet Yeniköylü, Kırklareli’nden sayın Nuri Korkmaz, Burdur’dan sayın Süleyman Kınay, Konya’dan sayın Yusuf Işıcık’ın sorularını cevaplandırmış…
1968’li yıllarda gazete, mecmua, dergi çıkarabilmek çok zor ve masraflı bir uğraşmış…Mecmuayı çıkarmaya başladıkları ilk yıllarda bazen kâğıt sıkıntısına düştükleri zamanlar oluyormuş…
Kâğıt sağlayabilmek için Ülker bisküvilerinin reklamını koyar ve oradan kâğıt temin ederlermiş…Kağıtları da genelde İzmit’ten getiriyorlarmış.…
Anadolu’ya gönderilen mecmualar bayiler tarafından satıldığı halde para transferlerinde sorunlar yaşanıyormuş…Reklam koymak da mecmuanın ağırlığına ters düşecekmiş…Bir formül üretilmiş ve reklamlar mecmuanın sonuna ayrı renkteki kağıtlara konmaya başlanmış…Uzunca bir süre bu yolla mecmua çıkarılmaya devam etmiş…
Bir ara kâğıt konusunda Mecmuanın en büyük destekçisi olan Ülker bisküvilerinin aleyhine sol güçler tarafından kampanyalar başlatılmış…
Ülker bisküvilerinin sahibi sayın Sabri Ülker sağ görüşlüymüş ve o dönemde pek çok kişi ve kuruluşa yardım yapıyormuş…
Kendisi sağ görüşlü olduğu için sol görüşlü kişi ya da kuruluşlar tarafından fabrikaları yakılmış, büyük zarara uğratılmış…
İşte bu ortamlarda her ay mecmua çıkarılmakta iken kâğıt sıkıntısı gibi nedenlerle Kasım-Aralık 1968 sayısı birlikte çıkmış…
Bu sayıda da İstanbul Kocamustafapaşa’dan sayın Lutfi Büyükaydın, Mercan’dan sayın Abdullah Aydınlı, Rize’den sayın Abdülkadir Saraçoğlu, Ankara’dan sayın Yusuf İpek yine Ankara’dan sayın Rıza Fidan, Çorum’dan sayın Mehmet Aksoy ve İstanbul Şehremini’nden sayın Mevlüt Güngör’ün sorularını cevaplandırmış…
Gazi Öğretmenin Adana’da okurken okuldan mezun olduğu 1968’li yıllarına sözlüsü Habibe ile kolay gelmemiş…İlkokul yıllarından sonra devam eden sevdaları masum bir şekilde her geçen yıl daha da güçlenmiş…
İki sevdalının bir olması da her zaman kolay olmuyormuş…Yaz aylarında bu birliktelikleri masumane bir şekilde daha büyük boyutlara taşınıyormuş…
Onların birlikteliğini istemeyenler de varmış… Bu istemeyiş onlarla ilgili de değilmiş…
Töre…Doğu Anadolu’daki “töre” onlara da yansımış…Bu töre “BERDEL “olayına da benzemiyormuş…Bedel’de bir aileden bir kız alıyorsan sen de o aileye kızını vereceksin…Gazi Öğretmenlerinki öyle de değilmiş…
“Başlık Parası” da değilmiş…Başlık parasını da anne-baba alır ve çeyiz olarak kızına masraf edermiş…Olay bu da değilmiş…
Ama terörist kişilerce ortaya konan bir “Nakit 50 Milyon isteriz.” lafıdır gidiyormuş…Gazi Öğretmenle Habibe’nin düğününün yapılabilmesi için Terörizme 50 milyon ödenmeliymiş…
Bu 50 milyon lafı nedeniyle düğünlerinin yapılması da tehlikeye giriyormuş…Bu terörist olayın sebebi, bu düğünün yapılmasını istemeyişin sebebi her ne ise Gazi Öğretmen ile Habibe’nin çok sıkıntılı günleri olmuş…
Öyle ki evlerinin arasında en fazla 200 metre mesafe olmasına rağmen birbirleriyle görüşebilmek için kısa yol yerine muz bahçelerinin arasından geçerek birbirlerinin evine gidebiliyorlarmış…
Habibe’nin babası Fehmi amca amansız bir hastalığa yakalanarak 49 yaşında vefat etmiş…
Vefat etmeden önce Gazi Öğretenin İstanbul’da okuduğu dönemlerde, tedavi için İstanbul’a gelmiş ve o dönemin en meşhur doktorlarından olan Prof. Dr. Sayın Ayhan Sungar’nın özel hastası olmuş…
