Hüsn-ü Hat, Hat sanatı…
Hüsn-ü Hat; Arap harflerini kullanılmasıyla birlikte yazıyı daha ilgi çekici şekilli ve güzel hale getirme yönteminin adıdır.
Hat sanatından yararlanılarak gerçekleştirilen desenli ve güzel yazılar, özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamış olup günümüze kadar gelebilmeyi başarmıştır.
Hat işçiliğinde süreç usta çırak ilişkisi şekliyle ilerlemektedir.
Pek çok cami, han, medrese ve çeşitli kurumlar hat işçiliğinden yararlanılarak süslenmiş ve bulunulan dönemi temsil etmiştir.
Arap harfleri kullanılarak meydana çıkarılan ve görsel olarak güzel yazı yazma sanatına hat sanatı adı denilmektedir.
Daha çok Osmanlı döneminden günümüze uzanan hat sanatı, yapılmış olduğu dönemin niteliklerini kendi içinde barındırmaktadır.
Hat sanatı özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde son derece popüler ve gözde bir sanat olarak öne çıkmıştır.
Hat sanatının hem Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde hem de diğer bölgelerde gelişim göstermesi ise Arap harflerinin gelişmesine paralellik taşımaktadır.
Arap harflerinin diğer ülkelerde gelişme gösterdiği dönemlerde hat sanatı da giderek yaygınlaşmış bir hal almıştır.
Hat sanatı 6.yüzyıl ile 10.yüzyıl arasındaki bir dönemde ortaya çıkmıştır. Oldukça büyük bir önem ihtiva eden bu sanat türünde hat sanatı ile uğraşan şahsiyetlere de ‘’hattat’’ adı verilmiştir.
Hat sanatının mümkün olan en güzel şekilde icra edilmesi için bazı malzemelerin gerekliliği söz konusudur.
Mükemmel bir hat sanatının icrası için gerekli olan malzemeleri ise şu şekilde listelemek mümkündür:
– İyi kesen bir makas
– Kaliteli bir yazı takımı
– Hokka
– Aharlı kağıt
– Kalemtraş
– Mürekkep
– Kalemdan
– Mühre
– Lika
Bir hattat yukarıda verilmiş olan malzemeleri kullanarak ve farklı hat yazısı çeşitlerinden yararlanarak son derece muhteşem niteliğe sahip olan hat eserleri ortaya çıkabilme olanağına sahiptir.
Hat sanatı ile alakalı olarak en fazla merak edilen konu hat sanatının nasıl yapıldığı olmaktadır.
Bir kişinin son derece itina isteyen bir sanat türü olan hat sanatına başlamadan önce yapacak olduğu ilk şey yazmayı planladığı Arap harfleri kafasında tasarlamak olacaktır.
Bunun sonrasında ise hattatın yazacak olduğu Arap harflerini kendi zevkine göre kağıdın üzerine yansıtarak sanatı icra etmesi olacaktır.
Hat sanatı güzel yazı yazma sanatıdır.
İslam sanatı olarak önce doğu ülkelerinde benimsenen bir sanat koludur.
Kur’an-ı Kerim’in kitap haline getirilmesinden sonra pek çok sanatkâr, Hat sanatı ile ilgilenmiştir.
Osmanlı Devleti’nde yetişen hat sanatkârlarından en başta geleni, Amasyalı Şeyh Hamdullah’tır.
Şeyh Hamdullah’ın ortaya koyduğu Divani, Celi Divani, Siyakat gibi yazı türleri beş yüz yıl süreyle kendinden sonra gelenlere örnek olmuştur.
Şeyh Hamdullah bin kadar En’am ve dua kitabı ile 47 adet elyazması Kur’an yazmıştır.
Süleymaniye Camii’nin yazılarını işleyen, ayrıca Hırka-i Saadet için büyük boy Kur’an-ı Kerim yazan Ahmet Karahisari isimli hattat da Şeyh Hamdullah ile aynı dönemde yaşamıştır.
Şeyh Hamdullah’tan 150 yıl sonra yaşayan Hafız Osman’ın açtığı Hat Sanatı ile ilgili okul, tüm Müslüman ülkelerde ün yapmıştır .
Padişah tuğralarını yapan ünlü hattat Mustafa da büyük bir hattattır.
Mahmut Celaleddin, Yesarizade Mustafa İzzet, Sami Bey gibi büyük hattatlar, güzel süslemeler yapmışlardır.
Hattın en küçük örneğine hürde (küçük), gubari (toz kadar küçük yazı) veya hafi (gizli) adı verilir.
Hürde yazı ile yazılan eserler çok azdır.
Fatiha Sûresini pirinç tanesi üzerine yazan hattatlar vardır.
Osmanlılarda hattatlık belli kurallara göre yapılmaktaydı.
Hat öğrenmeye mahalle mektebinde başlanır, çocukların kabiliyetleri rika, sülüs, nesih gibi çeşitli yazılar yazdırılarak geliştirilirdi.
Öğrencileri yetiştiren hattatların izni olmadan yetişen hiçbir öğrenci eserinin altına imza atamazdı.
Bu izne İcazetname denirdi.
Bir öğrencinin icazetname alabilmesi İçin camide icazet merasimi yapılırdı.
Bu merasimde yeni hattatın yazısı, hat üstatlarından meydana gelen bir hat jürisine sunulurdu.
Bu hattatlardan bazıları, asıl hocanın izin yazısının yanında kendilerine ayrılan yerde, ayrı ayrı bu icazeti onaylarlar ve yeni meslektaşlarını tebrik ettiklerini bildirirlerdi.
Bunlara Arapça yazı yazdırırlardı. Buna “icazet tasdiki” denirdi.
31 Mayıs 1914’de hattat yetiştirmek amacıyla Medreset’ül -Hattatin adında bir okul açılmış ve medreselerin kapatılmasıyla Hattat Mektebi adıyla faaliyet gösteren bu kuruluş, 1928 yılında yeni harflerin kabulü ile birlikte öğretimine son vermiştir.
Son yıllarda Üniversitelerimizde, İl ve İlçe Milli Eğitim müdürlüklerine bağlı Halk Eğitim Müdürlükleri bünyelerinde açılan Hüsn-ü Hat, Hat Sanatı kursları gelecek kültürümüz için ümit vaat etmektedir.
Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızla Milli Eğitim Bakanımızın Kültür Miraslarınızı koruma ve yaygınlaştırma konusunda yapacakları çalışmalardan dolayı şimdiden kendilerine teşekkür ediyoruz.
Hoşça kalınız.