Anadolu fay hattının sarsılmasıyla birlikte yaşanan büyük deprem felaketinin Hatay’a kadar olan etkisini sanırım unuttuk..!
Unutmak zorundayız çünkü…
Zihnimizi, sürekli acı veren olaylarla meşgul edemeyiz…
Zihin hemen kendisini savunmaya alır ve kötü olan durumları derin karanlıklara atarak unutmasını sağlar…
Zihnin bu şekilde davranması gayet normaldir…
Esas böyle davranmadığı sürece anormalleşir…
Kişi yaşamdan kopar ve depresif veya melankolik rahatsızlıklarına zemin hazırlar…
Elbette kısa süre önce yaşanan deprem faciasını tam anlamıyla unuttuk diyemeyiz…
Özellikle de yakınlarını, sevdiklerini kaybetmiş depremzedeler açısından…
Gündelik hayatlarına adapte olanların dahi içlerindeki o buruk acı hep vardır…
Kaldı ki ara ara olan artçı depremler de, bu acının tam olarak unutulmasını engellemektedir…
Çünkü yaşanılan travma henüz çok tazedir…
Ve yer bilimi uzmanlarının sıkışmış enerjinin varlığından bahsetmeleri de üstüne tuzu biberidir…
Peki nasıl bir önlem alındı veya alınıyor?
Öncelikle çok büyük ölçekli bir sarsıntı olduğu için herkesin kısa bir sürede yaralarının sarılacağını beklemek biraz ütopik olacaktır…
Bazı depremzedelerin TOKİ evlerine yerleştirildiğini, bazılarının konteyner kentlere ve bazılarının da evlerinin özellikle kırsal kesimlerde yeniden inşa edildiğini bilmekteyiz…
Ancak hala evsiz olan veya büyük hasar raporlu olduğu halde inşaatına başlanılmayan konutların olduğunu da göz ardı edemeyiz…
Özelikle büyük sarsıntılar geçirmiş sağlam görünen binaların, aslında yorgun binalar olduğunun da altını çizmeliyim…
Çünkü bu binalar, mesken sahipleri tarafından kullanılmaya devam edilmektedir…
Bu binaların temelindeki ve kolanlarındaki hasar oranı nasıl tespit edilebilir?
İnsanların bu noktada çaresizliği kabak gibi ortadır…
Gelelim Mersin’imize…
Mersin şehri 4. kuşak deprem bölgesi olarak gösterilse de çevre illerin fay hatlarındaki oynamalardan etkilenmesi Mersin’in de adının geçmesine neden olmaktadır.
Mersin için korktuğum iki durum söz konusudur…
İlkini zaten uzmanların da belirttiği gibi GMK Bulvarı altındaki sahil kentin, hem dolgu taban olması, hem de sıvılaşması durumudur…
İkinci önemli kısım ve çok kişinin pek değinmeyip es geçtiği kısım ise, Mersin sahiline inşa edilen Akkuyu Nükleer Santrali’dir…
Olabilecek yakın çevredeki bir depremle, geçmişteki Adana depremi gibi, bu Nükleer santralde oluşturabilecek küçük bir çatlaktaki nükleer sızıntının faciasını tarif edebilir misiniz?
Bir vatandaş olarak şahsıma düşen görev, var olan veya var olabilecek sorunlara dikkat çekmektir…
Çözümü siyasal, sistematik ve kurumsal otoriterlerindir…
Daha büyük felaketler olmaması dileğiyle…