Habibe’nin annesi Kiraz Hanım ile Kayınbiraderi sayın Mustafa Ayhan Bey de hep yanında oluyormuş…
Gazi Öğretmen onların İstanbul’a geldiği dönemlerde derslerden, judo kurslarından, mecmua çalışmalarından boş kalan zamanlarında özel olarak kaldıkları bir eve gider kendilerini ziyaret edermiş…
Gazi Öğretmenin Amcasının hastalığının üre, kan kanseri olduğunu bilen sayın Mustafa Ayhan’ın gizlice Prof.Dr. sayın Ayhan Sungar ile görüştüğünü ve amcasına moral vermesi için her muayene sonunda: “Bugün dünkünden daha iyisin…” diye moral vermesinin gerektiğini söylediğini yakînen bilmekteymiş…
Amcasının tedavi için geldiği İstanbul günlerinin birinde Gazi Öğretmenin babası da İstanbul’la gelmiş…
Kışın evde soğuktan korunmak için soba yakılıyor ve sobada kullanılan kömür, kor haline geldikten sonra mangala konarak diğer odadakilerin ısınması sağlanıyormuş…Bir gün mangala konan kömürden zehirlenmişler ve hastaneye kaldırılmışlar…
Gazi Öğretmen amcasını çok severmiş…O da Gazi Öğretmeni severmiş…Eşi olan amcasının kızı Habibe dünyaya geldiği zaman babaannesinin: “İşte Gazi’nin kısmeti geldi…” dediğini de bilenlerdenmiş…
Gazi Öğretmen daha eşi Habibe’yi istetmeden çok önceleri Fehmi amcası bir defasında hastalığı sırasında yaz döneminde evlerine gelmiş…
Gazi Öğretmen kendisine evlerinin bir köşesindeki divanda yatak hazırlamış…O anda söylediği sözler ve aralarında geçen bir konu varmış ki bu sözleriyle sonradan eşi olan kızı Habibe’yi adeta ona emanet etmiş…
Bu sözlerin ne olduğunu kendisinin Gazi Öğretmene verdiği vebal sebebiyle de açıklamaktan imtina ediyormuş…
Kendisine söz vermiş…Hayatı pahasına da olsa Habibe’yle yuva kuracakmış.
İşte, terör olayları nedeniyle başlık parasına benzer tipte, ancak başlık parasıyla ilgisi olmayan 50 milyon TL. gibi bir paranın teröre verilmesine karşı çıkışının, büyük sevgi yanında düğününde yaşanan olumsuzluklara göğüs germesinin altında yatan nedenlerden biri Habibe’nin babasına verdiği sözmüş…
Rahmetli Fehmi amcasının vefatından önce aralarında geçen konuşmaların yanında eşinin annesi Kiraz hanımın Gazi Öğretmene karşı sevgisi de hiçbir damada nasip olmayacak büyüklükteymiş…
Gazi Öğretmeni kendi çocuklarından ayırmadığına ve hatta daha çok sevdiğine inanıyormuş…
Belki de rahmetli Fehmi Amcası tıpkı kendisine söylediklerine benzer kurulacak yuva ile ilgili, Gazi Öğretmenle ilgili bir şeyler söylemiş de olabilirdi…Bu sevgi öyle bir sevgiymiş…Bunu her türlü davranışında ve konuşmasında ortaya koyuyormuş…
Nişanlılık dönemlerinde ve düğün esnasında teröristler Gazi Öğretmen ve Habibe’nin yuva kurmalarına mâni olmaya çalışmışlar…
Öyle ki; Aylarca geceleri Gazi Öğretmenin ve Habibe’nin evlerine birkaç defa silahla saldırıda bulunulmuş, Molotof kokteyli atılmış evlerinin kapısına benzin dökülmek suretiyle yakılmak istenmiş…
Bu nedenle Bozyazı’nın denizciler mahallesinde hem Gazi Öğretmenin hem de Habibe’nin evlerini geceleri beklemek üzere kendilerini çok seven komşu köy Kötekler ’den ve mahallelerinden eli silahlı 10’larca insan sabahlara kadar nöbet beklemişler…
İşte Gazi Öğretmen ve Habibe ile düğünleri böyle bir atmosferde geçmiş…Düğünleri Gazi Öğretmenin göreve başladığı l968 yılının şubat ayında, yani 1. yarıyıl tatilinde yapılmış.
