Türk dilleri Orta Asya’dan Güney Doğu Avrupa’ya kadar çok geniş bir coğrafyada çeşitli lehçelerde konuşulmaktadır.
Coğrafi olarak en yaygın olarak konuşulan diller arasında gösterilmektedir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da resmi dil olmasının yanı sıra, Yunanistan, İran, Irak ve başka birçok ülkede de resmi ya da gayrı resmi statüde azınlık dili olarak konuşulmaktadır.
Türk dilleri arasından en yaygın konuşulan lehçe olan Türkçe; Almanya, Fransa, Hollanda gibi Batı Avrupa ülkelerinde de, Türk kökenli göçmenlerin yoğun olarak bulunması nedeniyle, önemli bir nüfus tarafından anadil ya da ikinci dil olarak konuşulmaktadır.
Türkçe çok eski bir dildir. Bazı kaynaklara göre kökenleri 8500 yıl öncesine kadar dayanmaktadır.
Türk dilleriyle ilgili en eski yazılı kaynak 8. Yüzyıla tarihlenen Orhun Yazıtlarıdır. Taş içine oyulmuş bir şekilde anıtlaştırılan bu yazıtlar bugünkü Moğolistan’da bulunmaktadır.
10. yüzyılda İslam dininin Türkler arasında yaygınlaşmasıyla birlikte Türk dili de Arapça ve Farsça dilleriyle yakın bir etkileşime girmiştir.
Yusuf Has Hacib tarafından 1069 yılında yazılan “Kutadgu Bilig” Müslüman Türkler tarafından yazılan ilk şaheser olarak gösterilebilir.
1072 yılında Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan “Dîvânu Lugâti’t-Türk” isimli eser Araplara Türkçe öğretmeyi amaçlamaktaydı.
12. Yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından kaleme alınan “Hikmet” isimli kitap ise önemli bir tasavvuf eseridir.
Anadolu Selçukluları döneminde Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesi yönünde çalışmalar olmuştur.
Sultan Veled tarafından 1277 yılından yayınlanan “Divanı Türki” isimli Türkçe sözlük bu çabaların bir neticesidir.
Osmanlı İmparatorluğunun ilk döneminde I. Orhan tarafından neşredilen ilk devlet belgesi olan “Mülkname” de Türkçe dilinde kaleme alınmıştır.
Ayrıca 1530 yılında Kadri Efendi tarafından “Müyessiretül-Ulum” isimli bir Türkçe dilbilgisi kitabı yayınlanmıştır.
Türkçe diliyle ilgili en önemli figür şüphesi 13. Ve 14. Yüzyıl Anadolu’sunda yaşayan şair Yunus Emre’dir.
Dil; İnsanların birbirini anlamasını ve kaynaşmasını sağlayan bir unsundur.
İletişim çağında kültürlerin birbiriyle kaynaşması, farklı kültürlere sahip insanların birbiriyle anlaşması “DİL” ile sağlanmaktadır.
“Alfabe” ya da diğer adıyla “abece”, her biri dildeki bir sese karşılık gelen harfler dizisidir.
“Abece” sözcüğü, Türkçedeki ilk üç harfin okunuşundan oluşmaktadır.
Benzer biçimde Fransızca kökenli Alphabet’den dilimize geçen “Alfabe” sözcüğü, eski Yunancadaki ilk iki harf olan”alpha” ile”beta”nın okunuşundan gelir.
Yüce Türk milleti dünyanın en büyük medeniyetlerini, tarihin en güçlü devletlerini kurmuştur.
Türkler beşinci yüzyıldan bu yana çeşitli devirlerde tarihi,
Ekonomik, siyasal ilişkiler sonunda değişik kültürlerle ilişkide bulunmuşlardır.
Ayrıca Şamanizm, Budizm, Musevilik, Hıristiyanlık gibi çeşitleri dinleri bünyesinde yaşatarak en son İslamla müşerref olmuştur.
