Gazi Öğretmen Dr. Ali Mert ile Dr. Sevim Mert’in İstanbul’daki düğününde Tıp’la ilgili bir kitaptan İslam medeniyeti mecmuasına gelen bir sorunun cevabını bulmuş…
Sonradan Profesör olan sayın Alparslan Özyazıcı, Üniversite öğrencisi iken otopsi ile ilgili İslam Medeniyeti Mecmuasına cevaplandırılmak üzere soru sormuş…
Gazi Öğretmenin diğer sorular gibi bu soruyu da cevaplandırması gerekiyormuş…
Dini yönden hazırladığı otopsi ile ilgili sorunun cevabı için tıbbi terimlere de ihtiyacı varmış…
İşte o terimleri düğün esnasında bulmuş ve sorunun cevabını hazırlamış…
Her nerede olursa olsun, her fırsatta İslam Medeniyetine gelen soruların cevaplarını da hazırlamaya devam ediyormuş…
15 Ocak 1968 tarihine kadar Anadolu’dan 100’lerce soru gelmiş, bunlardan büyük çoğunluğunu cevaplandırmış…
15 Ocak 1968 tarihinde yayımlanan İslam Medeniyeti mecmuasında da Rize’den mektup gönderen sayın Abdülkerim Saraçoğlu, Ankara Hacettepe Üniversitesinden sayın Alparslan Özyazıcı, İstanbul Kadıköy’den sayın Harun Tavukcuoğlu’nun onlarca sorularını cevaplandırmış…
Artık 1968 yılı Gazi Öğretmenin İstanbul’daki öğrencilik yıllarının son senesiymiş…
1968 yılı aynı zamanda sonradan İlahiyat fakültelerine dönüştürülen Yüksek İslam Enstitülerinin açılışının 10.yıldönümü imiş…
Yüksek İslam Enstitüleri ne zaman ve nasıl açılmıştı?
Gazi Öğretmen bir soruya cevap vermek için bunu da araştırmış…
Hani Adana’da okurken elini öpmek için çaba sarf ettiği ama buna muvaffak olamadığı, ancak çok yakından gözlemlediği, göz-göze geldiği Başbakan Sayın Adnan Menderes vardı ya…Hepimizin bildiği 1960 ihtilalinden sonra idam edilen Menderes…
İşte Yüksek İslam Enstitüleri 1958 yılında sayın Adnan Menderes’in çabaları sonunda açılmış…Nasıl mı?
İşte Gazi Öğretmenin bu konudaki araştırmaları şöyleymiş:
Yıl 1957…Devir 23’üncü Türkiye Cumhuriyeti hükümeti devri…
19-20-21-22’nci Türkiye Cumhuriyetlerinin kurucusu olan başbakan sayın Adnan Menderes; 1’inci, 2’inci, 3’üncü ve 4’üncü “Adnan Menderes Hükümetlerinden sonra 25.11.1957 tarihinde 2 yıl devam edecek ve ihtilalle sona erecek 5’inci Adnan Menderes hükümetini kurmuş…
1960 ihtilaline adım-adım yaklaşılıyormuş…İmam Hatip Liselerinin yükseği niteliğinde açılacak olan Yüksek İslam Enstitülerinin açılabilmesi için çalışmalar yapılıyormuş…
Heyetler oluşturulmuş…Bir heyet Başbakanlıkta başbakan sayın Adnan Menderes’le görüşmüş…
Sayın Adnan Menderes gelen heyete aynen şunları söylemiş: “- Hayatım pahasına da olsa İmam Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım.”
Heyetin içinde Prof. Dr. sayın Cevat Akşit de varmış…Gece yarısı…Gizli bir görüşme…
Başbakan sayın Adnan Menderes ağlayarak aynen şunları söylemiş:
“Eğitim-Öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu laikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar…Yalnızım…Müsteşarım bile meşrık-ı a’zam (masonların başkanı)… Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular.”
Sayın Menderes Yüksek İslam Enstitüsünün açılması için gelen heyeti ikişer kişilik gruplar halinde kabul etmiş…
Aradan 50 yıl geçtikten sonra sayın Cevat Akşit 24 Kasım 2008 tarihli bir gazetede sayın Mükremin Albayrak’a görüşmelerin nasıl geçtiğini şöyle anlatmış:
“Demokrat Parti grup başkan vekili olan amcam aracılığı ile randevu aldık. Darbenin ayak sesleri yavaş-yavaş geliyordu. Rahmetli Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu.
Amcama: “İmam Hatip okuluna hayır diyemem.’’ Demiş…
“Ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar. Diyerek bizi gizlice kabul etti.”
İşte sayın Cevat Akşit’in anlattıkları böyleymiş…
Sayın Menderes gelen heyeti bakanlar kurulunda gece geç saatlerde ağırlamış…Özel Personelini de odadan çıkartmış kapıyı kilitleyerek görüşmelere başlamış…Görüşmeler çok samimi bir ortamda geçmiş…
Yüksek İslam Enstitülerinin açılması taleplerini dinleyen sayın Menderes, duygulu bir konuşma yaparak memleketin iman olmadan ayakta duramayacağını dile getirerek aynen şunları söylemiş:
“Milletimizin mayası ahlaktır, imandır, İslam’dır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakallı bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. Eğitim-öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz.” demiş ve ağlamaya başlamış…
Rahmetli Menderes 1957 yılında bütün girişimlerine rağmen Yüksek İslam Enstitüsünün açılışına muvaffak olamamış…
En başta bakanlar buna karşı çıkmış…
Bir yıl sonra Gazi Öğretmen Adana İmam Hatip Lisesinin ikinci sınıfında iken 1958 yılında Milli Eğitim Bakanını görevden alınmış, yerine vekaleten sayın Tevfik İleri’yi atayarak Yüksek İslam Enstitüsünü açmayı başarmış…
Açılışta 59 öğrenci varmış…
İşte Gazi Öğretmenin İstanbul’da 4 yılını verdiği Yüksek İslam Enstitüsünün açılış öyküsü buymuş…
1968 yılı Gazi Öğretmenin hem okulunun açılışının 10’uncu yılı, hem de mezun olduğu yıl…
Devir 30.hükümeti kuran sayın Süleyman Demirel devri imiş…Türkiye’miz için 1968 önemli bir yıl olmuş…Gazi Öğretmen için de…
Sağ-sol fraksiyonlar bugün bile 1968 kuşağından söz ederler…
Gazi Öğretmen 1968 kuşağı olarak ülke gerçeklerini biliyormuş ve ülkemiz için daha çok çalışmasının gerektiğine inanıyormuş…
Okulunu bitirmeli ve bir an önce göreve başlamalıymış…
Gazi Öğretmen yüksekokulda iken bir mecmuada Anadolu’dan gelen soruları cevaplandırmakla yeterince görevini yaptığına inanamıyormuş…
Bir koltukta iki karpuz misali çifte görev yapıyormuş ama Gazi Öğretmene göre bu 3’e, 4’e katlanmalıymış…
Atalarımızın kanıyla sulanmış bu cennet vatanı inançsızların, soysuzları, vatan, millet, bayrak, İstiklal marşı, ezan, Kur’an, din düşmanlarının eline bırakmamalı diye düşünüyormuş…
Bir an önce mezun olup görevinin başına gitmeleri gerektiğini düşünüyormuş…Bu cennet vatanın kendilerinden hizmet beklediğine inanıyormuş…
Mezun olması da pek kolay olmamış…Gecesini gündüzüne katarak çalışıyormuş…
( devam edecek )