Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SOHBET KÖŞESİ: GAZİ ÖĞRETMEN ( 5 )

Gazi Öğretmenin doğduğu yıllarda
Gazi Öğretmenin doğduğu yıllarda VARLIK VERGİSİ adıyla da insanların ellerinde avuçlarında ne varsa alınıyormuş…
22.05.1950 yılında kurulan sayın Adnan Menderes hükümeti dönemine kadar yani Gazi Öğretmen 5 yaşına gelinceye kadar insanlar ağır vergi yükü altında ezilmişler…
Yaylada tarlasından buğday – arpa -çavdar kaldıranların bile tahsildarlar peşine düşüyor ve buğdaylarının, arpalarının, çavdarlarının büyük bir bölümünü alıyorlarmış…
İnsanların küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarının bir bölümüne bile el konuyormuş…
Camiye giden insanlar bugünkü tabirle fişleniyormuş…
Bazı Camiler kapatılmış, erzak deposu haline getirilmiş…
İşte o dönemlerde ülke genelinde “Varlık vergisi” adıyla öyle bir vergi konmuş ki dillere destan…
Babası; Gazi Öğretmenin doğduğu sıralarda Cumhuriyet Halk Partisi döneminde ve Şükrü Saraçoğlu hükümeti zamanında konan varlık vergisini daha çok küçük yaşta olmasına rağmen ona anlatmıştı…
Babasının anlattıklarını tuttuğu günlüğe yazıyor ve günlüklerini itina ile saklıyordu.
Günlüğünde yazılı olan bilgilere göre Varlık vergisinin anlamı şuymuş;
Sayın Şükrü Saraçoğlu başbakan ve sayın Fuat Ağralı maliye bakanı iken varlık vergisi adıyla bir vergi kanunu çıkarılmış…
Bu vergi her zaman alınmakta olan rutin vergilerden ayrıymış…
Vergi için ödenecek olan miktar her İl’de kurulacak olan komisyonların yapacağı takdire bağlı imiş…
İllerde komisyonlar kurulmuş…
Komisyonlar kimin ne kadar ek vergi vermesi gerektiğini belirlemişler…
Komisyonların takdir ettiği vergiye itiraz etme, mahkemeye verme ve mahkemeyi temyiz etme hakkı da yokmuş…
Varlık vergisi yüzünden Cumhuriyet Halk Partisi hükümeti kimin elinde avucunda ne varsa vergi adı altında toplamış…
Ülke genelinde büyük mağduriyetler yaşanmış…
Babası Gazi Öğretmene bunları anlatırken bir konuda gözünden yaş gelmişti…
O konu şuydu:
Meğer o dönemlerde Anamur’da bir kurşun madeni varmış…
Bu kurşun madeni daha sonraları ülke genelinde ismi duyulan sayın Vehbi Koç’a aitmiş…
Sayın Vehbi Koç ortakları Mehmet Karamancı ve Canik Vertel’le Abanoz yolu üzerindeki “Vinç”adı verilen yerde dağdan Kurşun madenini çıkarıyor, kurdukları fabrikada işletiyor ve Bozyazı’daki yoğun duvar iskelesinden gemilerle yurt içi ve yurt dışına sevkediyorlarmış…
Bu madende çalışan yöre halkından yüzlerce kişi varmış…
İşlenen maden Trene benzer şekilde raylar üzerinde giden “takavil” adı verilen ve kömürle işleyen bir araçla fabrikadan Bozyazı’daki limana getiriliyormuş…
“Takavil” yolunda yokuşlarda gidemeyen “takavil”leri çekmek üzere atlardan ve katırlardan istifade ediliyormuş…
İçel Valiliğinin kurduğu komisyon bulundukları bölgede en büyük vergiyi ödeyip hükümetin gözüne girebilmek için adeta insanlara ve işletmelere kazançlarının iki misli varlık vergisi koymuşlar…
