Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SOHBET KÖŞESİ: TASARIM MI TESADÜF MÜ? ALLAHIN VARLIĞINI ANLAMAK VE DİNE İNANMAK ( 14 )

Günümüzde Allah’ın varlığına dair

Günümüzde Allah’ın varlığına dair ileri sürülen deliller, genellikle materyalizmin tesadüf iddiasının ve evrimciliğin reddedilmesini hedef almaktadır.
Mantık kuralları içinde kalmak şartıyla kâinatın var oluşunda göz önünde bulundurulabilecek üç ihtimal vardır:
a-Kâinat kendiliğinden var olmuş, kendi kendisini yokluktan varlığa çıkarmıştır.
b-Kainat tesadüfen meydana gelmiştir.
c-Bu kainatı yaratan ve ondaki düzeni sağlayan bir yaratıcı vardır. O da Allah’tır.
Bizim ispatlamak istediğimiz ihtimal üçüncüsüdür. Ancak ilk iki ihtimalin yanlışlığını ortaya koymamız gerekir.
1- Birinci İhtimal: Kâinatın oluşumunda böyle bir ihtimalden söz etmek, mantık dışıdır.
Çünkü, sebep-sonuç kanununa göre, her sonucun bir sebebi, her eserin bir müessiri her yaratılanın bir yaratıcısı vardır. Kâinat da var olduğuna göre, onu da var eden bir sebep vardır. Kâinatın kendi kendine var olması, ressam olmadan çok güzel bir tablonun kendiliğinden ortaya çıkması, işçi ve ustalar olmaksızın binanın kendi kendine ortaya çıkmış olması gibi, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği bir düşünce biçimidir.
Kâinatın var olmak için bir başka sebebe ihtiyaç duymadığı ihtimalinin ne kadar çürük ve mantık dışı olduğunu, Kur’an-ı Kerim şu ayette bildirir:
“Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar”
2- İkinci İhtimal: Kâinatın tesadüfen meydana gelmesi ihtimali de en az birincisi kadar akıl ve mantık dışıdır. Çünkü yeryüzünü, insanları, hayvanları, bitkileri ve diğer varlıkları meydana getiren şeyin tesadüf olması mümkün değildir.
Milyonlarca seneden beri, bir milimetre bile sapmadığı yörüngesinde dünyayı döndüren bir irade vardır. Çok büyük olmalarına rağmen güneşi ve gezegenleri bir yörünge üzerinde birbirleriyle çarpışmadan, dehşet verici bir süratle hareket ettiren şeyin tesadüf olmasını hangi akıl kabul edebilir?
Onlarca trilyon hücreden oluşan insanın bedenin organların harika bir şekilde çalışması ve bunlar arasındaki irtibat, düzen ve ahengin tesadüfe bağlanması elbette mümkün değildir.
Kur’an-ı Kerim tesadüfü reddederken, yaratılış hakikatini insanlığın idrakine şöyle sunar:
“Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.”
3- Üçüncü İhtimal: İlk iki ihtimalin yanlışlığı ortaya konulunca artık akıl için üçüncü ihtimali kabullenmekten başka çıkar yol yoktur. O da, bu kâinatı yaratan ve ondaki düzeni sağlayan sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Yaratıcının var olmasıdır yani O’nun varlığına inanmaktır. Bu yaratıcı da yüce Allah’tır. Bir ayette şöyle buyurulur:
“ … Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? ..”
Akaid ve kelam âlimleri, âlemin yaratıcısı olan Yüce Allah’ın birliğini ispatlamak için de çeşitli deliller kullanmışlardır. Bu delillerden biri şudur:
Bir an, sonsuz irade ve kudrete sahip iki ilâhın (tanrının) var olduğu düşünelim.
Bu iki ilah kâinatı yaratma konusunda aralarında; ya anlaşacaklar, ya da anlaşmazlığa düşeceklerdir.
Eğer anlaşmazlarsa, iki sonsuz irade ve kudret arasında çatışma meydana gelir. Kainatı ikisi de kendisi yaratmak isteyeceğinden ikisi de yaratamaz dolayısıyla, o zaman da âlem oluşmaz veya iki tane kainat oluşması gerekirdi.
Halbuki şu an bir kainat vardır. Eğer bu iki ilah, aralarında anlaşmışlarsa, bu anlaşma, bir mecburiyet sonucu olur. Zira her ikisi de bazı isteklerinden vazgeçmek zorunda kalacak. Bu durumda her iki ilahın da bir yönüyle eksik iradeli veya aciz kalması söz konusudur.
Her iki ilah da tam olarak kendi istediği gibi bir kâinat yaratamayacaktır.
Dolayısıyla iradesi eksik veya aciz bir varlığın ilah olması söz konusu değildir. Çünkü ilah demek, sonsuz iradeye sahip dilediğini dilediği zaman yapacak sınırsız bir kuvvet ve kudrete sahip varlık demektir.
İlah âciz olamaz. Bütün bu ihtimaller imkansız olunca, âlemin yaratıcısı olan tek bir yüce ilahın yani Allah’ın birliği de zorunlu olur.
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın varlığını çok açık bir gerçek olarak bildirir:
“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?”
Yine bir başka ayette de şöyle buyurulur:
“ … Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? ”
( devam edecek )