Haziran l968 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü bitirme sınavları yapılmış…Sanırım 23 çeşit ders varmış…Bir günde bazen 2 sınav yapılıyormuş… Biri sabah diğeri öğleden sonra…Bazı derslerden yazılı, bazılarından sözlü oluyorlarmış…
Gazi Öğretmen bitirme sınavlarına çok iyi hazırlanmış… Bir girişte bütün dersleri vermek adeta mucizeymiş…En çok korktuğu dersler sözlü olan derslermiş…
Bu arada Mecmuanın 15 haziranda çıkması gerekiyormuş…
Gazi Öğretmen o ayın soru cevaplarını çok önceden hazırlamış ve İslam Medeniyeti yöneticilerine vermiş…
15 Haziran 1968’de yayımlanan mecmuada Çorum’dan sayın Mehmet Aksoy’un, Rize’den sayın Abdülkerim Saraçoğlu’nun, Eskişehir’den sayın Osman Sayarsoy’un, Malatya’dan sayın Mehmet S.Seçuk’un, Konya’dan sayın Yusuf Işıcık’ın , Schweiz (İsviçre) den sayın Arif Ergünay ve Gaziantep’ten sayın Ahmet Ayaz’ın sorularını cevaplandırmış…
İngilizce dersinin sözlü sınavına gireceği gün yeni çıkan mecmua eline geçmiş…O moralle sözlü sınavına girmiş ve sınavı başarıyla geçmiş…
Gazi Öğretmen sınav salonuna girdiği zaman 3 kişilik komisyon üyesinin önünde de o ay yayımlanan yeni İslam Medeniyeti mecmuası varmış…
Sınav komisyonu başkanı olan İngilizce öğretmeni Sabri Akdeniz’in o mecmuada; “Türk Toplumundaki Bölünme Sebepleri” adlı bir makalesi varmış…
Şu rastlantıya bakın ki İngilizce bitirme sınavlarında aynı gün çıkan dergide, ders öğretmeni ile sınava giren öğrencinin yazıları varmış…
…Ve Gazi Öğretmen kâğıttan çektiği 3 sorunun 3’ünü de biliyormuş…
Birinci soru: İngilizcede zamanlarmış…
Gazi Öğretmen yıl içinde 50×50 ebadında büyük bir kartona İngilizcede tüm zamanları örnekleriyle birlikte yazmış ve ezberlemiş…
İkinci soru; İngilizce okuma parçasıymış…Kitap İngilizce Gülüverin Seyahatleri isimli bir kitapmış. Bu kitaptan tam 1 sayfa okumuş…
Üçüncü soru; Yaklaşık 10 adet İngilizce yarım cümlenin tamamlanması ve onların tercümesiymiş…
Yarım cümlelerin 5’ini bitirdiği anda İngilizce öğretmeni sayın Sabri Akdeniz; “çıkabilirsiniz…” demiş ve İngilizce ’den de sınıfını geçmiş…
Sıra Tez aldığı sayın Mehmet Sofuoğlu hocasının Tefsir dersi sınavına gelmiş…
Tefsir dersinden bitirme tezi almış…Konunun adı; “İslam’da Ablak’mış…Bitirme tezini 1 ay önce teslim etmiş…
Bitirme sınavında ağırlıklı olarak Celaleyn tefsirinden sorulacakmış…Enfal Suresini sınıfta yıl içinde birlikte okuyup tercüme etmişler…
Soru Celaleyn’in her yerinden de çıkabilecekmiş…
Gazi Öğretmen kursta teybe aldığı değişik sureleri adeta ezberlemiş…
Sabahleyin başlayan sözlü sınava giren her arkadaşı üzülerek çıkıyor, dersi geçemediklerini ima ediyorlarmış…
Öğleye doğru son giren arkadaşı sınavdan çıktığı zaman artık öğretmenin içeriye öğrenci almayacağını ve yemekten sonra sınava devam edileceği söylemiş…
