Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SOHBET KÖŞESİ: AÇLIK DÜNYAYI TEHDİT EDERKEN ELİMİZDEKİ NİMETLERİN KIYMETİNİ BİLMEK

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin, Soçi’de çok kapsamlı bir görüşme yapmış ve görüşmede tahıl sevkiyatını da dile getirmişlerdi.
Görüşme sonrası açıklamada bulunan Cumhurbaşkanımız, “Çok boyutlu iş birliğimizi güçlendirmek için atılabilecek adımları değerlendirdik. Yılın ilk 7 ayında 3,5 milyon Rus turist ülkemize geldi. Eksiklikler giderilerek Karadeniz girişimi devam ettirilmeli. (Karadeniz girişimi) beklentileri karşılayacak bir çözüme kısa sürede ulaşacağımıza inanıyorum. İkinci bir adım olarak Sinop nükleer enerji santrali konusunu ele aldık ve bu alanda atılacak adımla Türkiye sınıf atlayacak” demişti.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Tahıl sevkiyatı ile ilgili olarak BM ile önemli ilerlemeler içeren yeni öneriler paketi hazırladık.
Bu yeni süreç vasıtasıyla netice almanın mümkün olduğu kanaatindeyim. Ukrayna’nın, Rusya ile müşterek adımların atılabilmesi noktasında yaklaşımlarını tabii ki yumuşatması gerekiyor. BM ile hazırlanan tahıl sevkiyatına ilişkin ortak öneri paketi ile Türkiye olarak beklentileri karşılayacak çözüme kısa sürede ulaşacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullanmıştı.
Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin, Karadeniz Tahıl Koridoru ‘nu canlandırmak istediklerini ancak Rusya’ya verilen sözlerin yerine getirilmesi halinde anlaşmaya dönebileceklerini söylemişti.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin önemine dikkat çeken Sayın Putin, Türkiye ile çok yönlü işbirlikleri olduğunu, bunun temelinde ise karşılıklı yarara dayalı iyi komşuluk ilişkilerinin bulunduğunu ifade etmişti. Sayın Putin, tüm alanlarda ilişkilerin olumlu şekilde geliştiğini dile getirmişti.
Sayın Putin, Cumhurbaşkanımız ile yaptığı görüşmenin yapıcı bir atmosferde gerçekleştiğini, güncel uluslararası ve bölgesel konuları değerlendiklerini bildirmişti.
Ticaret hacminde daha etkin şekilde milli para birimleri kullandıklarını hatırlatan Sayın Putin, “Ticari ilişkimizde dolar ve avro payı sürekli düşüyor. Bizim Merkez Bankalarımız iki ülkenin finansal ve kredi kurumları arasında muhabir hesap oluşturuyorlar. Karşılıklı ticarette yerli para birimi kullanımı konusunda kararlılığımızı teyit ettik. Dolar ve avroyu daha az kullanma konusunda hemfikiriz” demişti.
Karadeniz Tahıl Girişimi’nden ayrılma kararına mecbur kaldıklarının altını çizen Sayın Putin, şunları dile getirmişti.:
“Batı, Rus tarım ve gübre ihracatının açılmasını engelliyor. Ukrayna tarafı insani koridorları sivil ve askeri tesislere terör saldırısı yapmak için kullandı. Söz konusu anlaşmanın sona ermesi küresel gıda pazarını çok etkilemedi. Üretim bakımından bir sorun yok ama dağıtım konusunda bir sorun var. Bunun Karadeniz girişimiyle hiçbir alakası yok.”
Ukrayna’dan çıkan gıdaların yüzde 70’nin gelişmiş ülkelere ulaştığını dile getiren Sayın Putin, “İlkesel tutumumuzu tekrar etmek istiyorum. Tahıl koridorunu canlandırmak istiyoruz, bunu yapacağız. Bir şartla yapacağız. Tarım ürünlerimizin de engelsiz şekilde denize çıkmasını istiyoruz. Rus tarım ürünlerinin ihracatı ile tüm yaptırımlar kaldırılırsa bunu yapmaya hazırız” demişti.
Rusya olarak dünya gıda piyasasındaki fiyatları stabilize etmek için ellerinden geleni yapmak için projeleri olduğunu ifade eden Putin, Rusya’dan 1 milyon ton tahılın imtiyazlı fiyatla Türkiye üzerinden una çevrilerek Katar’ın finansmanı ile ihtiyaç sahibi ülkelere gönderebileceklerini söylemişti.
Dünya ülkeleri iki liderin Suçi’de yapacağı görüşmeyi özellikle Karadeniz Tahıl koridorunun yeniden açılması konusunda alınacak kararı merakla beklenmekteydi.
Dünya açlık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Acaba elimizdeki nimetlerin kıymetini biliyor muyuz?
Her yıl dünya ülkelerinde; “Dünya Gıda Günü” kutlanmaktadır.
Dünya Gıda Günü; Ülkemizde de her yıl Ekim ayı içinde İl ve İlçelerimizde kutlanmaktadır..
İl ve İlçelerde yapılan programlarla Dünya Gıda Günü Kutlamaları geçmiş yıllara oranla biraz daha canlı geçmişti.
Ama nereye kadar?
Ülkemizde açlık tehlikesine karşı alınan tedbirler yeterli midir?
Her yıl dünya gıda günleri kutlanmaktadır.