Maliyeti 100.000 lira olan Anamur Kurşun madenine de 200.000 lira varlık vergisi koymuşlar…
O dönemde Gazi Öğretmenin babası sayın Vehbi Koç Anamur’a geldiği sıralarda kendisiyle görüşüyormuş…
Bunları sayın Vehbi Koç, babasına anlatmış…
Sayın Vehbi Koç Gazi Öğretmenin Babasıyla vedalaşırken demiş ki; “Fabrikayı kurşun madeni olmadığı için değil, konulan varlık vergisini ödeyebilmek için kapattık…”
Bunları anlattıktan sonra babası Gazi Öğretmene demişti ki; ” Oğlum. Bunları günlüğüne yaz…Vinç’te çok büyük miktarda Kurşun madeni var…Bunları yaz ki ileride bu maden unutulmasın…”
Varlık vergisi ödenmiş, fakat fabrika kapanmış ve 100’lerce kişi işsiz kalmış…
İşte Gazi Öğretmenin doğduğu yıllarda ülkenin ve doğduğu yerlerin hali buymuş…
Gazi Öğretmenin ailesi Anamur ve Bozyazı’nın en saygın ailelerindenmiş…
Gazi Öğretmen ileriki yıllarda ailesinin soy ağacına inmek istemiş…
Ailesinin soy ağacına inmek için Anamur ve Bozyazı’nın dört bin yıllık tarihini incelesi gerekiyormuş…
Bunu da yapmış…
Anamur; Üzerinde kurulan medeniyetlerle Anadolu’nun bir parçası olmuş…
Tarihin ilk devirlerine baktığı zaman görmüş ki Anamur; Klikya bölgesinin içinde yer almış…
Binlerce yıl önce Anamur’da; Luviler, Arzavalar, Klikyalılar, Kueler, Kızvatnalılar, Selefkozlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar da yaşamış…
Anamur; Türk devletlerinin Anadolu üzerindeki hakimiyetlerinin başlamasıyla Oğuzlar’ın, Selçuklu’ların Osmanlı’ların hakimiyetine girmiş…
Türklerin Anamur’a gelişleri de 11-12’inci asırda olmuş…
Anamur’a yerleşen Türk boylarını incelediği zaman karşımıza Oğuzlar çıkmış…
Anamur; Oğuzların Yiva (yuva) boyuna mensupmuş…
Yıva boyları da büyük Yiva ve küçük Yıva olmak üzere iki ayrı kola ayrılmış…
Büyük Yıva kolu Gülnar ile Anamur arasında Aksaz yöresine yerleşmiş…
Küçük Yıva kolu da Anamur’un Kuzeyine, batısına ve Anamur’un içine yerleşmişler…
Anamur’a yerleşen Oğuz ailesi; Oğuzların “Üç Oklar” boyunun “Denizhan “koluna dayanıyormuş…
Anamur;1804 yılına kadar beyliklerle idare edilmiş, 1804’de Konya İl’ine bağlanmış…
Anamur; 1859 yılında Osmanlı idare teşkilatında Nasreddin Köyü’nde Müdürlük, 1869 yılında da Kaymakamlık olmuş…
İşte Anamur’un tarihi görünümü bu şekildeymiş…
Anamur’un bir bölümü Selçuklulardan gelen ailelerden oluşmuş…
Bir bölümünde de Rumlar yaşıyormuş…
İstiklal savaşı esnasında tahcir olayı yaşanmış ve Anamur’a yerleşen Rumlar Anamur’u terk etmişler…
Tarihin çeşitli dönemlerinde Rumeli’den, Kıbrıs’tan, Girit adasından, Gazipaşa’dan, Ermenek’ten, Alanya’dan Anamur’a gelip yerleşenler olmuş…
Gazi Öğretmenin ailesi de Gazipaşa’dan Anamur’a göç eden ailelerden oluşmuş…
Gazipaşa taraflarında kendilerine eskiden İnsanoğlu sülalesi derlermiş…
( devam edecek )