Çünkü Tefsir öğretmeni sayın Mehmet Sofuoğlu son çıkan öğrenciye böyle söylemiş…
Gazi Öğretmenin giriş sırasının gelmesine 4 kişi kalmış…
Karar vermiş, yemeğe gitmeyecekmiş…10-15 dakika içinde sınav salonunda hiçbir öğrenci kalmamış…Hepsi yemeğe gitmiş…Gazi Öğretmen salonda tek başına kalmış…
Sayın Mehmet Sofuoğlu hocası hala içerdeymiş…Derken kapı açılmış…Bir bakmış ki salonda tek başına Gazi Öğretmen varmış…Kendisini önceden birkaç yönüyle tanıyormuş…
Tez’iyle ilgili olarak birkaç defa kendisine soru sormuş… Oradan da tanıyormuş…Sınıfa teybi getirmiş, birkaç dersini izin alarak teybe almış… Oradan tanıyormuş… Yani Gazi Öğretmeni ismen tanıyormuş… Kapıdan tam çıkmak üzereyken kendisini görmüş…Kapattığı kapıyı tekrar açıp içeriye girip kendisini sınava çağırmış… Yemeğe gitmekten vazgeçmiş…
Gazi Öğretmen Şaşırmış…Kendisinden önce sınava girecek daha 4 arkadaşı varmış…Salonda da kimse kalmamış…
Çağrı üzerine Gazi Öğretmen de sınav odasına girmiş…
Tefsir kitabı kapalıymış… Sayın Sofuoğlu rasgele bir yeri açmış ve “Burayı oku…Tercüme et.”demiş…
…Ve Gazi Öğretmenin bitirme tezimi eline almış…İncelemeye başlamış….Belli ki önceden de incelemiş…Çünkü belli yerleri açıyor oraları okuyormuş…
Gazi Öğretmen göz ucuyla baktığı zaman bazı yerlerin kurşun kalemle işaretlendiğini görmüş…
Bu kısa duraklamanın ardından kendisine verdiği sayfaya şöyle bir göz atmış…Hiç okumadığı, hiç görmediği bir yermiş…
Arapça ve harekesiz olarak yazılan metin yanlışsız okunacaktı. Okumaya başlamış ama pek çok yanlışı olduğunu da biliyormuş…Tam yarım sayfa okumuş…Yanlışları o kadar çokmuş ki…
Konunun uzmanı olanlar bilir ki harekesiz Arabca’da üstün yerine esre, esre yerine üstün okursanız anlam tamamen değişir.
Bir de harflerde bulunan noktalar var ki onlardan birinde de okuyuş hatası yaparsanız, cümlenin anlamı tamamen değişir…
Bir örnek vermek istiyorum;
Arabca’da bir “ha” harfi var. Ha’ nın üstünde bir nokta olursa genizden gelerek “ha” sesi çıkarılır. Eğer nokta olmazsa normal “ha” sesi çıkarılır.
Mesela; “Haleka’s-semâvâti vel-arz” cümlesini düşünelim.
Burada “ha” genizden gelen bir sesle söylenirse; “Allah yeri ve göğü helak etti. Anlamına gelir.
Eğer “ha” normal olarak söylenirse; “Allah yeri ve göğü yarattı. Anlamı ortaya çıkar…
İşte Gazi Öğretmen tefsir dersinin metnini okurken bu tip yanlışlıklar yaptığına inanıyormuş ama sayın Mehmet Sofuoğlu hocası devamlı hazırladığı “İslam’da Ahlak” adlı tezini inceliyormuş
Yaklaşık yarım sayfa okumuş…Sona doğru iyice paniklemeye de başlamış…
Yanlışlarının o kadar çok olduğunu tahmin ediyormuş ki her an; “ çık…”demesini bekliyormuş…
Çünkü yanlış okuyan arkadaşlarına tercümesini bile yaptırmadan aynı kelimeyi söylemiş ve onlar Tefsir ‘den ikmale kalmışlar…
“Çık…” yerine, “bitti mi ?..” demesin mi?..
