İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar devam ediyor.
Dünyanın çeşitli ülkelerindeki siyasetçilerden, öğrencilerden, uluslararası kuruluşlardan gelen tepkiler İsrail’i durdurmuyor.
7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’na karşı cevap olarak Gazze’de başlattığı operasyonlarda İsrail binlerce kadın, çocuk ve sivili kasıtlı bir şekilde katletti ve katliamlarına devam ediyor.
Aradan yedi ay geçmesine rağmen Hamas’a karşı askeri bir başarı elde edemeyen İsrail, gözünü yine masum çocuklara, kadınlara, sivillere dikerek Refah’a sığınan ve gidecek başka bir yeri kalmayan Filistinlileri öldürmeye devam ediyor.
Kamuoyu ise sivil katliamlarının bir an önce durdurulması niyetiyle ateşkes görüşmelerine odaklanmış durumda.
İsrail Filistin’de katliama devam ederken son günlerde Türkiyemizde TBMM’deki oturumlarda görünen manzaraları, ülkemizde televizyonlarda görülen manzaraları, bazı gazetelerde yayımlanan yazılanları Türkiye’miz hiç hak etmiyor…
PKK, PYD ve Fetö tehlikesi nedeniyle iktidar ve terörü destekleyen bazı muhalefet milletvekilleri arasındaki söz düellosu inanılmayacak boyutlara ulaşmış durumda…
İsrailîn Türkiye’yi de içine alan VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR masalı, Ortadoğu’nun kan gölüne dönüşmesi, Suriye’de kurulmak istenen teröristan devleti kepazeliği, Suriye ve Irak’ta meydana gelen terör olaylarının Türkiye’mize sıçraması İktidar ve Muhalefet partilerini uzun-uzun düşündürmelidir.
Herkesin kabul edebileceği yeni bir çözüm süreci oluşturulmalı, iktidarıyla, muhalefetiyle bu sürece katkıda bulunmalıdır.
Her zaman yazar ve söyleriz:
Türk milleti olarak bugünlere kolay gelmedik.
Bir su matarasına, bir kundura bağına, bir tüfek kayışına, bir lokma ekmeğe, bir silah mermisine muhtaç günlerden geldik.
Bizim gibi toplu bir İstiklal Savaşı vermiş milletlerin sayısı çok değildir.
O savaşları yaşamış, cephede kanını, kolunu, bacağını bırakmış insanlarımızdan bir kısmı hala aramızda yaşıyorlar.
Son yüzyılda dünya bir Balkan, iki dünya savaşı yaşadı.
İlk dünya savaşında 10 milyon insan can verdi.
Kaybolanların sayısı 15 milyon…
Her üç savaş da ya topraklarımız üzerinde veya çevremizde yapıldı.
Bugünkü nesiller, o günleri yaşamış insanların hatıralarını dinleyerek büyüdüler.
Haçlının, Rus’un, Yunan’ın günah izleri; taşımızdan-toprağımızdan henüz silinmedi.
Hal böyleyken; Acaba bu acı günlerden alınacak ibret dersi son yıllarda nasıl unutuldu?
İstiklal için savaş vermiş, savaş kazanmış bir milletin çocukları devletine nasıl başkaldırıyor?..
Karakollara, okullara, devlet kuruluşlarına nasıl baskın düzenleyebiliyor?
Polisi, jandarmayı nasıl arkadan vurabiliyorlar?
Masum çocuklar, hamile kadınlar nasıl kurşuna diziliyor?
Henüz uzak olmayan bir tarihte düşman çizmesi altından kurtarılan vatanda insanlarımız nasıl birbirine düşürüldü?
Millet olarak çözüm süreci üretmeye, toparlanmaya, asgari müşterekte birleşmeye, birlik ve beraberlik içinde yaşamaya muhtacız.
Doğu-batı, kuzey-güney, yaşlı-genç, okuyan-okumayan, işçi-patron, amir-memur, asker-sivil demeden toplu bir çözüm süreci üretme, bütünleşme, birlik-beraberlik hamlesi başlatmalıyız.
Ülkemiz ekonomik eğitim seferberliği paketleri yanında yeni bir çözüm süreciyle birlik-beraberlik paketine de muhtaçtır.
Durumumuz “Boş ver” anlayışına uygun değildir.
Yüzyıllarca “Nizam-ı âlem”i temsil ettik.
Millet olma tecrübemiz hiçbir millette yok…
Tarihin en güçlü ordularını, dünyanın en büyük imparatorluklarını kurduk.
Yeraltı-yerüstü zenginliklerimiz, tarihi, stratejik, demokratik imkânlarımız düşmanlarımızı kıskandıracak kadar güçlü…
Bu imkânları hakkıyla değerlendirebilirsek hem bölge, hem dünya barışına yön verecek ışıklı pırıltılı bir ülke olabiliriz.
Komünizmin çöküşüyle birlikte bu bölgede kurulan Türk devletleri bizim liderliğimizi bekliyor.
O halde neden bir ve bütün değiliz?
Bazı İnsanlarımız niçin devlete karşı gelme yolunu seçiyor?
Kuzeyden, batıdan, güneyden, doğudan tam bir ateş çemberi içerisindeyiz!
Rusya’nın dağılmasına rağmen kuzeyimiz yine Demirperde…
Batı komşumuz bir Türk düşmanlığı cezbesinde…
Ayakları henüz yere basmayan güney ve doğu komşularımız kardeş kavgasında..
Dünya yürüyor… Yürüyen, ilerleyen dünyada durmak, çağın ve ihtiyaçların gerisinde kalmaktır.
Bizi birbirimizle kavgaya götürecek hiçbir problemimiz yoktur.
Menfaatimiz kavgada değil, birbirimizi sevmededir.
Bölüşemediğimiz nedir?
Yüzümüzü ağartan bir sevgi ve kucaklaşma ile yokluğun üzerine yürümek varken, kavga etmek nedendir?
2024’lü yılları yaşadığımız şu günlerde bu soruları herkes birbirine sormalıdır.
Yeni bir çözüm üretmeli, geçmişimizin ve geleceğimizin sırtımıza yüklediği ağır sorumlulukları birlikte çözmeliyiz.
Bu bizim gerçek kurtuluşumuzun başlangıcı olacaktır.
Hoşça kalınız.