ADD Mersin Şubesi tarafından 6 Ocak 2024 Cumartesi günü TMMOB Mimarlar Odasında gerçekleştirilen ve tarafımdan yönetilen EK LİMAN İNŞAATI MERSİNLİLERİN YAŞAMINI VE ÇEVRESİNİ NASIL ETKİLEYECEK konulu panel toplantıda verilen bilgiler ışığında MERSİN BŞ. ve AKDENİZ B. BAŞKANLIĞININ çok ağır bir sorumluluk ve vebal üstlendiği ortaya çıktı. Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak bu yatırımı AKP iktidarı adına zaten savunucusudur. Onun bu yatırımdan siyasi beklentilerinin olması normaldir. Ancak Akdenizdeki mahallelerin sakinlerinin yaşayacağı sorun ve sıkıntılardan acaba bilgisi var mı? Olsa fikrini değiştirir mi? Pek sanmıyorum. O nedenle yazımın geri kalanında daha fazla duyarlılık beklediğimiz BŞB na ayıracağım. Ancak özellikle Şehremini olan ve Mersin halkının çıkarlarını savunmakla yükümlü Mersin BŞB’nin ek liman inşaatına karşı ve müdahil olduğu davanın bir kaç duruşmasına belediye avukatlarını dahi göndermediği ve şahsi olarak hiç katılmadığı gündeme geldi.
Gerçekten de Vahap Seçer en son Danıştay ve sonrasındaki dava süreci içinde bu konuda, kendi şahsi dava bile açmamış, bu nedenle son temyiz başvuru merci olan Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) açtığı davayı BŞB. tüzel kişilik üzerinden açılmış ve doğal olarak ret edildiği ortaya çıkmıştı.
Zaten 2,5 milyonluk kenti temsil eden bir tüzel kişilik olan yerel yönetimin Mersin’de özellikle kent merkezinde yaşayanların en kutsal hakları olan anayasal sağlıklı yaşam haklarını ellerinden alan ve hem inşaat süresince hemde sonrasında KENT MERKEZİNİ CEHENNEME ÇEVİRECEK OLAN EK LİMAN İNŞAATI YATIRIMI’na karşı açtıkları davayı nasıl kaybettikleri kolay izah edilebilecek bir durum değildir. Dava bu haliyle sanki -dostlar alışverişte görsün- şekli ile yürütülmüş bir dava izlenimi verilmektedir. Diğer yönden hukuk açısından böyle bir davanın yürütülmesinde bir numaralı muhatap olan BŞB nin Başkanı Seçer neden şahsi dava açarak hukuki yönden daha güçsüz ve etkisiz duruma düşülmesine neden olduğuda izaha muhtaçtır. Açılsaydı şahsi duruşu ile hem bu mücadelede Mersinlileri yüreklendirmiş olurdu, hemde AYM ne şahsi dava açılma hakkı ve bu dava üzerinden hukuki süreç Mersinliler aleyhine usul yönünden olumsuz bitmemiş olurdu.
Sonuçta bir Mersinli olarak Vahap Seçer’in bu davaya YÜREĞİNİ KOYMADIĞI izlenimi vardır. Bir savaşta askerler en önde komutanlarını görmez ise o savaş baştan kaybedilmiştir. Çünkü akerler savaşma motivasyon ve heyecanını komutanlarından alırlar. Ayrıca bu durum karşı tarafında olumlu veya olumsuz etkiler. Onlarda karşı tarafın komutanını görmezlerse büyük bir moral bulurlar.
Davayı parmağının ucuyla takibeden yüreğini koymayan bir BŞB nı kimse ciddiye almaz, o kent mücadele baştan kaybedilmiş demektir.
DAVA SÜRECİNDE NEDEN BİR KEZ STK VE DKÖ’LERİ TOPLAYIP BİLGİ VERMEDİNİZ?