Gazi Öğretmen de gayr-ı ihtiyari o saniye; “bitmedi…okuyamadım…” kelimelerini kullanacakmış ki “bit…”demesiyle birlikte sözünün devamını getirmeden önündeki Tez’ine bakarak “Vijdan mı, Vicdan mı ?..diye sormuş…
Gazi Öğretmen şaşırmış. Gayri ihtiyari. “Vicdan…” demiş…
Hocası: “Öyleyse bunu düzelt…” demiş … Meğer ( c ) yerine ( j )yazmış…
Sonra en son sayfayı açmış… “Bu ne demek?..” diye sormuş…
Bir de bakmış ki kitabın sonuna koyduğu; “Faydalanılması icap ettiği halde faydalanılamayan eserler” diye yazdığı bölümü gösteriyormuş…
Buradaki bölümde “Risale-i Nur” külliyatında bulunan Ahlakla ilgili kitap isimleri sayfa numaralarıyla birlikte yer alıyormuş…
O dönemde “Risale-i Nur” kitaplarını okumak ve bulundurmak yasakmış…
Gazi Öğretmen de durumu kendisine anlatarak demiş ki; “Yasak olduğu için alıntı yapamadım. Ancak hepsini okudum…”
Bu defa şaşırma sırası hocasına gelmiş… “Nerede okudun? Diye sormuş…
Gazi Öğretmen de Beyazıt’ta “Risale-i Nur” talebelerinin kaldığı bir evde bulunan kitapları zaman-zaman alıp Ayasofya Kütüphanesine getirdiğini ve bu çalışmayı orada yaptığını söylemiş…
O anda hocanın gözünden yaş damladığını söylemekte de artık sakınca görmüyormuş…
Hocası çok duygulanmış…Yasak için mi, öğrencisinin bilgi uğruna yasağı deldiği için mi ?.. Gazi Öğretmen hala anlamış değilmiş…
( devam edecek )
Gazi Öğretmen bitirme sınavlarına çok iyi hazırlanmış… Bir girişte bütün dersleri vermek adeta mucizeymiş…En çok korktuğu dersler sözlü olan derslermiş…
Bu arada Mecmuanın 15 haziranda çıkması gerekiyormuş…
Gazi Öğretmen o ayın soru cevaplarını çok önceden hazırlamış ve İslam Medeniyeti yöneticilerine vermiş…
15 Haziran 1968’de yayımlanan mecmuada Çorum’dan sayın Mehmet Aksoy’un, Rize’den sayın Abdülkerim Saraçoğlu’nun, Eskişehir’den sayın Osman Sayarsoy’un, Malatya’dan sayın Mehmet S.Seçuk’un, Konya’dan sayın Yusuf Işıcık’ın , Schweiz (İsviçre) den sayın Arif Ergünay ve Gaziantep’ten sayın Ahmet Ayaz’ın sorularını cevaplandırmış…
İngilizce dersinin sözlü sınavına gireceği gün yeni çıkan mecmua eline geçmiş…O moralle sözlü sınavına girmiş ve sınavı başarıyla geçmiş…
Gazi Öğretmen sınav salonuna girdiği zaman 3 kişilik komisyon üyesinin önünde de o ay yayımlanan yeni İslam Medeniyeti mecmuası varmış…
Sınav komisyonu başkanı olan İngilizce öğretmeni Sabri Akdeniz’in o mecmuada; “Türk Toplumundaki Bölünme Sebepleri” adlı bir makalesi varmış…
Şu rastlantıya bakın ki İngilizce bitirme sınavlarında aynı gün çıkan dergide, ders öğretmeni ile sınava giren öğrencinin yazıları varmış…
…Ve Gazi Öğretmen kâğıttan çektiği 3 sorunun 3’ünü de biliyormuş…
Birinci soru: İngilizcede zamanlarmış…
Gazi Öğretmen yıl içinde 50×50 ebadında büyük bir kartona İngilizcede tüm zamanları örnekleriyle birlikte yazmış ve ezberlemiş…