Ama yine de dünya açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bu kutlamalara rağmen biz ise elimizin altındaki nimetlerin kıymetini bilmiyoruz.
Her yıl binlerce ton ekmeğin çöpe atıldığını duyuyoruz.
Dinimizde israf yasak değil midir?
Çöpe atılan ekmek israf değil midir?
Evet…
1979 yılından bu yana geçen süre içinde yapılmakta olan “Dünya Gıda Günü kutlamaları” Dünyadaki açlık tehlikesini ve yetersiz beslenme problemini henüz halledebilmiş değildir.
Yapılan istatistikler; problemin dünya çapında sanılandan daha büyük boyutlara ulaştığını göstermektedir.
Dünyada yaklaşık 500 milyon insan, açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır.
“Gizli açlık” ve dengesiz beslenmenin etkisinde kalanların sayısı ise 1 milyara yaklaşıyor.
Bu rakam dünya nüfusunun dörtte birine eşittir.
300 milyona yakın çocuk, kötü beslenme sebebiyle gelişememiş durumdadır.
400 milyona yakın kişi guatr hastalığı, 300 milyon kişi kansızlık,100 milyon kişi kör olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Geçmişte Kuzey Afrika, Bangladeş ve Hindistan ‘da yüz binlerce insan dünyanın aldırmaz bakışları altında açlıktan ölmüştü.
Bugün ise Afrika’da, Suriye’de, Irakta, Bosna-Hersek gibi pek çok yerde insanlar aynı tehlikeyle karşı karşıyadır.
Ve dünya yine olaylara seyirci kalmaktadır.
Tedbir alınmazsa 2025 yılına kadar sadece Güney Asya’da 500 milyon insanın açlıktan öleceği tahmin edilmektedir.
2050 yılına kadar dünya nüfusunun 14 milyara ulaşacağı hesap edilerek karamsar tablolar şekillenmektedir.
Bu acı gerçeklere, Dünya Gıda Günü kutlamalarına rağmen dünyada ölçüsüz ve dengesiz bir gidiş hüküm sürmektedir.
Gelişmiş ülkelerin çöplüklerine atılan yiyecek maddeleri, dünyada açlıktan ölen insanların 15 katını besleyecek miktardadır.
Dünyada insanların açlıktan en çok öldüğü 1973-1974 yıllarında üretilen 1 milyar 200 milyon ton tahılın 500 milyon tonunu gelişmiş ülkeler, hayvanlarına yem olarak vermişlerdir.
Acaba biz; “Açlık” insanlığı tehdit ederken, elimizdeki nimetlerin kıymetini biliyor muyuz?
Gıda maddeleri üretimi açısından, dünyada kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biri olduğumuz halde, ölçüsüz ve kötü kullanım sebebiyle bu imkânı yeterince değerlendiremiyoruz.
Yurdumuzda yetiştirilen meyve ve sebzenin tüketiciye ulaştırılmasına kadar ortaya çıkan kayıp; yabancı ülkelerden aldığımız dış yardıma eşittir.
Buğday ekiminde bilgisizlik sebebiyle boş yere artığımız tohum; yıllık buğday ihtiyacımızı karşılayacak kadardır.
Ülkemizde her yıl 300 bin ton kadar ekmek çöpe atılmaktadır.
Bu israfların sebep olduğu yetersiz beslenme sonucunda yurdumuzda çocuk ölüm hızı binde 250’ye kadar çıkmaktadır.
Hamile kadınların %70’İ, çocukların %15’i “Anemi” durumundadır.
Nüfusumuzun %35’i orta ve hafif kansızlık müptelasıdır.
Hâlbuki geleneklerimizde de, inançlarımızda da israf ve dengesizlik yasaktır.
Sağlığa zararlı her davranışı İslamiyet hoş karşılamamıştır.
Bir akarsu kenarında bulunsak bile suyu ölçülü kullanmayı emreden İslâmî incelik azı çok, çoğu bereketli kılan ölmez bir prensiptir.
Müslüman-Türk geleneğinde ekmek bir nimettir.
Bu anlayıştır ki; Türk anası, kızı, gelini sofradan artanları çöpe atmamış, değerlendirmiştir.
Yere dökülen ekmek kırıntıları, süpürge ile süpürülmemiş itina ile ayak altından kaldırılmıştır.
Yerde bulunan bir ekmek parçası, kurt-kuş yesin diye temiz bir köşeye bırakılmıştır.
İmkanı olanların, imkanı olmayanlara yardım elini uzatmaları zekat, fitre, kurban, kefaret… gibi birçok müessese ile şekillenmiştir.
“Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir.” Hadis-i Şerifi, yardımlaşma konusunda cihanşümul bir yüce prensip getirmiştir.
Hicretten sonra Medine’de görülen dayanışma hamlesinin tarihte bir eşine daha rastlanmamıştı.
Devletlerin “Dünya Gıda Günü” kutlama noktasına gelmesi İslamiyet’in gösterdiği hedeftir.
Açlık insanlığı tehdit ederken, elimizdeki nimetlerin kadrini bilmiyorsak bu, yüce dinimizin hayat veren prensiplerini bilmememizdendir.
Tahıl koridorunun yeniden açılması ve Türkiye’de un haline getirilerek tahıl ürünlerinin açlık tehlikesi ile karşı karşıya gelen fakir ülkelere ulaştırılması en büyük temennimizdir.
Hoşça kalınız.