Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında Çanakkale zaferinin 109. Yılı kutlamaları çerçevesinde bir konuşmacı Çanakkale zaferini anlatıyordu…
Bu yıl Çanakkale zaferinin 109. Yılı…
18 Mart Çanakkale zaferinin kutlama yıldönümü bundan 2 ay önce bütün yurtta, dış temsilciliklerimizde, KKTC’de Çanakkale Zaferinin 1009’uncu yılı kutlamaları Çanakkale zaferimizin şanına yakışır biçimde kutlanmıştı.
Aradan 2 aylık bir süre geçmesine rağmen TRT’deki programda olduğu gibi Çanakkale zaferiyle ilgili kutlamalar hala güncelliğini koruyor…
18 Mart Çanakkale Zaferi, geçmişi şan ve şerefle dolu yüce milletimizin bütün zorlukların üstesinden gelerek yeniden şahlandığı, tüm dünyaya “Çanakkale Geçilmez!” dedirttiği unutulmaz zaferdir.
Çanakkale Zaferi’nin 109. yıl dönümünde, Çanakkale’de destan yazan kahramanlarımızın, bugünün Türkiye’si için canını hiç düşünmeden feda ederek makamların en yücesine kavuşan tüm şehitlerimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyoruz.
Geçmişi bir hatırlayalım:
Çanakkale Savaşı Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında 1. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşmiştir.
18 Mart 1915 tarihinde başlayan savaş 9 Ocak 1916 yılında büyük bir zaferle sonuçlanmıştır.
Çanakkale Savaşı dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmış en
önemli muharebelerden biridir.
Birinci Dünya Savaşının en kritik muharebeleri arasında yer alan Çanakkale Savaşı, aynı zamanda bu savaşın seyrini değiştirmiştir.
Bu sebepten dolayı dünya tarihine geçmiş en önemli savaşlardan biridir.
İngiltere’den 400 bin Osmanlı İmparatorluğu’ndan 500 bin ve Anzaklar ile beraber Fransa üzerinden 125 bin asker bu savaşa katılmıştır.
Savaşın sonunda itilaf Devletlerinden 250 bin kadar asker ölürken, Osmanlı Devleti’nde lise 253 bin kadar Türk asker şehit olmuştur.
Çanakkale savaşı Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.
İtilaf Devletlerinin amacı neydi ve Çanakkale’de ne işleri vardı?
Amaç; İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’ya askeri ikmal yolu açmak, Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amacı ile Çanakkale Boğazı’nı seçmişlerdir.
Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır.
Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür.
Bu baskılar, Akdeniz’de İngiliz donanması önünden çekilen Goben ve Breslov savaş gemilerinin İstanbul’a gelmesi ile bir oldu bittiye getirilmişti.
Daha sonra Osmanlı Donanması’na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz’e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmiştir.
İtilaf devletleri; Deniz harekatıyla İstanbul’a ulaşılamayacağı anlayınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazındaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planını gündeme getirilmiştir.
Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadasının güneyinde beş noktada karaya çıkarılmış ve başarılı olamamışlardı.
Bunun üzerine bir üçüncü çıkarma yapılmış, Osmanlı savunmasını aşamamıştır.
Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.
İşte 18 Mart Çanakkale zaferinin 109’uncu yıldönümü nedeniyle televizyon programında anlatılanlar bunlardı.
Bu başarılarımızın sırrı neydi?
Çanakkale savaşında kazandığımız zaferimizi törenlerde anlatıldığı şekliyle İslam’ın bize kazandırdığı imanımıza borçluyuz.
Malazgirt’ten Büyük Taarruza kadar yaptığımız savaşların birincisi bize Anadolu’nun kapılarını açmış, sonuncusu ise Anadolu’yu toplu işgalden kurtarmıştır.
Türk Milletinin kahramanlığı ile İslam’ın aktif emirleri birleşmiş ve zaferlerimiz ortaya çıkmıştır.
Batıdan, güneyden, kuzeyden saldıran işgalciler temizlenmeseydi Anadolu medeniyeti son bulacaktı.
Malazgirt’ten Büyük Taarruza kadar bütün başarılarımızda Anadolu bir odak noktası olmuştur.
Tuna boylarına, Viyana önlerine sefere çıkan Mehmetçiğin elbisesi Anadolu’da dokunmuş, atının üzengisi Anadolu’da dövülmüş, mehterinin kösü-davulu Anadolu’da örülmüş, inanç ve kültürü Anadolu’da işlenmiş, savaş taktikleri, plan ve programı Anadolu’da hazırlanmıştır.
Anadolu hep vermiştir.
Afrika’dan Avrupa içlerine, Kıbrıs’tan Pakistan’a, Hindistan’a kadar asker vermiş, silah, cephane, yiyecek vermiş, hiç almamıştır-Savaş sonrasında Anadolu’da yıkılmış yuvalar, öksüz çocuklar, dul kadınlar, bükük boyunlar kalmıştır.
Artık ülkemizi kalkındırmak için şu anda ekonomik ve iktisadi savaşımız vardı
Artık zafer için sefere çıkma imkânı yoktur.
Yaşadığımız toprakları yeşertmek, Seyhan ve Ceyhanları, Fırat ve Muratları, kızıl ve yeşil ırmakları zapt etmek, toprağın derinliklerindeki kara altın rezervlerini ak altına dönüştürmek, cephede kazanılan sıcak savaşı cephe gerisinde ekonomik ve iktisadi zaferle tamamlamak tarihi borcumuzdur.
Tatlı göller ve akar sularımızla, Yunanlıların göz diktiği deniz ve adalarımızla dünyanın gıpta edilecek bir ülkesiyiz.
Topraklarımız içinde uzanan 11 bin kilometrelik nehir ve ırmaklarımızla, Karadeniz ve Akdeniz yamaçlarında yüzlerce çay ve derelerimizle, besin, dokuma, maden, selüloz, plastik ve kauçuk sanayinde atılım yapacak imkanlarımız vardır.
Türk Milleti olarak ülkeyi kalkındırmak için iktisadi ve ekonomik yönden bir yerlere gelindiği doğrudur.
Ancak gelinen yer, gelebileceğimiz yerin çok gerilerindedir.
İslam çalışmayı emrederken akarsularımız boşa akıyor.
Topraklarımız kuru. Şehir ve köylerimiz karanlık.
Petrol ve madenlerimiz yeterince değerlendirilmiyor.
Denizlerimiz, dağlarımız, göllerimiz, coğrafyamız, tarihi ve stratejik yapımız, nüfus potansiyelimiz her türlü atılımı yapmaya müsaittir.
İslam’ın hamleci ruhu ile tarihte yaptığımız savaşlarımız hep zaferle sonuçlandığı gibi ülkemizi kalkındırmak için iktisadi ve ekonomik savaşımızı da Türklük ve Müslümanlık ruhu ile zaferle sonuçlandırmalıyız.
Milletimiz cephe gerisindeki bu medeniyet savaşını da kazanacak gayret ve inanç potansiyelinde sahiptir.
Çanakkale zaferinin 109.uncu yılı kutlamalarında emeği geçen bütün şehit torunlarına teşekkür eder, şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim.
Hoşça kalınız