İkinci soru; İngilizce okuma parçasıymış…Kitap İngilizce Gülüverin Seyahatleri isimli bir kitapmış. Bu kitaptan tam 1 sayfa okumuş…
Üçüncü soru; Yaklaşık 10 adet İngilizce yarım cümlenin tamamlanması ve onların tercümesiymiş…
Yarım cümlelerin 5’ini bitirdiği anda İngilizce öğretmeni sayın Sabri Akdeniz; “çıkabilirsiniz…” demiş ve İngilizce ’den de sınıfını geçmiş…
Sıra Tez aldığı sayın Mehmet Sofuoğlu hocasının Tefsir dersi sınavına gelmiş…
Tefsir dersinden bitirme tezi almış…Konunun adı; “İslam’da Ablak’mış…Bitirme tezini 1 ay önce teslim etmiş…
Bitirme sınavında ağırlıklı olarak Celaleyn tefsirinden sorulacakmış…Enfal Suresini sınıfta yıl içinde birlikte okuyup tercüme etmişler…
Soru Celaleyn’in her yerinden de çıkabilecekmiş…
Gazi Öğretmen kursta teybe aldığı değişik sureleri adeta ezberlemiş…
Sabahleyin başlayan sözlü sınava giren her arkadaşı üzülerek çıkıyor, dersi geçemediklerini ima ediyorlarmış…
Öğleye doğru son giren arkadaşı sınavdan çıktığı zaman artık öğretmenin içeriye öğrenci almayacağını ve yemekten sonra sınava devam edileceği söylemiş…
Çünkü Tefsir öğretmeni sayın Mehmet Sofuoğlu son çıkan öğrenciye böyle söylemiş…
Gazi Öğretmenin giriş sırasının gelmesine 4 kişi kalmış…
Karar vermiş, yemeğe gitmeyecekmiş…10-15 dakika içinde sınav salonunda hiçbir öğrenci kalmamış…Hepsi yemeğe gitmiş…Gazi Öğretmen salonda tek başına kalmış…
Sayın Mehmet Sofuoğlu hocası hala içerdeymiş…Derken kapı açılmış…Bir bakmış ki salonda tek başına Gazi Öğretmen varmış…Kendisini önceden birkaç yönüyle tanıyormuş…
Tez’iyle ilgili olarak birkaç defa kendisine soru sormuş… Oradan da tanıyormuş…Sınıfa teybi getirmiş, birkaç dersini izin alarak teybe almış… Oradan tanıyormuş… Yani Gazi Öğretmeni ismen tanıyormuş… Kapıdan tam çıkmak üzereyken kendisini görmüş…Kapattığı kapıyı tekrar açıp içeriye girip kendisini sınava çağırmış… Yemeğe gitmekten vazgeçmiş…
Gazi Öğretmen Şaşırmış…Kendisinden önce sınava girecek daha 4 arkadaşı varmış…Salonda da kimse kalmamış…
Çağrı üzerine Gazi Öğretmen de sınav odasına girmiş…
Tefsir kitabı kapalıymış… Sayın Sofuoğlu rasgele bir yeri açmış ve “Burayı oku…Tercüme et.”demiş…
…Ve Gazi Öğretmenin bitirme tezimi eline almış…İncelemeye başlamış….Belli ki önceden de incelemiş…Çünkü belli yerleri açıyor oraları okuyormuş…
Gazi Öğretmen göz ucuyla baktığı zaman bazı yerlerin kurşun kalemle işaretlendiğini görmüş…
Bu kısa duraklamanın ardından kendisine verdiği sayfaya şöyle bir göz atmış…Hiç okumadığı, hiç görmediği bir yermiş…
Arapça ve harekesiz olarak yazılan metin yanlışsız okunacaktı. Okumaya başlamış ama pek çok yanlışı olduğunu da biliyormuş…Tam yarım sayfa okumuş…Yanlışları o kadar çokmuş ki…
Konunun uzmanı olanlar bilir ki harekesiz Arabca’da üstün yerine esre, esre yerine üstün okursanız anlam tamamen değişir.
