Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SOHBET KÖŞESİ: İNSANLARA KARŞI ANLAYIŞLI OLMAK…

Ankara’dan Bayan Saliha BULUT

Ankara’dan Bayan Saliha BULUT soruyor:
SORU: Gazetenizin İnternet sitesinde sorulara verdiğiniz cevapları gayet doyurucu ve mantıklı buluyorum.
Genelde dini ve milli konulara değiniyorsunuz.
Benim de bir sorum olacak…
Bazı kişiler din adına yanlış bilgiler veriyor ve insanları dinden soğutuyor…
Bildiğim kadarı ile İslam dini hoşgörü dinidir.
Sizce İslamiyet katı kurallar dini midir, yoksa hoşgörü dini midir?
Bu konularda Ayet ve Hadis var mıdır?
Hoşgörü ile ilgili ilim adamlarının görüşleri İslâm’ın görüşü ile çelişkiye düşmüyor mu?
Tarihte ne gibi hoşgörü örnekleri vardır?
CEVAP: Peygamber efendimiz: “Farzlarla emrolunduğun gibi, insanlarla iyi geçinmekle de emrolundun.” buyuruyor.
Bu bir hadis-i şeriftir.
Yorumu ise: Müslüman’ın çevresi ile iyi geçinen, kendisi ile iyi geçinilen kimse olmasıdır.
Benzer hadisler de vardır:
“Akıllı olmanın ve akıllı yaşamanın ilk adımı, halka sevgi ve şefkat göstermektir.”
“Siz insanları mal-mülkle tatmin edemezsiniz. İnsanları ancak güzel ahlâk, hoşgörü ve güleryüz tatmin eder.”
“Rıfk ve yumuşaklık ihsan edilen kimseye dünya ve ahiretin bütün iyilikleri verilmiş demektir.”
“Bir kimsenin mü’min kardeşine sevgi ve şefkatle bakması, mescide kapanıp bir yıl nafile ibadet etmesinden daha hayırlıdır,”
Bu anlayış Mevlânâ’da âlemşümul “insan sevgisini.”, Yunus Emre’de cihanşümul“Yunus şefkati”ni oluşturmuştur.
Mevlânâ’nın “Gel!” çağrısının, Yunus’un “Yaratılan her şeyi yaratan hatırına hoşgörme” anlayışının mânası budur.
Sadi’nin şu sözü bu mânâyı açıklamaktadır:
“Akılsız insan o kimsedir ki, Allah ile iyi olayım derken, Allah’ın kulları ile kötü olur.”
Allah’ın hoşnutluğu da, kulların hoşnutluğuna bağlıdır.
Hâfız-ı Şirâzî aynı anlayışı şiirleştirmiştir:
“İki cihanın selâmeti şu iki şeye bağlıdır: Dostlarla mürüvvet, üffet ve ünsiyet… Düşmanlarla iyi geçinmek…”
Ayet ve hadislerden kaynaklanan, Mevlânâ gibi, Yunus gibi, Sadî ve Hafız gibi büyüklerin hayatlarında sanatlaşan “müsamaha” duygusu, tarih boyunca Müslüman’ın ahlâkı olmuştur.
Hz. Peygamber Hudeybiye Muahedesi’nde, müşriklerin ileri sürdükleri aşırı şartları anlayışla karşılamış, Hayberin fethinde ele geçirilen Tevrat nüshalarını sahiplerine iade etmiş, fethedilen topraklarda yaşayan gayrimüslimleri kendi inanç ve ibadetlerinde serbest bırakmıştır.
İslâm tarihinin her safhasında ve sayfasında bu uygulamanın sayısız misalleri vardır:
Hulefa-yı Râşidin, ondan sonra gelen bütün halife ve devlet başkanları savaş esnasında bile yaşlılara, hastalara, çocuklara, ibadet edenlere, rahip ve keşişlere dokunulmamasını emretmişlerdir.
Kudüs’ün fethinden sonra yerli halk ayin ve ibadetlerinde tamamen serbest bırakılmışlar, İstanbul ‘un fethinden sonra Hristiyan halka müsamahadan da öte geniş imtiyazlar tanınmıştır.
Emevilerde, Abbasilerde, Selçuklular’da, Osmanlılar’da hep aynı anlayış hâkim olmuştur.
Osmanlılar Doğu Avrupa’da hükümran oldukları 500 yıl boyunca yerli Hristiyan halkın ayinine, ibadetine, lisanına, yaşayış ve geleneğine dokunmamıştır.
Voltaire’in şu sözü bir itiraftır:
“Hiçbir Hristiyan devleti, kendi topraklarında Müslümanların bir cami bulunmasına müsaade etmemiştir. Hâlbuki Müslümanlar, Hristiyanların kiliselerine her zaman müsamaha göstermişlerdir.”
Ünlü Gustave le Bon; İslâmiyet’in hızla yayılmasını bu müsamahaya bağlamıştır:
“Kur’ânın yayılmasında, kuvvetin hiçbir tesiri olmamıştır. Zira Müslümanlar, mağlûp milletleri dinlerinde serbest bırakmışlardır. Eğer Hıristiyan milletler İslâmiyet’i kabul etmişlerse, bunun sebebi Müslümanların kendilerine karşı eski hükümdarlarından daha âdil ve müsamahalı davranmalarıdır.”
Müslümanlar, ferdî hayatlarında, toplu yaşayışlarında, Müslüman olmayanlara karşı kendi aralarında, savaşta, barışta, hoşgörüyü bir davranış ölçüsü saymışlardır. Kimseye kin tutmamışlardır.
Gönül yıkmayı değil, gönül almayı tercih etmişlerdir. Zira müsamaha Müslüman’ın ahlakıdır.
Hoşça kalınız.