Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    SÜLEYMAN ÇELİKCAN: HAYATIN ‘MUHTEŞEM’ ÜÇLEMELERİ..!

    Kâinat veya Evrenin zaman

    Kâinat veya Evrenin zaman dilimi içindeki yerini bilmiyoruz. Ama insanlığın on binlerce yıllık tarihi hakkında atalarımız ve bilge insanların günümüze aktardıklarıyla bir fikir sahibiyiz.
    Dünya ve Türkiye 2022’de, “korona” şokunu aşmaya çalıştı.
    2023 doğal afetler, öte yanda eşkiya devletlerin mazlumlara ölüm yağdırdığı bir yıl oldu.
    Dünü yaşayan bilge atalarımız, bugünü anlamamızı öğrettiler.
    Onlar “icatları” ile Asya’yı uygarlıklar beşiği, Anadolu’yu da Kavimler kapısı yaptılar.
    Bizde atalarımızın “gizemli, ütopik, efsane” gibi söz ve deyişleriyle coğrafyamıza kattıkları zenginlikleri rehber alacağız…

    Ama ne yazık ki günümüzde, “kâr hırsı” insanlara çürüme ahlakını ve bunalımını dayatıyor.
    Bu makaleyle amacımızın, okuyucularımızı düşündürmek, ancak eleştiri ve önerilere de açık olduğumuzu belirtmeliyiz.

    Evreni oluşturan tarif, “zaman, madde, hareket” üçlemesidir.
    Canlı ve cansız varlıklara şekil veren, “Hava, su ve toprak” üçgenidir.
    Varlıkları ve yaşamı tarif edip yorumlayan kavramlar: “Tarih, felsefe, sosyolojidir.” Bir olguyu teşhis etmek için gerekli materyaller:
    “Olay, sebep, sonuçtur.”
    Karar vermek için bir olayı anlama kıstasları:
    Ne zaman, nerede, nasıl olmuştur.
    Semavi dinlerde ibadetin üç temel inancı:
    “Allah’ın birliğine, Peygamberine, Kitabına” inanmak.
    Aleviliğin inanç ritüellerine rehberlik eden kaynaklar: “Allah, Muhammed, Ali” sevgisidir.
    Hz. Ali’nin önemli öğütlerinden:
    “Zalime eğilmeyin, bölünmeyin, yolunuzdan dönmeyin.” düsturudur.
    Hacı Bektaş Veli’nin YOLA girmek için öğüdü:
    “Eline, diline, beline sahip ol.”
    Yani basit tanımla, hırsızlık yapma, dedikodu ve yalan söyleme, zina ahlaksızlığı yapma.
    Ancak bu üçlemenin bilimsel derinliği:
    “Yurduna, Kültürüne, Soyuna sahip çık.” üçlemesidir.

    Uygar toplumu yaratmanın araçları:
    ”Üretim, yönetim, tüketimdir.”
    Uğruna ölme ve öldürmelerin olduğu varlıklar:
    “Vatan, millet, devlettir”. Vatandaşın devletten beklediği temel ihtiyaçlar: “Güvenlik, adalet, eğitimdir.“ Dünya’nın her yerine bizi ulaştıran yollar:
    “Hava, kara, deniz yolları.“ Canlıların hayatını şekillendiren zaman:
    “Dün, bugün, yarın.”
    İnsana insanlığın gereğini öğreten kavramlar:
    “Çalışmak, öğrenmek, paylaşmak.”
    Kıymet bilen insanların en değerli zenginlikleri:
    “Hakikat, emek, onur”dur.
    Yaşamı devam ettirmenin temel ihtiyaçları:
    “Üreme, geçinme, barınmadır”.
    Bir canlının yapısal tanımı: “Ruh, kafa, bedendir”.

    İnsan iskeletinin temel direngenleri:
    “Kan, su, kemik”tir.
    Duygularımızın dışa vurumu: “Heyecan, sevinç, üzüntüdür”.
    Keyifli hayat sürmenin yolları:
    “Beslenme, spor, müziktir.” İnsanın peşinden koştuğu gündem:
    “Ücret, fiyat ve kazançtır.” Mutluluğun doruğu:
    “Fiziken (sağlıklı) olmak. Hayatı sade imkânlarla yaşamaya (kanaatkâr, huzurlu) olmak. Her koşul ve şart altında güvenebileceğin (dost) sahibi olmak.
    Dostlukların özlü tarifi: “Kardaş, arkadaş, yoldaş” hitaplarıdır.
    Sevginin tonunu muhatabına aktarmak: “Canım, ciğerim, gözüm” kavramlarıdır.
    İnsana, insanlığa, dostlarına en değerli katkılar ne ile yapılır:
    “Zaman, emek ve imkânını” sunarak.
    Değiştirilemeyen ve yerine konulamayan canlarımız:
    “Anne, baba, evlat’tır.” Çocukların karakter ve kişiliği nasıl oluşur:
    “Aile, okul, çevre” üçgeniyle oluşur!
    Kişinin yakınlarına en büyük vefasızlığı, “tembellik, yalancılık ve nankörlüktür.” İnsan ve insanlığa düşmanlıkların kaynağı: “Cehalet, nefret ve kindir.”

    Bütün ilişkilerde, insana, insanlığa, hatta doğaya en büyük zararı, “servet, etiket ve kudret” hırsı sahipleri “kurnazlıkla” hareket ederek vermektedirler…

    Yukarıdaki her üçleme bir “eşkenar üçgen” gibidir. Onun için birbirinin devamı ve tamamlayıcısıdır.
    Bu nedenle, insanlar bilincinde olsun veya olmasın bu olgularla yaşıyor. O halde:
    Her vicdan sahibi şunu sormalıdır!
    Çürüyen toplumlarda bu “üçlemelerin” hangisine sarılacağız?
    Hülasa:
    İnsanlık herkesin yeteneğine göre iş, ihtiyacına göre ürün alabildiği, doğayla barışık ve paylaşarak yaşama bilincine eriştiği bir “Cennet” arıyor. Bu da ancak insanların birbirinden “razı” olduğu (Rıza şehri) “ütopyasıyla” mümkündür.
    BÖYLECE,

    “İNANÇ TÜCCARLARINA EVRENDE MÜŞTERİ KALMAYACAK VE İFLAS EDECEKLERDİR.”