Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    SOHBET KÖŞESİ: DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ VE TÜRKİYE ÇEVRE HAFTASI KUTLAMALARI…

    Her yıl değişik bir

    Her yıl değişik bir tema ile kutlanan Türkiye Çevre Haftası 5 Haziran 2024 yılında “Hepimizin bir Dünyası var” temasıyla kutlanmıştır.
    1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla, 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.
    Anayasamızın 56. Maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir” denilmektedir. Bu nedenle her insan çevreci olmak ve bu sorumluluğu taşımak zorundadır.
    İnsanların birlikte yaşadıkları, canlı-cansız varlıkların bir arada bulundukları, birbirlerini etkiledikleri yere çevre denir.
    Hava, su, dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar, doğal çevreyi oluşturur.
    Ne hava, ne su, ne de toprak kendi kendine kirlenmez.
    İnsanoğlu bazen bilerek, bazen da farkında olmadan çevreyi kirleterek canlıların geleceğini tehlikeye atmaktadır.
    Çevre bilincine sahip olmak, insan haklarının eşitlik ve adalet ilkelerini içine alan sağlıklı bir davranıştır.
    Gelecek kuşakların temiz hava soluyabilmeleri, sağlıklı ve temiz su içebilmeleri, kırlarda çocuklarımızın rahatça oynayabilmeleri, topraklardan bol ve bereketli ürün alınabilmesi için insanların sorumluluklarını bilmeleri ve ona göre davranmaları gerekmektedir.
    Geleceğini düşünen herkes çevreyi temiz tutmalı ve korumalıdır.
    Çevreyi temiz tutmanın yolu bireysel sorumluluk duygusundan, çevre bilincinin oluşmasından geçer.
    İnsanlığın geleceğini yakından ilgilendiren ve evrensel bir tehlike oluşturan, çarpık kentleşme, sağlıksız sanayileşme, beslenme ve enerji konusunda yaşanan problemler, azalan ve tükenen canlı türleri, artan kirlilik ve iklim değişikliklerinin neden olduğu çevre kirliliği, çağımızın önde gelen sorunlarındandır
    Sanayileşme ve kentlerdeki nüfus yoğunlukları, çevre sorunlarının artmasına neden olmuştur.
    Bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
    Sanayi atıkları, spreyler, yakıtlarla ortaya çıkan dumanlar, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler, çevre kirlenmesine neden olan en önemli etkenlerdendir.
    -Doğal güzelliklerimiz arasında 85 milyonun üzerinde insanımız yaşamaktadır İnsanlarımızın yaşadığı şehirlerimizde bazı çevre görünümleri içler acısıdır.
    Çevre: Kendi atıklarını fiziksel, kimyasal ve biyolojik olaylarla temizlemektedir. Düzensizlikler ise insanlarımızın yaptığı işlemlerden kaynaklanmaktadır. Çevremizdeki biyolojik zenginliklerin temizleme kapasitesinin de bir sınırı vardır.
    Düzensizlikler bu sınır zorlandığı zaman ortaya çıkmaktadır.
    Ozon tabakasını etkileyen FCKH gazı, taşıtlardan çıkan kükürt di-oksit’in havayı zehirlemesi, alerjik hastalıklara sebep olan konserve maddeleri, kimyasal maddeler, asbes, şeker ve çikletlere katılan boya maddeleri bu düzensizliklerin sebepleridir.
    Yediğimiz yiyeceklerde, diş macunlarında, balıklarda, çimenlerde, kumlarda bulunan kurşun, alüminyum, cıva, nikel, kalsiyum gibi zehirli maddeler; Astım, kanser, deri alerjileri, kronik burun tıkanıklığı, konsantrasyon bozukluklarına sebep olmaktadır.
    Çocuklarımızda görülen öğrenme zorluğu, karın ve baş ağrıları gibi belirtilerin sebebi de tatlı ve şekerlemelerdeki cips, sosis ve salamlardaki fosfat katkı maddeleridir.
    Neredeyse çevremizde yediğimiz içtiğimiz dokunduğumuz her şeyde zehir var. Bu zehirlerin tek sebebi çevre eğitimsizliğinden doğan ihmallerdir.
    Ülkemizde; çevreyi korumaya, çevre eğitimini sağlamaya yönelik 2872 Sayılı “Çevre Kanunu” çıkmış, kanunu destekleyen “Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği”, “Gürültü Kontrol Yönetmeliği”, “Su Kirliliğini Kontrol Yönetmeliği”, ” Katı Atıkların Kontrolü Yönetmelikleri” yayımlanmıştır.
    Kanun ve Yönetmelikleri yayımlamak yeterli değildir.
