İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına başladığı
7 Ekim’den beri abluka altındaki bölgede, 25 Ocak 2024 itibariyle İsrail saldırılarında şehit edilen Filistinlilerin sayısı 30 bine yaklaşmış bunlardan neredeyse yarısı kadın sehitleridir.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik, hava, kara ve denizden bombardımanı sürüyor.
Filistinlilere yönelik yıllardır devam eden ihlallerinin yanı sıra abluka altındaki Gazze’yi hedef alan yoğun bombardımanın başladığı 7 Ekim sonrası 4 aya yakın süre içinde eş zamanlı olarak işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de İsrail katliamı devam ediyor..
Gazze’deki “katliamın” yanı sıra işgal altındaki bölgede de binlerce şehit edildi.
.Katiller Hristiyan ve Yahudi işbirlikçileri akan kan Müslüman kanı…
Adeta din savaşları…
Bugünkü konumuz kadın…
Televizyon ve gazete haberlerinde gördüğümüz kadarıyla İsrail katillerinin yaptığı gibi kadınlara şiddet dur durak bilmeden devam edip gidiyor…
Kadın hakları konusunda İslam’ın ortaya koyduğu prensipler hiçbir sistemin ulaşamayacağı kadar yüce, açık ve nettir.
İslam anlayışına göre; Aile cemiyetin, kadın da ailenin temelidir.
Bu sebeple İslamiyet’te kadına büyük önem verilmiş, ona şahsiyet kazandırılmıştır.
İslamiyet’ten önceki cemiyetlerde kadın daima horlanmış, kadına aşağılık bir mahluk gibi bakılmıştı.
Tarihi gelişim içinde eski devletlerin kadına bakış açısını incelediğimiz zaman İslam’ın getirdiği prensiplerin değeri daha iyi anlaşılacaktır.
Eski Yunan’da Kadın, şeytanın amelinden meydana gelmiş adi bir varlık olarak değerlendirilmişti.
Eski Çin’de kadın insan bile sayılmamış, kadınlara isim bile verilmemiş, 1, 2, 3 diye rakamlarla adlandırılmıştı.
Eski Roma’da kadın, haysiyeti ve şahsiyeti olmayan, necis, pis bir yaratık olarak nitelendirilmişti.
Eski Hint anlayışına göre kadın o kadar değersiz kabul edilmişti ki; Onların anlayışına göre veba, ölüm, yılan, zehir, ateş ve cehennem kadından daha hayırlı sayılmıştı.
On birinci yüzyıla kadar “İngiltere ”de kocalar eşlerini satabiliyorlardı. İngilizlere göre kadın murdar bir mahlûk sayıldığından İncil’e el sürmek yasaktı.
Kadınlar vatandaş olarak bile kabul edilmezler, onlara mülkiyet hakkı tanınmazdı.
Eski Fransa’da kadının insandan sayılıp sayılamayacağı uzun yüzyıllar tartışılmış, sonunda kadının da insan olduğuna, ancak onun erkeğe hizmet için yaratıldığına karar verilmişti. Kadının çocuklar ve delilerle aynı kefeye konulması anlayışı Fransa’da son yüzyıllara kadar devam etmiştir.
Yahudi Hukuku’nda kadın insanı aldatıp kötülüğe sevk ettiğinden melun bir varlık olarak kabul edilmişti.
Hıristiyan Hukuku’nda kadın şeytanın kapısı, İblis’in silahı, fitnenin en büyük sebebi olarak kabul edilmişti.
İlk defa İslamiyet kadına “İNSAN” olarak değer vermiş, ona “mülkiyet”, “miras”, “eşitlik”, “öğrenme” hakkı tanımıştır.
İslamiyetin getirdiği tabii haklardan faydalanmada kadın erkek ayrımı yapılmamıştır.
Dini açıdan mükellefiyet ve sorumluluk; dünyevi açıdan suç işleme, suç ve saldırılara karşı korunmada kadın-erkek arasında tam bir eşitlik getirilmiştir.
İslamiyet’te kadın artık utanılacak bir yaratık değil, “eşref-i mahlukat = yaratılmışların en şereflisi” olmaya namzet bir varlıktır.
Nitekim yüce İslam dinine ilk inanan da, Allah yolunda canını feda eden ilk Müslüman şehit de kadındır.
Kuran-ı Kerim’de iki büyük sureye “Meryem” ve “Nisa” adı verilmesi bunun ispatıdır.
İslamiyet’e göre kadın Annedir. Cennet onun ayakları altında, onun rızasındadır.
Peygamberimiz, Veda hutbesinde bütün insanlara şu vasiyeti bırakmıştır:
“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim.
Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz.
Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.”
İşte bu anlayış: Kadını istenildiği gibi tasarruf edilmekten, lanetlenmekten ve sorunuzda bahsettiğiniz gibi reklam aracı olarak kullanılmaktan kurtarmış ANNE olmuş kutsallaşmış, “EŞ” olmuş, eşitlik ve değer kazanmıştır.
İslamiyet’in “kadın hakları” konusunda getirdiği gerçek değer beşeri sistemlerin hala ulaşamadıkları bir yüce seviyedir.
Aile içinde kadın: Çocuklarını yetiştiren anne, ailenin iffetini koruyan eştir.
Ailenin reisi erkektir. Ailenin geçimini temin etmek erkeğin vazifesidir.
Bugün erkeklerimize olduğu kadar kadınlarımıza düşen pek çok görevler vardır.
Müslüman Türk kadını bu görevlerin ne olduğunu iyi bilmeli ve kadınlarımızın kızlarımızın reklam aracı olmaktan kurtarılmasını sağlamalıdır.
Kadınlarımız ve kızlarımız:
Anadolu’da yaşadıkları köyün erkekleri savaşa gittikleri zaman silahlarını kuşanıp köylerini koruyan kadınlar topluluğu, dünyanın ilk kadın örgütü olan (Bacıyan-ı Rûm = Anadolu bacıları ) örgütünü kurarak Ahiliğin kurucusu eşi Ahi Evran’la omuz omuza ekonomik ve sosyal hayatta ülkesi için çalışan, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında büyük rol oynayan Fatma Bacıların mücadelesinden örnek almalıdır.
Kadınlarımız ve kızlarımız;
Kurtuluş Savaşındaki Halide onbaşının, Çanakkale cephesindeki Nezahat onbaşının, Cepheye mermi taşıyan Şerife bacının, Balkan savaşındaki Kara Fatma’nın, kurtuluş savaşında erkek kılığına girerek çarpışmalara katılan Halime Çavuşların torunları olarak Türklüğün ve İslamlığın kendilerine sunduğu değerlerini bilmeli, onurlarını korumalıdır.
Kadınlarımız ve kızlarımız;
93 harbi olarak anılan 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında Erzurum’daki Aziziye Tabyasının savunması için eşi askerde iken kollarında şehit verdiği ağabeyini ve 3 aylık bebeğini emzirip bırakarak Aziziye tabyasının düşman eline geçmemesi için koşan 20 yaşındaki gelin Nene Hatunların kahramanlıklarından örnek almalı, ülkemizi bölmeye çalışan terör örgütü yandaşları olan milletvekili, sokak eylemcisi, canlı bomba, vatan haini kadınları ibretle izlemeli ve bundan ders çıkarmalıdır.
İslam’ın Kadın’a bakış açısı budur.
İsrail’in son 2 ayda kadınlara, çocuklara, sivillere yönelik saldırılarının bir an evvel sonlandırılması en büyük temennimizdir.
Hoşça kalınız.