Hayvanlar âleminin yaşantısı insanları hayrete düşürecek kadar gizemlidir.
Birkaç örnek vermek istiyorum:
***Balıklar: İskeletlerine göre, kemikli balıklar ve kıkırdaklı balıklar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Solunum solungaçlarla yapılır. Üyeleri yüzgeç halinde olup, vücutları pulludur. Kalpleri iki odacıklı olup, vücutta kirli kan dolaşır.
***Kurbağalar: Hem karada, hem suda yaşarlar. Başkalaşım geçirirler. Larva döneminde solungaç, ergin döneminde ise akciğer ve deri solunumu yaparlar. Kalpleri 3 odacıklıdır. Vücutta karışık kan dolaşır. Soğuk kanlı hayvanlar olup, kış uykusuna yatarlar. Derilerinde, salgı ve zehir bezleri vardır. Kuyruklu kurbağalar (semenderler) ve kuyruksuz kurbağalar olarak iki gruba ayrılırlar.
***Sürüngenler: Derileri pullu ve kurudur. Pullar birbirine yapışmış olup kopmaz. Deride salgı bezi bulunmaz. Akciğer solunumu yaparlar. Timsah hariç kalpleri 3 odacıklıdır. Hepsinin vücudunda karışık kan dolaşır. Soğukkanlı hayvanlardır. Yılanlar, timsahlar, kaplumbağalar ve kertenkeleler olarak 4 takıma ayrılırlar.
***Kuşlar: Vücut ısıları sabit olduğu için sıcak kanlıdırlar. Kalpleri 4 gözlüdür. Vücutta temiz kan dolaşır. Vücutları tüylü ve kanatlıdır. Akciğerleri iyi gelişmiş olup, hava keseleri vardır. Hatta bu keseler kemik içlerine doğru uzayarak hayvanın uçmasına yardımcı olur. Uçan ve uçamayan kuşlar diye ikiye ayrılırlar. Penguen, deve kuşu, kivi, tavus kuşu, papağan gibi enteresan örnekleri vardır.
***Memeliler: Sıcak Kanlıdırlar. Derileri genellikle kıllıdır. Hepsi yavrularını sütle beslerler. Diyafram kası ve kulak kepçesi bulunur.
Özetleyecek olursak; belirtilen canlı grupları içerisinde bugün belirtilen kadarıyla 2 milyon civarında canlı türü yaşamaktadır.
Soyu tükenen türler de eklenince biyologların incelemesi gereken canlı çeşidinin çokluğu anlaşılır.
Evet…
Bazı hayvanlarda olduğu gibi Örümceğin, ipek böceğinin, arıların, balıkların, kurbağaların, kuşların yaşayışlarını incelediğimiz zaman bunların yaşayışlarını düzenleyen kudretli bir varlık akla gelir.
Hayvanlarda görülen harikulade yaşayış, onlarında bir yaratıcısı olduğunu gösteriyor.
Eşek arısı yavrulayacağı zaman yumurtalarının bulunduğu yere bir çekirge bırakır.
Çekirgeyi öyle bir yerinden sokar ki çekirge ölmez. Kaçamaz da… Sersemlemiş vaziyette eşek arısı yavrularının çıkmasına kadar bekler.
Yumurtadan çıkan yavrular önlerinde tıpkı konserve edilmiş et gibi çekirgeyi bulurlar.
Parça-parça koparmak suretiyle çekirgenin etini yerler ve böylece yaşamlarını sürdürürler.
Ana eşek arısı yumurtalarını bıraktıktan sonra bir daha geri dönmez.
Acaba ilk eşek arısı da aynı şekilde mi hareket etmiştir?
Bu olayın sevk-i tabii ile izahı da mümkün değildir.
Yılan balıklarının yaşantısı da akıllara durgunluk verecek şekildedir.
Yılan balıkları yavrulayacağı zaman dünyanın her tarafındaki göl ve nehirlerinden, okyanuslardan gelerek Bermuda Adaları’nın yakınında bulunan derinliklere yavrular ve ölürler.
Yılan balıklarının yavrularının yaşaması için mutlaka Bermuda Adalarının yakınındaki derinliklerin iklim şartları gereklidir.
Yumurtadan çıkan yavrular, tekrar annesinin geldiği yolu takip ederek, annesinin yaşadığı nehre, göle gider ve yaşamlarını burada sürdürürler.
Yılan balığının yaşayabilmesi için gittiği yerin iklim şartları gereklidir.
Yüzlerce yılan balığı değişik göl ve nehirlerde bulunur.
Ancak hiçbir ayrı cins başka ülkelerin göl ve nehrinde bulunmaz.
Acaba bu kadar güçlü bir istikamet hissinin doğuşu nedir?
Hayvanların ve kuşlarında akıl ve zekâları yoktur.
Onların da bütün davranışları, içgüdülerine dayanmaktadır.
Hayvanları birbirlerine bağlayan sosyal ve sağlam bağlar tespit edilmiştir.
Göçebe kuşlar, arılar, karıncalar…
Bunlar da değişmeyen kurallara bağlı olarak yaşarlar.
Bilim adamları tarafından bazı hayvanların, kuşların, böceklerin yapmak istediklerini birbirlerine anlatmak için kendilerine ait dillerinin olduğunu tespit etmişlerdir.
Bal arıları; Böcekler sınıfının zarkanatlılar bölümünden olup doğurgan bir dişi kraliçe, erkek arılar ve işçi arılar halinde toplu bir şekilde kolektif bir çalışma düzeni içinde yaşarlar.
Bal arıları kendi aralarında bir haberleşme vasıtasıyla bal toplanacak çiçeklerin ne yönde bulunduğunu birbirlerine bildirmektedirler.
Bunlara bu hissi veren Allah’tır.
Karıncalar; Böceklerin zarkanatlılar cinsinden olup, topluluk halinde yaşayan, belli bir komuta ile hareket eden, aralarında muhteşem bir görev bölümü bulunan müşterek dilleri bulunan bir topluluktur.
Karıncalardaki hissi veren de Allah’tır.
Göçebe kuşlarının yaşayışları da gerçekten çok ibret alacak bir yaşantıdır.
Hayvanlar âlemiyle ilgili incelemeler, onların yaşamaları için zekice tedbirler alındığını göstermektedir.
Örümcek, ipekböceği, arılar, balıklar, karıncalar, göçebe kuşlar ve daha yüzlerce böceklerin insanlar gibi ciğerleri olsaydı yani teneffüs cihazları boru gibi olmasaydı gelişip büyüyecekler ve dünyanın dengesi bozulacaktı.
Böceklerin büyümesinin önüne geçilmeseydi dünyada insanların yaşaması imkânsız hale gelirdi.
Korku ve hayal filmlerindeki gibi aslan, kaplan, fil büyüklüğünde arı, örümcek, karınca olsaydı dünyanın düzeni bozulacaktı.
Hayvanlar âlemini bugünkü şekliyle düzene sokan bir güç vardır.
Hayvanların bu türlü yaşantıları da tesadüflerle izah edilemez.
Hayvanlar aleminin yaşantıları bize Allah’ın varlığını hatırlatıyor..
Hoşça kalınız.