(devam edecek )
Artık eskilerde olduğu gibi cevapları herhangi bir denetimden de geçmiyor aynen yayınlanıyormuş…Bunun için daha titiz bir çalışmayla cevaplarını hazırlıyormuş…
15 Ekim 1968’de yıl 2 sayı 15’de yayınlanan Sorunuz Söyleyelim köşesinin sonuna bir not yazmış… Bu not ’ta; Elinde 100’lerce soru olduğunu, bütün soruların cevaplandırılacağını ancak gecikmelerden dolayı özür dilediğini belirtmiş…
Artık bu nottan sonra özel olarak cevaplandırması dileğiyle Sivas İlk Öğretmen okulundaki adresine mektuplar gelmeye başlamış…Gazi Öğretmen de bir yandan bu okuyucularına özel mektupla cevaplar vermeye başlamış…Zor oluyormuş ancak hayatı da dolu-dolu geçiyormuş…
Yeni çıkan 15 Ekim 1968 tarihli mecmuada;
Ankara’dan sayın Yusuf İpek, İstanbul’dan sayın Necmeddin Turinay, İzmir’den sayın İbrahim Evine, Konya’dan sayın Ahmet Yeniköylü, Kırklareli’nden sayın Nuri Korkmaz, Burdur’dan sayın Süleyman Kınay, Konya’dan sayın Yusuf Işıcık’ın sorularını cevaplandırmış…
1968’li yıllarda gazete, mecmua, dergi çıkarabilmek çok zor ve masraflı bir uğraşmış…Mecmuayı çıkarmaya başladıkları ilk yıllarda bazen kâğıt sıkıntısına düştükleri zamanlar oluyormuş…
Kâğıt sağlayabilmek için Ülker bisküvilerinin reklamını koyar ve oradan kâğıt temin ederlermiş…Kağıtları da genelde İzmit’ten getiriyorlarmış.…
Anadolu’ya gönderilen mecmualar bayiler tarafından satıldığı halde para transferlerinde sorunlar yaşanıyormuş…Reklam koymak da mecmuanın ağırlığına ters düşecekmiş…Bir formül üretilmiş ve reklamlar mecmuanın sonuna ayrı renkteki kağıtlara konmaya başlanmış…Uzunca bir süre bu yolla mecmua çıkarılmaya devam etmiş…
Bir ara kâğıt konusunda Mecmuanın en büyük destekçisi olan Ülker bisküvilerinin aleyhine sol güçler tarafından kampanyalar başlatılmış…
Ülker bisküvilerinin sahibi sayın Sabri Ülker sağ görüşlüymüş ve o dönemde pek çok kişi ve kuruluşa yardım yapıyormuş…
Kendisi sağ görüşlü olduğu için sol görüşlü kişi ya da kuruluşlar tarafından fabrikaları yakılmış, büyük zarara uğratılmış…
İşte bu ortamlarda her ay mecmua çıkarılmakta iken kâğıt sıkıntısı gibi nedenlerle Kasım-Aralık 1968 sayısı birlikte çıkmış…
Bu sayıda da İstanbul Kocamustafapaşa’dan sayın Lutfi Büyükaydın, Mercan’dan sayın Abdullah Aydınlı, Rize’den sayın Abdülkadir Saraçoğlu, Ankara’dan sayın Yusuf İpek yine Ankara’dan sayın Rıza Fidan, Çorum’dan sayın Mehmet Aksoy ve İstanbul Şehremini’nden sayın Mevlüt Güngör’ün sorularını cevaplandırmış…
Gazi Öğretmenin Adana’da okurken okuldan mezun olduğu 1968’li yıllarına sözlüsü Habibe ile kolay gelmemiş…İlkokul yıllarından sonra devam eden sevdaları masum bir şekilde her geçen yıl daha da güçlenmiş…
İki sevdalının bir olması da her zaman kolay olmuyormuş…Yaz aylarında bu birliktelikleri masumane bir şekilde daha büyük boyutlara taşınıyormuş…
Onların birlikteliğini istemeyenler de varmış… Bu istemeyiş onlarla ilgili de değilmiş…
Töre…Doğu Anadolu’daki “töre” onlara da yansımış…Bu töre “BERDEL “olayına da benzemiyormuş…Bedel’de bir aileden bir kız alıyorsan sen de o aileye kızını vereceksin…Gazi Öğretmenlerinki öyle de değilmiş…
“Başlık Parası” da değilmiş…Başlık parasını da anne-baba alır ve çeyiz olarak kızına masraf edermiş…Olay bu da değilmiş…
Ama terörist kişilerce ortaya konan bir “Nakit 50 Milyon isteriz.” lafıdır gidiyormuş…Gazi Öğretmenle Habibe’nin düğününün yapılabilmesi için Terörizme 50 milyon ödenmeliymiş…
Bu 50 milyon lafı nedeniyle düğünlerinin yapılması da tehlikeye giriyormuş…Bu terörist olayın sebebi, bu düğünün yapılmasını istemeyişin sebebi her ne ise Gazi Öğretmen ile Habibe’nin çok sıkıntılı günleri olmuş…
