Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SOHBET KÖŞESİ: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE İNANDIKLARINI YAŞAMAK…

Son aylarda başta ABD

Son aylarda başta ABD ve Yunanistan olmak üzere birçok ülke Türkiye’miz aleyhine akla hayale gelmedik yalan yanlış haberler üretmekteler…
İşin ilginç yönü Türkiye’miz içerisinde başta bazı muhalefet parti yöneticileri olmak üzere bazı milletvekillerinin devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü yok edecek şekilde bu ülkelere destek olacak söylemlerine şahit olmaktayız…

Anayasamızda düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti vardır.

Anayasamıza göre: Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.

Ancak bu hürriyetlerin kullanılması: Millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlıdır.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenmektedir

Bugün üzerinde en çok tartışılan konulardan biri ifade özgürlüğü, fikir ve inanç hürriyetidir.

Bir örnek vermek gerekirse son zamanlarda İsveç ve Hollandada polis koruması altında özgürlük adına Kur’an-ı Kerimin yakılmasıdır.

Hatırlayınız…

İsveç’in başkenti Stockholm’de Irak asıllı Salwan Momika, Stockholm Camisi önünde polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakmıştı.

Kurban Bayramı’nın ilk gününde İsveç’teki bir cami önünde Kur’an-ı Kerim yakılması Türkiye’de ve İslam ülkelerinde büyük tepkilere neden olmuştu.

Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamayla bu aşağılık eylemi lanetlediğini belirtmişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: “İslam karşıtı bu eylemlere ifade özgürlüğü bahanesiyle izin verilmesi kabul edilemez. Bu tarz menfur eylemlere göz yummak suça ortak olmaktır.” Demişti.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, söz konusu eyleme izin verilmesini “skandal” olarak değerlendirmiştir.

TBMM Başkanı Sayın Kurtulmuş: “Kur’an-ı Kerim’e karşı yapılmış her saygısızlık insanlık suçudur’’ demişti.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Ömer Çelik:

“İsveç makamlarının Kurban Bayramı günü bir cami önünde Kur’an-ı Kerim yakmak için yapılan başvuruya onay vermesini lanetliyoruz. İsveç Yüksek Mahkemesinin nefret suçlarını himaye eden tutumunu şiddetle kınıyoruz. ‘’ demişti.

İfade özgürlüğü, başkalarının inancına hakaret ve devlet aleyhine işlenen suçlar şeklinde olmamalıdır…

Fikir ve inanç hürriyeti; Hayat hakkı gibi, mülkiyet hakkı gibi, insanın insan olarak sahip bulunduğu temel hak ve hürriyetlerdendir.

Bazı kimseler İslamın insan hak ve hukukuna saygı göstermediğini, İslamda fikir ve inanç hürriyeti olmadığını iddia ederler.

İslam akıl ve hürriyete değer veren bir dindir.

İslamiyet fikir ve İnanç hürriyetini teminat altına almıştır.

İnanç hürriyeti; İnsanın inancında, dininde hür olması demektir.

Bu konudaki ayetlerden bazıları şunlardır:

“- Dinde zorlama yoktur”

“- Ya Muhammed Sana düşen sadece duyurmaktır. Hesap görmek bize düşer”

“- Eğer Rabbin dileseydi, Yeryüzündeki insanların hepsi iman ederlerdi. Böyle iken sen, hepsi mü’min olsunlar diye insanları zorlayıp duracak mısınız?

“- Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim ibadet ettiğime kulluk etmezsiniz. O halde sizin dininiz size, benim dinim bana”

Şu Hadis-i Şerif İslâmiyet’te Müslüman olmayanlara ve onların inançlarına gösterilen müsamahanın bir örneğidir:

“- Sizden herhangi biriniz gayr-ı Müslim tebaadan birine zulüm

ederseniz, biliniz ki ben zulmedilen o kimse tarafında olacağım”.

Hz. Peygamber bütün tatbikatında, ayrı dinden insanların inanç ve ibadetlerine müsamaha göstermiştir.

Hudeybiye Muahedesinde müşriklerin ileri sürdükleri şartları anlayışla karşılamış, Hayberin fethinde ganimet olarak ele geçirilen “Tevrat” nüshalarını sahiplerine iade etmiş, ibadet edenlere, rahip ve zahitlere dokunulmamasını emretmiş, fethedilen topraklarda yaşayan gayri Müslimleri inanç ve ibadetlerinde serbest bırakmıştır

Kudüs’ün fethinden sonra yerli halk ayin ve ibadetlerinde tamamen serbest bırakılmışlardır.

İstanbul’un fethinden sonra ise yerli Hıristiyan halka pek çok imtiyazlar tanınmıştır.

Bu imtiyazlara göre; Başta patrik olmak üzere, bütün piskopos, papaz ve sinod meclisi azaları, her türlü taarruzdan korunmuştu.

Patrik, düşmanlarına karşı devletin himayesine girmiştir.

Bütün ruhaniler her türlü vergiden muaf tutulmuştur.

Ortodoks kilisesi, kendi nizam ve kanunlarına göre idare edilmişti.

Patrikhanenin Sinod Meclisi; Kilise ve Cemaat bütçelerini tanzim ve idare etmişti.

Nikâh, defin, vasiyet ve miras muameleleri, kilise kanunlarına göre Patrikhane tarafından ifa edilmişti.

Kilise, Hristiyan cemaat arasında ortaya çıkacak hırsızlık, gasp, dolandırıcılık gibi suçları da yargılamış bu gibi suçlara ancak kilisenin tayin ettiği yaptırımlar uygulanmıştı.

Hiçbir Kiliseye dokunulmamıştır.

Hristiyan halk normal bir vergi dışında: hiçbir mükellefiyetle yükümlü olmamışlardır.

Bu örneklere Hristiyan dünyasında bugün bile ulaşılabilmiş değildir..

Engizisyon işkenceleri, kanlı mezhep kavgaları, ondokuzuncu yüzyılda Avrupa’nın ufkunu karartmıştı..

Bunu batılı yazarlar itiraf etmişlerdir.

Buna dair bazı örnekler şunlardır;

“ Hz. Muhammed, Rahipleri öldürmekten menetti. Zira onlar dua; eden insanlardı. Halife Ömer Kudüs’ü aldığı zaman Hıristiyanlara hiçbir fenalık yapmadı. Haçlılar Kudüs’e hakim oldukları zaman ise, bütün Müslümanları katlettiler. Yahudileri ateşte yaktılar” (George Reaire)

Hıristiyan milletler, dinî hoşgörüyü Müslümanlardan öğrenmişlerdir.” (Michoud)

” Kur’anın yayılmasında kuvvetin hiçbir tesiri olmamıştır. Zira Müslümanlar mağlup milletleri dinlerinde serbest bırakmışlardır. Eğer Hıristiyan milletler İslâmiyeti kabul etmişlerse, bunun sebebi, Müslümanların, kendilerine karşı, eski hükümdarlarından daha adil ve müsamahalı davranmalarıdır” (Gustave Le Bon)

Batılı yazarların fikir ve inanç hürriyeti ile ilgili daha pek çok sözleri vardır.

Bu sözlerin ağırlık noktası İslamiyet’in ortaya koyduğu fikir ve inanç hürriyetinin varlığı ile ilgili…

Hoşça kalınız.