Bir de harflerde bulunan noktalar var ki onlardan birinde de okuyuş hatası yaparsanız, cümlenin anlamı tamamen değişir…
Bir örnek vermek istiyorum;
Arabca’da bir “ha” harfi var. Ha’ nın üstünde bir nokta olursa genizden gelerek “ha” sesi çıkarılır. Eğer nokta olmazsa normal “ha” sesi çıkarılır.
Mesela; “Haleka’s-semâvâti vel-arz” cümlesini düşünelim.
Burada “ha” genizden gelen bir sesle söylenirse; “Allah yeri ve göğü helak etti. Anlamına gelir.
Eğer “ha” normal olarak söylenirse; “Allah yeri ve göğü yarattı. Anlamı ortaya çıkar…
İşte Gazi Öğretmen tefsir dersinin metnini okurken bu tip yanlışlıklar yaptığına inanıyormuş ama sayın Mehmet Sofuoğlu hocası devamlı hazırladığı “İslam’da Ahlak” adlı tezini inceliyormuş
Yaklaşık yarım sayfa okumuş…Sona doğru iyice paniklemeye de başlamış…
Yanlışlarının o kadar çok olduğunu tahmin ediyormuş ki her an; “ çık…”demesini bekliyormuş…
Çünkü yanlış okuyan arkadaşlarına tercümesini bile yaptırmadan aynı kelimeyi söylemiş ve onlar Tefsir ‘den ikmale kalmışlar…
“Çık…” yerine, “bitti mi ?..” demesin mi?..
Gazi Öğretmen de gayr-ı ihtiyari o saniye; “bitmedi…okuyamadım…” kelimelerini kullanacakmış ki “bit…”demesiyle birlikte sözünün devamını getirmeden önündeki Tez’ine bakarak “Vijdan mı, Vicdan mı ?..diye sormuş…
Gazi Öğretmen şaşırmış. Gayri ihtiyari. “Vicdan…” demiş…
Hocası: “Öyleyse bunu düzelt…” demiş … Meğer ( c ) yerine ( j )yazmış…
Sonra en son sayfayı açmış… “Bu ne demek?..” diye sormuş…
Bir de bakmış ki kitabın sonuna koyduğu; “Faydalanılması icap ettiği halde faydalanılamayan eserler” diye yazdığı bölümü gösteriyormuş…
Buradaki bölümde “Risale-i Nur” külliyatında bulunan Ahlakla ilgili kitap isimleri sayfa numaralarıyla birlikte yer alıyormuş…
O dönemde “Risale-i Nur” kitaplarını okumak ve bulundurmak yasakmış…
Gazi Öğretmen de durumu kendisine anlatarak demiş ki; “Yasak olduğu için alıntı yapamadım. Ancak hepsini okudum…”
Bu defa şaşırma sırası hocasına gelmiş… “Nerede okudun? Diye sormuş…
Gazi Öğretmen de Beyazıt’ta “Risale-i Nur” talebelerinin kaldığı bir evde bulunan kitapları zaman-zaman alıp Ayasofya Kütüphanesine getirdiğini ve bu çalışmayı orada yaptığını söylemiş…
O anda hocanın gözünden yaş damladığını söylemekte de artık sakınca görmüyormuş…
Hocası çok duygulanmış…Yasak için mi, öğrencisinin bilgi uğruna yasağı deldiği için mi ?.. Gazi Öğretmen hala anlamış değilmiş…
( devam edecek )