Maden ocağı Ali için adeta bir okul olmuş, orada çok şey öğrenmiş, şahsiyetini kazanmış, kabiliyetleri-becerileri ortaya çıkmıştı.
Uzun kış gecelerinde tertiplenen eğlencelerde günübirlik uydurduğu manilerle, şiirlerle, şarkılarla, türkülerle eğlencelere renk katıyordu.
Ali şair ruhlu biri olup çıkmıştı.
Her olayı dörtlüklere, şiire döküyordu.
Bir sabah kahvaltısında katımış darı ekmeğinin içine koyduğu çökelek boğazına durmuş, arkadaşı Hasan’dan acele su istemiş, onun biraz gecikmesi üzerine de ona serzenişte bulunarak:
“Hasan suyu getirdi getirecek
Boğazına durdu hamçökelek
Geliver- geliver aslan kardeş geliver
Ali kardeşini çökelekten kurtarıver”
diye bir dörtlük uyduruvermişti.
Kim bilir bu dörtlük belki de hamçökelek adı verilecek olan halk oyunumuzun ilk başlangıç dizeleri olacaktı.
Artık Ali kime kızıyorsa, kimi lanetlemek istiyorsa:
“Boğazına dursun hamçökelek” diye ileniyordu.
Yıllar yılları kovalamış tüm ülkede kıtlık baş göstermişti.
Vinç’teki madende, fabrikada ve Yoğunduvar’da gemi yüklemede çalışan işçilere yemek konusunda kısıtlama gelmişti.
Çökelek işçilerin başlıca yiyeceği olmuştu…
…ve Ali ile özdeşleşmişti.
Eskiden yöresel Anamur yemekleri ile beslenen işçilerin yiyecekleri arasına değirmende öğütülerek un haline getirilmiş darı koçanı unundan yapılan ekmekle çökelek de girmişti.
Kıtlık nedeniyle o devrin hükümeti ülke genelinde bir defaya mahsus olmak üzere tüm iş yerlerinden vergi alınmasını kararlaştırmıştı.
Vergileri tespit etme görevi Valilere verilmişti.
O dönemde Mersin İlinin en gözde iş yeri Vehbi Koç ve bir yabancı şirketin birlikte işlettikleri Anamur’daki kurşun madeni fabrikasıydı.
Yıllar sonra sayın Vehbi Koç’un hatıralarında yazdığı şekliyle kurşun madenine öyle bir vergi konulmuştu ki bu vergiyi ödeyebilmek için fabrikanın satılması gerekiyordu.
Sayın Vehbi Koç ‘Hayat Hikâyem’ adını verdiği hayatını anlatan kitabının 69’uncu sayfasında VARLIK VERGİSİ başlığı altında aynen şunları yazıyordu:
“Merhum Şükrü Saraçoğlu bey Başbakan, Fuat Ağralı bey Maliye Bakanı idi.
Varlık Vergisi adı altında bir vergi kanunu çıkardılar.
Bu verginin matrahı takdire bağlıydı.
Her ilde komisyonlar kuruldu. Bu komisyonların koydukları vergilerin itirazı, temyizi yoktu ve Türk tarihinde eşi benzeri olmayan bir vergiydi.
İlk hamlede bana da 350.000 lira vergi takdir edilmişti.
O vakit Ankara ve İstanbul’da mağazalarım, Karalyan’la ortaklaşa Orhangazi’de 8.000 liraya alınmış bir köy zeytinyağı değirmeni ile Gemlik’de 40.000 liraya alınmış bir fabrikamız, bir de Anamur’da Mehmet Karamancı ve Canik Vertel’le ortak bir kurşun madenimiz vardı.
Bulundukları bölgelerde en büyük vergiyi alabilmek için,mülkiye âmirleri yarışa girmişler.
Gemlik’te iki fabrikanın maliyeti 48.000 lira iken 40.000 liralık varlık vergisi,100.000 liralık Anamur kurşun madenine de 200.000 lira varlık vergisi geldi.
Şuradan buradan yazılan vergilerle bana düşen vergi milyona yaklaştı.
Uzun uğraşmalardan sonra, mükerrer vergiler yazıldığını ispat ederek bana takdir edilen Varlık Vergisini 600.000 liraya indirdik, hepsini ödedik…”
Aynı sayfada bir zeytinyağı fabrikasını Varlık Vergisi yüzünden sattığını belirlen Vehbi Koç, Türkiye genelinde kurduğu onlarca fabrikanın tamamının ödeyeceği vergiden daha fazlasının Anamur’daki kurşun madenine konduğunu ve itiraz etme şansının da olmadığını görünce Türk ve yabancı şirket yetkilileriyle toplantılar yapmış, vergi ödenmiş fakat kurşun madeni fabrikası kapanmıştı.
var olan madene “yok” raporu verilmişti.
( devam edecek )