    Bu hukuki düzenlemeleri uygulamak, uygulayıcıları eğitmek lazımdır. Türkiye’mizin doğal güzelliklerini koruyamadık.
    Ormanlarımızı yaktık.
    Göllerimizi, nehirlerimizi, denizlerimizi kirlettik.
    Topraklarımızı çoraklaştırdık.
    Kuşlarımızı, balıklarımızı katlettik.
    Köylerimizi, şehirlerimizi kaçak ve çirkin yapılarla donattık.
    Çevre eğitimi konusunda yapacak çok büyük görevler vardır
    “ÇEVRE ÇOCUK KULÜPLERİ” nin kurulması ve bu kulüplere üye olanların “ÇEVRE İZCİSİ” sıfatı ile görev yapması bunun için öngörülmüştür.
    ÇEVRE İZCİ Andında aynen şöyle denilmektedir:
    “Allah’ıma, vatanıma ve milletime karşı sorumluluklarımı yerine getireceğime, çevremdeki güzellikleri sağlayan ve yaşama sevinci veren havayı, çiçekleri, ağaçları, dağları, taşları, suları ve tüm doğayı daima temiz tutacağıma ve koruyacağıma şerefim üzerine and içerim.”
    Önce Allah’a karşı sorumluluğunu yerine getirmek…
    Sonra vatana ve millete karşı sorumluluklarını yerine getirmek…
    İşte çevrecilikteki sır budur…
    Bu sır anlaşıldığı gün her türlü çevre düzensizlikleri ortadan kalkacaktır.
    “Çevre Çocuk kulüplerinin” kurulması, TEMA VAKFI çalışmaları yeterli değildir. Çevre eğitimi konusunda Stratejiler tespit edilirken; Dinimiz, sanatımız, edebiyatımız, tarihimiz, gelenek ve göreneklerimiz devreye sokulmalıdır.
    Çevre eğitiminin temeli insandır.
    Çevre eğitimi her yaş ve gruptaki insana götürülmeli sadece eğitimcilere ve tabiat bilimcilerine bırakılmamalıdır.
    Çevre: Tabii, sosyal ve kültürel bir bütündür.
    Geçmişten çok bugüne ve geleceğe yöneliktir.
    Örgün eğitimde çevrecilik; Eğitimin bütün kademeleri için planlanmalı ve okul öncesinden başlanmalıdır.
    İlköğretim ve ortaöğretim kademelerinde çevre eğitimi konuları daha detaylı ve sistemli bir şekilde ele alınmalıdır.
    Yüksekokul ve Üniversitelerimizde çevre eğitimi programları inceleme-araştırmaya yönelik olmalı bu konuda akademik çalışmalar yapılmasına fırsat veren zemin ve şartlar hazırlanmalıdır.
    Örgün ve yaygın eğitim sistemlerinin bütün kademelerinde çevre eğitiminde rol alacak eğitimcilerin, toplumu idare edenlerin, politikacıların, kanun uygulayıcılarının, yerel yönetimlerin, kamu personelinin bu konuda çok iyi yetiştirilmeleri, her türlü çevre bilinciyle donatılmaları gerekmektedir.
    Çevre; Birbiriyle sıkı ilişkileri olan su hava toprak canlılar ve bunlardan üretilen değerler ortamıdır.
    Bu değerlerin birbiriyle ilişkileri vardır.
    Bu ilişkilerin dengeli olması, sürekli olması, çevreden alınanlarla çevreye verilenlerin eşit olması lazımdır.
    Çevre İnsanlar tarafından bozulan dengeleri eşitlemeye çalışmaktadır.
    Ancak insanların devamlı bu dengeleri bozmaya hakkı olmasa gerektir.
    Eğitim insan davranışlarında olumlu değişiklikler oluşturmaktadır.
    İnsanlara çevre eğitimi verilmezse, topraklarımız erozyona uğrayacak, ülkemiz tamamıyla çöl olacak, ozon tabakasının delinmesi sonucu bilinmeyen hastalıklar ortaya çıkacaktır.
    Çevre eğitim bir kitle eğitimidir.
    Bu sağlanmalıdır.
    Bu dünya, bu çevre, bu çocuklar, bu ülke bizimdir.
    Çocuklarımıza miras bırakmak zorunda olduğumuz dünyayı kısa vadeli çıkarlarımız için kirletmemeliyiz.
    Onu korumalı sevmeli ve sevdirmeliyiz.
    Çevre için verilen her sevgi tomurcuğu yeni sevgi çiçekleri açtıracaktır.
    Türkiye Çevre Haftasında gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak dileğiyle…
    Hoşça kalınız.