Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    PENCEREMDEN: MACRON’UN HEGOMONYAYA KARŞI ÇIKIŞI BİR SONUÇ VERİR Mİ?

    26 Nisan 2024 tarihli

    26 Nisan 2024 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 7 . sayfasında ‘Macron’dan Avrupa Egemenliği Çıkışı’ başlıklı bir haberi yaklaşık üç yıl önce (2.06.2021) yazdığım ÜÇ NATO VE İSTANBUL’ başlıklı köşe yazımı anımsattı. 
    Yukarıdaki haberde: ‘Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa Parlementosu seçimlerine hazırlanırken Avrupa Birliği’nin (AB) stratejik özerkliğine yönelik çağrılarını yineledi. Macron Avrupa’nın daha güçlü ve daha entegre bir savunmaya sahip olması çağrısında bulundu. Avrupalıların kendi kıtalarından askeri teçhizatı satın almayı tercih etmesi gerektiğini belirten Macron, “Kendi Avrupa savunma sanayimizi geliştirme sorumluluğunu üstlenmezsek egemenliğimizi ve özerkliğimizi nasıl inşa edebiliriz?” İfadelerini kullanmış ve devamla “ Avrupa’nın asla ABD ‘nin kölesi olmadığını ve Dünya’nın tüm bölgeleri ile nasıl konuşacağını bildiğini göstermesi gerektiğini” ifade etmiştir. Ayrıca “Avrupa’mız ölümlüdür ve ölüp ölmemesi bizim tercihlerimize bağlıdır” demektedir. Özerk Avrupa fikrinin en önemli savunucularından Almanya  başbakanı Merkel’in görevinden ayrılmasından sonra ABD hegemonyasına karşı direnişini Macron’un üstlendiği anlaşılmaktadır. 
    Fransa’nın ünlü general ve Cumhurbaşkanlarından De Gaulle döneminde , Fransa’nın NATO’nun askeri kanadından çekildiğini uzun yıllar NATO kafesine dönmediğini anımsatalım.  Bu direniş çağrılarının, kısa zamanda sonuç vermese de, Ukrayna savaşından sonra resmen başlayan Çok Kutuplu Dünya’da (ÇKD) giderek hegemonyaya sesini yükselteceğinin göstermektedir.
    Yukarıda değindiğim yazıda bu yazının konusuyla ilişkili bölümü aşağıda tekrar anımsatmayı yararlı görüyorum.
    “ÜÇ NATO DENKLEMİ
    Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girmesi ile iç ve dış politikası derinden etkilenmiştir. Türkiye’nin iç politik faylarını keskinleştiren, 1955, 6-7 Eylül olayları ile 27 Mayıs 1960 , 12 Mart 1971, 1 Mayıs 1979 katliamı, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 e-bildirisi ve 15 Temmuz 2016  askeri müdahalelerinde DERİN NATO nun rolü Türkiye’de çok açık olarak tartışılmamıştır. Bunun yerine, iç politikada siyasi liderler bu müdahaleleri rakiplerine karşı kullanmayı tercih etmişledir. Benzer şekilde bu SAVAŞÇI ANGLOSAKSON DERİN NATO nun Güney Amerika’daki askeri müdahalelerinde de rolü olduğu artık tüm Dünya’da bilinmektedir.
    Soğuk savaş dönemi sonrasında, AB de Almanya’nın başını çektiği Avrupa’nın,  özellikle doğalgaz anlaşmaları ile ‘Rusya ile barış içinde (ospolitik)yaşama’ çabaları, ABD’ nin buna itirazlarını dikkate almaması, SAVAŞÇI ANGLOSAKSON DERİN NATO’ya direnen, Avrupa Ordusu ve stratejik özerkliğini savunan ÖZERK AVRUPA NATOSU nun varlığını ortaya koymaktadır .Buna karşı DERİN NATO’ nun, Ukrayna ve  Doğu Avrupa’daki TURUNCU DEVRİMLERİ destekleyerek diktatör ve faşist yönetimlere göz yumması ve Karadeniz devletlerinden  Bulgaristan ve Romanya’yı NATO içine alması, Karadeniz’e Donanma çıkarmak isteyen bu konuda ÖZERK AVRUPA NATOSU ile SAVAŞÇI ANGLOSAKSON DERİN NATO nun farkını ortaya koymaktadır. 
    Ortadoğu’da ise,  DERİN NATO, laik Suriye yönetimini devirmeye çalışmıştır. Ayrıca, petrollerine haydutça, el koyma çabasında olan ANGLOSAKSON DERİN NATO nun son hamlesi Suriye’nin ‘toprak bütünlüğüne’ saygı göstermeyerek, 120 bin kişilik ordusu olan (defacto) GARNİZON TERÖR DEVLETİ  kurma ve NATO/BM nezdinde tanınması  çabalarıdır. Buna karşılık,  ‘Yurtta Barış, Dünya’da Barış’ diyen Türkiye Cumhuriyetini kurucu liderini ve üniter devletini tanımayan, İstanbul’a ‘Konstantinopolis’ diyerek, Osmanlı referansları ile atıfta bulunan ANGLO SAKSON DERİN NATO’un dış politikada  ülkemize düşmanca dayatmalarına karşı; Kıbrıs(1963), Kıbrıs(1974),  PKK(1990), 1 Mart 2003 tezkeresi(2003), Gürcistan(2008), Ukrayna  Karadeniz/Montrö(2014) ve  S-400(2019)  füzelerinin alım krizlerinde,  Atatürk Cumhuriyetinin ‘bağımsız devlet aklını’  temsil eden  BARIŞÇI TÜRKİYE NATO’su vardır. Zaman zaman, Almanya’nın da  desteklediği,  paktın içinde ikinci büyük ordusuna sahip BARIŞÇI TÜRKİYE NATO su, İsmet İnönü, Bülent Ecevit , Necmeddin Erbakan, Onur Öymen’in tarafından ifade edilen dış politika çizgisinde  ‘tüm terör örgütleriyle NATO’ya üye devletlerin ilişki kurulmasını(tüzüğünde yazdığı gibi) ‘ret edilmesini’  savunmaktadır”. diye yazmıştım.

    Macron’un çıkışının  daha öncede Avustralya’ya satacağı denizaltı ve silahların son anda ABD şirketlerine verilmesine tepkisi anımsanırsa, Macron’un hegemonyaya haklı çıkışının ticari boyutta görülmesi nedeniyle onun bu direnişinin ‘çıkar kavgası’ olduğu izlenimini vermekte ve yaptığı çağrının haklı temellerini zayıflatmaktadır.  
    Sonuçta kanaatimce soğuk savaş döneminde kurulmuş Anglo-Sakson NATO’nun politikalarını, üye AB ülkeleri sorgulamadıkça bu direnişin bir sonuç  vermeyeceği kanaatindeyim.