Öyle ki evlerinin arasında en fazla 200 metre mesafe olmasına rağmen birbirleriyle görüşebilmek için kısa yol yerine muz bahçelerinin arasından geçerek birbirlerinin evine gidebiliyorlarmış…
Habibe’nin babası Fehmi amca amansız bir hastalığa yakalanarak 49 yaşında vefat etmiş…
Vefat etmeden önce Gazi Öğretenin İstanbul’da okuduğu dönemlerde, tedavi için İstanbul’a gelmiş ve o dönemin en meşhur doktorlarından olan Prof. Dr. Sayın Ayhan Sungar’nın özel hastası olmuş…
Habibe’nin annesi Kiraz Hanım ile Kayınbiraderi sayın Mustafa Ayhan Bey de hep yanında oluyormuş…
Gazi Öğretmen onların İstanbul’a geldiği dönemlerde derslerden, judo kurslarından, mecmua çalışmalarından boş kalan zamanlarında özel olarak kaldıkları bir eve gider kendilerini ziyaret edermiş…
Gazi Öğretmenin Amcasının hastalığının üre, kan kanseri olduğunu bilen sayın Mustafa Ayhan’ın gizlice Prof.Dr. sayın Ayhan Sungar ile görüştüğünü ve amcasına moral vermesi için her muayene sonunda: “Bugün dünkünden daha iyisin…” diye moral vermesinin gerektiğini söylediğini yakînen bilmekteymiş…
Amcasının tedavi için geldiği İstanbul günlerinin birinde Gazi Öğretmenin babası da İstanbul’la gelmiş…
Kışın evde soğuktan korunmak için soba yakılıyor ve sobada kullanılan kömür, kor haline geldikten sonra mangala konarak diğer odadakilerin ısınması sağlanıyormuş…Bir gün mangala konan kömürden zehirlenmişler ve hastaneye kaldırılmışlar…
Gazi Öğretmen amcasını çok severmiş…O da Gazi Öğretmeni severmiş…Eşi olan amcasının kızı Habibe dünyaya geldiği zaman babaannesinin: “İşte Gazi’nin kısmeti geldi…” dediğini de bilenlerdenmiş…
Gazi Öğretmen daha eşi Habibe’yi istetmeden çok önceleri Fehmi amcası bir defasında hastalığı sırasında yaz döneminde evlerine gelmiş…
Gazi Öğretmen kendisine evlerinin bir köşesindeki divanda yatak hazırlamış…O anda söylediği sözler ve aralarında geçen bir konu varmış ki bu sözleriyle sonradan eşi olan kızı Habibe’yi adeta ona emanet etmiş…
Bu sözlerin ne olduğunu kendisinin Gazi Öğretmene verdiği vebal sebebiyle de açıklamaktan imtina ediyormuş…
Kendisine söz vermiş…Hayatı pahasına da olsa Habibe’yle yuva kuracakmış.
İşte, terör olayları nedeniyle başlık parasına benzer tipte, ancak başlık parasıyla ilgisi olmayan 50 milyon TL. gibi bir paranın teröre verilmesine karşı çıkışının, büyük sevgi yanında düğününde yaşanan olumsuzluklara göğüs germesinin altında yatan nedenlerden biri Habibe’nin babasına verdiği sözmüş…
Rahmetli Fehmi amcasının vefatından önce aralarında geçen konuşmaların yanında eşinin annesi Kiraz hanımın Gazi Öğretmene karşı sevgisi de hiçbir damada nasip olmayacak büyüklükteymiş…
Gazi Öğretmeni kendi çocuklarından ayırmadığına ve hatta daha çok sevdiğine inanıyormuş…
Belki de rahmetli Fehmi Amcası tıpkı kendisine söylediklerine benzer kurulacak yuva ile ilgili, Gazi Öğretmenle ilgili bir şeyler söylemiş de olabilirdi…Bu sevgi öyle bir sevgiymiş…Bunu her türlü davranışında ve konuşmasında ortaya koyuyormuş…
Nişanlılık dönemlerinde ve düğün esnasında teröristler Gazi Öğretmen ve Habibe’nin yuva kurmalarına mâni olmaya çalışmışlar…
Öyle ki; Aylarca geceleri Gazi Öğretmenin ve Habibe’nin evlerine birkaç defa silahla saldırıda bulunulmuş, Molotof kokteyli atılmış evlerinin kapısına benzin dökülmek suretiyle yakılmak istenmiş…
Bu nedenle Bozyazı’nın denizciler mahallesinde hem Gazi Öğretmenin hem de Habibe’nin evlerini geceleri beklemek üzere kendilerini çok seven komşu köy Kötekler ’den ve mahallelerinden eli silahlı 10’larca insan sabahlara kadar nöbet beklemişler…
İşte Gazi Öğretmen ve Habibe ile düğünleri böyle bir atmosferde geçmiş…Düğünleri Gazi Öğretmenin göreve başladığı l968 yılının şubat ayında, yani 1. yarıyıl tatilinde yapılmış.
(devam edecek )