Önceki yazılarımda belirtmiştim. Katılımcı Demokrasiyi benimsemiş Belediye Başkanları kent rantını halk lehine paylaşmak isterlerse, halkla ve STK ve DKÖ(Demokratik Kitle Örgütleri) ile AÇIK KAPI POLİTİKASI izlerler. Ancak temsili demokrasinin zaaflarını kurnazca kullanarak kent rantına göz koyan lobiler ve çıkar grupları Belediye Başkanları ile ARKA KAPI POLİTİKASI uygulamayı tercih ederler.
Bugün Vahap Seçer’den en çok şikayet edilen konu kendisine muhtarların dahi ulaşılamadığıdır.Kanımca bir belediye başkanının içine düşeceği en büyük tuzak, güç zehirlenmesinden kaynaklanan kendini ulaşılmaz kılmaktır.Öte yandan Mersin’de ulaşımda kullanılacak otobüslerin rengini bile halka sormakla övünen ( limon rengi otobüsler alındı) Mersin Büyükşehir Belediyesi neden liman inşaatı ve metro gibi büyük tutarda ki mega projelerde halkın tercihlerini sormadı ve bu projeleri ve yatırımları şeffaf bir şekilde kentte tartışılmasını sağlamadı vede anketler yapan bir tutum izlemedi?
Özellikle söz konusu liman yatırımında mahkeme süreçlerinde STK ve DKÖ toplayıp GELİŞEN SÜREÇLER HAKKINDA doğrudan bilgilendirmedi.
Bu konuda hiç bir resim vermedi? BŞB nin bu tutumu büyük bir soru işaretidir. Öte yandan davalık olduğu bir kurumla davanın bittikten sonra liman yapım süreci başlamadan hemen önce yetkilileri ile birlikte resim vermek veya Büyükşehir belediyesinin bir spor takımının ve bu kurumla bir destek protokolü imzalaması (ki muhtemelen bir maddi destek söz konusu olacaktır) gerçekten de izaha muhtaçtır.
Toplantıda Liman yapımında çevreye duyarlı olmayan vahşi inşaat teknikleri uygulanacağı ÇED raporundan alınan bilgiler doğrultusunda paylaşılmıştır. 4milyon 3 yüz bin ton taş dolgu yapılacak olup, yaklaşık ayda 5140 kamyon seferi olacaktır. Bu araçlardan çıkacak eksiz gazları ile kent merkezinde yaşanan hava kirliliği solunum yolları hastalıklarında büyük bir artış getirecektir.
Bu yatırımda kongre sarayına bir kaçyüz metre mesafede başlayacak liman inşaatı ile BŞB Meclis toplantılarının dahi gürültü ve tozdan yapılabileceği şüphelidir. Çünkü en küçüğü 2 tonluk kayaların denize dökülmesi ve büyük beton direklerin şahmerdanlarla denize çakılması sürecinde BÜYÜK BİR TOZ, KOKU VE GÜRÜLTÜ(~150 DB KİRLİLİĞİ OLUŞACAKTIR.Akdeniz ilçesindeki 6-7 mahalleyi doğrudan etkileyecek bu yatırım süreci içinde bu çevrede bazı okulların bile taşınması söz konusudur. Bu mahallelerde oluşacak toz bulutları nedeniyle evlerde ve işyerlerinde yaz sıcaklarında bile pencereler açılmayacaktır. Yaylalarda açılacak maden ocaklarındaki patlamalar, toz bulutları nedeniyle ürün kayıpları ve yollardaki trafik yoğunluğu kazalar ve yollardaki bozulmalar işin başka bir yönüdür. Mersin bu halk sağlığını riske atan bu büyük fedakarlığı Türkiye’de vergi verdiği bile şüpheli Çok Uluslu Şirketin(ÇUŞ) daha fazla kar beklentisi için neden yapıyor? Bu riskleri azaltmak için firma ve Büyükşehir Belediyesi hangi önlemleri alacak? Karşılığında Mersinliler ne kazanacak ? Vahap Seçer’den Mersinliler olarak tatminkar bir açıklama ve DKÖ ve STK lar ile yüzyüze toplantı yapması yapması ve sorulara yanıt vererek kaygılarını gidermesi gerektiği düşüncesindeyim.