Günümüze kadar birçok Türk dil alfabesi Türk dillerini yazmak için kullanılmıştır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a-Ortaçağa özgü eski Türkçe yazısı Orhun Alfabesi
b-Ortak Türkçe Alfabe (1930’lı yıllarında SSCB’de kullanılmıştı)
Bir de yazımda farklı alfabeleri olan Türk dilleri vardır:
1- Azerbaycan alfabesi
2- Kazak alfabesi
3- Tatar alfabesi
4- Türkçe
5- Türkmen alfabesi
6- Uygur alfabesi
7- Özbek alfabesi
Bir de geçmiş dönemlerde kullanılan Turan alfabesi vardır. Bu alfabe Türk dilinin ilk alfabesidir.
MÖ. 200 – MÖ. 150 yıllarında kullanılmaya başlanmış ve 36 harf ile şekillenmiştir.
Bu Türk dilinin ilk alfabesi 10. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
Yine; Orhun Alfabesi, Türk dilinin ikinci alfabesidir ve 38 harf ile şekillenmiştir.
1926 yılında Bakü’de toplanan Türkologlar Kongresi tüm Türkî dillerin Latin alfabesi ile yazılması kararı almıştı.
1929’lu yıllarda geliştirilen Ortak Türk Alfabesi, ufak farklılıklarla 1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği’ndeki Türkî halklar tarafından kullanılmaya başlanmıştı..
Ancak, Türkî Cumhuriyetlerinin kullandıkları bu Latin alfabeleri, 1938–40 yılları arasında yerlerini, Sovyet idaresinin baskısı ile Kiril alfabesinden geliştirilmiş olan farklı alfabelere bırakmak zorunda kalmıştı.
Bundan önce Türk halkları ortak alfabeleri ile birbirlerine yaklaşabilmişken, her Türk halkına diğerlerinden farklı bir Kiril alfabesi geliştirilmesi ile aslında birbirlerine yakın olan bu dillerin zamanla farklılaşmaları sağlanmışlardı.
Türkiye’de Yeni Türk alfabesi, Latin harfleri temel alınarak, 1 Kasım 1928 gün ve 1353 sayılı yasayla tespit ve kabul edilmiştir.
Türkler; beş ve altıncı yüzyıllar ile dokuzuncu, onuncu yüzyıllar arasında Göktürk alfabesini kullanmışlardır.
Otuz sekiz harften oluşan ve sağdan sola doğru yazılan bu alfabenin en güzel örnekleri Orhun yazıtlarıdır.
Bu alfabe Göktürk boylan tarafından kullanılmıştır.
Sekizinci yüzyıl ile on beşinci yüzyıllar arasında Uygur Türkleri tarafından kullanılan alfabenin adı ise Uygur Alfabesi’dir.
Yirmi üç harften oluşan bu alfabe de sağdan sola doğru yazılmıştır.
Yedinci ve onuncu yüzyıllar arasında kullanılan Tibet Alfabesi dini metinlerde kullanılmıştır.
Yirmi iki harften meydana gelen ve sekizinci – on birinci yüzyıllar arasında kullanılan Masturi – Süryani alfabesi de sağdan sola doğru yazılmaktaydı.
Uygur Türkleri tarafından sekizinci ve on birinci yüzyıllar arasında Mani alfabesi kullanılmıştır.
Sağdan sola yazılan alfabe otuz altı harften oluşmaktaydı.
Brahma Alfabesi; sekizinci ve on birinci yüzyıllar arasında Brahmanizm dininin metinlerini yazmak için kullanılmıştı.
Moğol Türkleri tarafından on üçüncü yüzyılda Passepa alfabesi kullanılmıştı.
On ikinci yüzyılda Kıpçak Türkleri tarafından Ermeni Alfabesi kullanılmıştı.
Karamanlılar on beşinci ve yirminci yüzyıllar arasında Yunan alfabesi kullanmışlardı.
Arap Alfabesi; on birinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar pek çok Türk boyu tarafından kullanılmıştı.
Eski Yazı diye adlandırılan alfabe ile çok kıymetli Osmanlıca eserler yazılmıştı.
Otuz bir harften oluşmaktadır.
En son yeni Türk Alfabesi ise 1928 yılından bu yana kullanılmaktadır. Latin Alfabesi kökenlidir. Yirmi dokuz harften oluşmaktadır.
Hoşça kalınız.