Sayın Baki Aslan soruyor:
‘’ Gazetenin internet sitesini yıllardır okumaktayım. Çalışanları tebrik ediyorum.
Benim bir sorum olacak… Çalışma ile ilgili…
Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan sosyal yönden çalışmak nedir?
Olayın bir de dini yönü olduğunu düşünüyorum.
Acaba dinimizin getirdiği prensipler çalışmayı gerektiren tabiat kanunlarına uygun mudur?
Ve yine bazılarının iddiası gibi dünya ve ahiret kavramları birbirine zıt mıdır?
Çalışmakla ilgili İslam’ın görüşü nedir?
Bir de İslam’da tevekkül var. Kadercilik var. Kaderde fakirlik varsa çalışmanın ne faydası var?
Namaz ve Oruçta olduğu gibi çalışmanın da ibadet olduğu söyleniyor.
Bu doğru mudur?
CEVAP: Çalışmak, sosyal hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır ve bizi başarıya götüren en önemli adımlardan biridir.
Çalışmak, sadece maddi kazanç elde etmek için yapılan bir eylem değildir.
Aynı zamanda kişisel gelişimimizi sağlar, yeteneklerimizi keşfetmemizi ve potansiyelimizi ortaya çıkarmamızı sağlar.
Çalışmak, bize disiplin ve sorumluluk duygusu kazandırır, zaman yönetimi becerilerimizi geliştirir ve hedeflerimize ulaşmak için gereken çabayı göstermemizi sağlar.
Çalışmak sadece bireysel bir eylem değildir. İşbirliği ve takım çalışması da çalışmanın önemli bir parçasıdır. Birlikte çalışmak, farklı yetenekleri bir araya getirerek daha büyük başarılara ulaşmamızı sağlar.
Birlikte çalışmak, farklı bakış açılarından faydalanarak daha yaratıcı ve yenilikçi çözümler bulmamızı sağlar.
Çalışmak aynı zamanda toplumun gelişimi için de büyük bir öneme sahiptir.
İş hayatında başarılı olan bireyler, ekonomik kalkınmaya katkı sağlarlar ve istihdam yaratırlar.
Çalışmak, toplumun refah düzeyini yükseltir, sosyal adaleti sağlar ve insanların daha iyi bir yaşam standardına sahip olmalarını sağlar.
Çalışmak sadece iş hayatında değil, hayatın her alanında önemlidir. Ev işleri yapmak, ailemize ve çevremize yardım etmek, gönüllü çalışmalara katılmak gibi faaliyetler de çalışmanın birer parçasıdır. Bu tür çalışmalar, bizi daha empatik, daha yardımsever ve daha saygılı birer birey yapar.
Çalışmak, kişisel gelişimimizi sağlar, toplumun gelişimine katkıda bulunur ve bizi daha iyi birer insan yapar. Bu nedenle, hepimizin çalışmaya değer vermesi ve çalışma kültürünü benimsemesi gerekmektedir.
Olayın dini yönüne gelince:
Din; Tabiat kanunlarıyla tam bir uyum halindedir.
Kâinatın işleyişi ve tabiat kanunları din anlayışının içindedir.
Dünya ve Ahret birbiriyle ilgisiz değildir. Her ikisi de insanlar için yaratılan, biri diğerinin devamı olan barışık iki âlem’dir.
Müslümanlık sadece seccadede ve camide bırakılan bir konu değildir.
Yeryüzünü imar etmek, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını değerlendirmek, olmayanı imar etmek ibadet sayılmıştır.
Topraklar boş kalır, çaylar, ırmaklar, nehirler boşa akıp giderken, başkalarına el açmak Müslümanlık değildir.
“Bir lokma bir hırka” iddiası Müslümanlığın malı değildir.
“İnsan için çalışmasından başka bir şey yoktur.” Ayet-i Kerimesi Allah’ın emridir.
“Dünyasını Ahreti için, Ahretini dünyası için bırakan hayırlınız değildir. Dünya Ahrete götüren bir vasıtadır. Çalışın, insanlara yük olmayın.” ikazı Peygamber buyruğudur.
İslam Dini; İnsanların dünyada mutlu, ahrette mesut olmalarını hedef almıştır.
Dünyadaki güç ve refah’ın da, Ahretteki saadetin de temeli çalışmaktadır.
Bütün iyiliklerin, sağlık, servet ve saadetin kaynağı çalışmaktır.
İnsanın Allah yanındaki kıymeti, güzel olarak yaptığı şeydir. Tembelliğin Müslümanlıkta yeri yoktur.
Toprağı yeşertmek, yeryüzünün derinliklerine inmek, gökyüzünün sonsuzluklarında ilerlemek, Allah’ın insanlara verdiği kulluk vazifesidir.
İnsan dünyada yaşarken Allah tarafından verilen bir vazifeyi yerine getirmektedir.
Yapılan her işte, atılan her adımda Allah’ın prensip emirleri vardır.
Toprakla uğraşan çiftçi, tezgahta çalışan esnaf, çarkını döndüren sanatkar, dersine çalışan öğrenci Allah’ın huzurundadır.
Allah’ın emrini yapmaktadır.
Zirai kalkınma, sanayi hamlesi, ticari çaba, ilmi tırmanma hep Allah’ın hoşnutluğuna açılan kapıdır.
“Zaman” en büyük servettir.
Hayat insana değerlendirilmek, yeşertilmek, yüceltilmek için verilen kutsal bir emanettir.
“Bir kimse kendini ve bakmakla yükümlü olduğu yakınlarını geçindirmek için yola çıkmışsa Allah yolundadır.”
Öyleyse; sabana yapışan el, ibadettedir. Fabrika işleten beyin ibadettedir.
Denizin diplerinde, yeryüzünün derinliklerinde, gökyüzünün sonsuzluğunda insanlık için deva arayan insan ibadettedir.
Yeter ki bunlar; “Allah emretti” diye yapılmış olsun..
Müslümanlık çalışma dinidir. Çalışmayan İnsanın Müslümanlıkta yeri yoktur.
Ahireti kazanıyorum diye dünyayı terk eden , Allah’ın emrini terk etmektedir.
Dünya’yı kazanıyorum diye Ahirete hazırlanmayı bırakan tek kürekle, tek kanatla okyanuslara açılandır.
Müslüman; güçlü insandır. Güçlü olmak için zamanla yarışmayan gerçek Müslüman değildir.
“Gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayınız” Allah buyruğu bunu emretmektedir.
“Kuvvetli Mümin zayıf müminden hayırlıdır.” Hiç kimse dünyadan el-etek çekmeyi Müslümanlık sanmamalıdır.
Müslümanlık Allah’ın emrettiği şekilde yaşamak, arzı yeşermek, fezayı fethetmektir.
Dünya yürümekte… İhtiyaçlar büyümektedir.
Yürüyen ve büyüyen dünyada durmak, çağın gerisinde kalmaktır.
Müslüman yürüyen, büyüyen, yücelen güçlü, ışıklı insandır.
Çevresini yeşerten etrafını aydınlatandır.
İlerlemek, büyümek, gelişmek müminin, Müslüman’ın görevidir.
Zira çalışmak ibadettir.
Hoşça kalınız.