SERDAR ERKAN
Mersin’de 3 Ağustos’ta Ziya Ecer isimli erkek tarafından katledilen Pınar Bayrak davasının 2’inci
duruşması öncesi Mersin Kadın Platformu bileşenleri basın açıklamasında bulundu. Platform adına konuşan Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksoy, “25 Kasım’a giderken Mersin’de erkek şiddeti ile katledilen Pınar’ın duruşmasını takip etmek, erkek adalet değil gerçek adalet taleplerimizi yükseltmek için buradayız. Pınar Bayrak 3 Ağustos’ta dini nikahlı olduğu Ziya Ecer tarafından katledildi. Pınar yıllarca Ziya Ecer tarafından sistematik şiddete maruz kaldı. Bugün 2. duruşması görülen Pınar Bayrak’ın davası, her kadının hak ettiği temel güvenliği, yaşam hakkını ve eşitliği talep eden kadınların çığlığıdır. Ülkemizde kadınların can güvenliğinin ne kadar savunmasız ve korunmasız olduğunun bir göstergesi.” dedi.
“Şiddet uygulayan erkeklerin adeta sırtı sıvazlanıyor”
Hemen her gün kadınların yaşam hakkı gasp edilirken, sadece bireysel faillerden değil, cezasızlığı teşvik eden politikaların sahibi olan ‘Erkek devlet’ten de hesap sormak için burada olduklarını belirten Göksoy, “Türkiye’de sadece Ekim ayında 48 kadın cinayeti 23’de şüpheli kadın ölümü olmak üzere toplam 71 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadın cinayetleri her geçen gün artarken, iktidarın bu cinayetlerle mücadelede yetersiz kalması, adaleti tesis etme konusundaki eksiklikleri kabul etmemiz mümkün değildir. Bu ülkede kadınların yaşam haklarını koruyacak etkili bir yasal ve toplumsal düzenleme yapmak, devletin sorumluluğudur. Ancak bu sorumluluk sürekli olarak ertelenmekte, ‘aile içi mesele’ gibi etiketlerle kadınlar göz göre göre ölüme ve şiddete terk edilmektedir. Cezasızlık politikaları, kadın katillerini adeta koruma altına almakta ve onları cesaretlendirmektedir. Kadına yönelik şiddet, yalnızca bir cinayetle sınırlı değildir. Yıllarca süren görünmeyen bir şiddetin, baskının ve kayıtsızlığın sonucudur. Türkiye’de her gün birçok kadının karşılaştığı kayıtsızlık, devletin şiddetle mücadeledeki yetersizliği, toplumsal algının kadını ‘niteliksiz’ bir varlık olarak görme alışkanlığıdır. Bu katliam hepimizi derinden etkileyen, kadınların toplumsal varlıklarının sürekli tehdit altında olduğunu hatırlatan bir duruma dönüşmüştür. Caydırıcı olmayan cezalar, bir kadın cinayetinin ardından faillere ‘iyi hal indirimi’ adı altında verilen ödüller, şiddet uygulayan erkeklerin adeta sırtını sıvazlamaktadır.” şekilnde konuştu.
“Pınar için adalet sağlanana kadar susmayacağız”
Göksoy şöyle devam etti;
“Kadınlar, yaşadıkları şiddeti bildirdiklerinde çoğu zaman destek görmek yerine suçlanmakta, koruma talep ettiklerinde karakollardan geri gönderilmektedir. Bu ihmaller, Pınar Bayrak ve daha binlerce kadının yaşamını yitirmesine yol açan sistematik cezasızlık politikasının bir sonucudur. İktidarın kadın cinayetlerini önleme konusundaki kayıtsızlığı, kadınların yaşamını değersizleştiren bir sistem inşa etti. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek gibi adımlar atılması, kadına yönelik şiddetle mücadelede geri adım atan iktidar, kadınları şiddetin pençesine daha savunmasız bir şekilde terk etti. Bizler, bu katliamların münferit olaylar olarak görülmesini reddediyoruz. Kadın cinayetleri politiktir. Erkek şiddetinin son bulması için devletin toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan politikalar geliştirmesi, önleyici politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Katillerin yalnızca cezalandırılması değil, kadınları bu toplumda eşit ve özgür bireyler olarak tanıyacak bir sistemin inşa edilmesi için mücadele edeceğiz. Pınar Bayrak ve katledilen tüm kadınlar için devleti derhal etkin yasal düzenlemeler yapmaya ve İstanbul Sözleşmesine dönerek 6284’ü etkin kullanarak bugün bu mahkemeden çıkacak karar ile kadınların yaşam hakkını korumaya çağırıyoruz. Kadınların eşit ve özgür bir yaşam sürmeleri için bu toprağın her köşesinde mücadele etmeye devam edeceğimizi belirtiyoruz. Pınar için adalet sağlanana kadar susmayacağız. Yaşasın kadın dayanışması.”