Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

PENCEREMDEN: CHP’NİN KURULTAY SÜREÇLERİ NEDEN ÇOK ÖNEMLİ?

İki yıl önce bu başlıkla bu köşede yayımlanan köşe yazımı

İki yıl önce bu başlıkla bu köşede yayımlanan köşe yazımı güncelliğini koruduğu için tekrar yayımlama gereksinimi duydum.

“CHP’nin kökeni Dünya’nın en büyük sivil toplum örgütlenmesi olan Kuvva-i Milliye’ye dayanmaktadır. Bu nedenle kurtuluş savaşı sırasında eğer, işbirlikçi hainlerden değilse, vatandaşımızın büyük çoğunluğunun dedeleri ve akrabalarından veya yakınlarından biri büyük olasılıkla ‘Halk Fırkalı’dır (HF), (Sonradan Cumhuriyet Halk Fırkası-CHF).
Cumhuriyet tarihinde kurulan bütün partilerin Atası (AK Parti hariç) CHF/P’dir.
CHP’nin en üst karar organı olan Parti Meclisi (PM) kararıyla, bu yıl içinde yapılması gereken ili ve ilçe kongreleri ile büyük kurultayını basına yansıdığı şekliyle “muhtemel seçimler ve salgın (pandemi)’ nedeniyle ertelendi.
Bu karar parti tabanında büyük bir tartışmayı da başlatacağa benziyor.

CHP İLK KONGRESİ SİVAS’TA YAPILMIŞTIR

CHP (HF) her ne kadar, bizzat Atatürk tarafından, kurtuluştan sonra 9 Eylül 1923 tarihinde kuruluş dilekçesi verilerek kurulmuş ise de, Mustafa Kemal ATATÜRK, CHP’nin ilk kongresinin olarak, (tam bağımsızlık yolunda), ‘Manda ve Himayenin Reddedildiği’ 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi olduğunu bizzat söylemiştir.

12 EYLÜL’E KADAR CHP KONGRELERİ ÇOĞULCUYDU

NATO’cu 12 Eylül 1981 darbesinden sonra yapılan Anayasa ile düzenlenen Siyasal Partiler yasası ile parti yönetimlerini ve politikalarını belirleyici olan üye ve delegelerinden oluşan Parti tabanı idi. 12 Eylül darbesinden sonra Anayasada yapılan değişiklikler sonrası partiler ‘Lider ve Tüzük’ partisi oldu. Parti il ve ilçe kongreleri bir günlük kongreler ile Başkan seçimi ve Tüzük değişikliğine’ indirgendi. Uzun süren Program ve tüzük tartışmaları unutuldu.
Bu değişikliklerin büyük bir kısmı, HF’den beri geleneksel olan ‘tabandaki her bir üyenin talep ve itirazlarını önceleyen “çoğulculuk’ ilkesiyle gerçekleştirilirdi.
Bunun yerine sadece Tüzük değişiklikleri ile gücü elinde tutacak ‘salt çoğunlukçuluk’ öne çıkarıldı.
Bu nedenle, 12 Eylül’den sonra, tüm partiler tabandan giderek kopma sürecine ve lider hegemonyasına girdi.
12 Eylül Anayasası’nda, 2010’da ve 2017’de yapılan FETÖ’cü değişiklik ve referandumlarlara AKP parti devleti oluşturuldu. CHP’nin toplumsal desteği almadan cılız kalan karşı söylem /girişimlerine rağmen, ‘siyasi partiler yasası’ bir türlü değişmedi. Ancak bütün partilerin üst yönetimleri parti içi konumlarını korumak için daha fazla güç devşirebilmek için mevcut yasayı sonuna kadar kullandılar.

HER BİR CHP KONGRESİNDE ÇAĞDAŞ DEVLETİN TEMELLERİ ATILMIŞTIR

1919 -1938 arası, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ‘Devrimci Cumhuriyet’ sürecidir. Bu süreçte yapılan her devrim önce ‘ocak- bucak örgütlerine’ kadar tartışılarak tabanın katıldığı ‘Parti kongrelerinde’ ve büyük kurultayda karara bağlanmış, daha sonra TBMM ye getirilerek yasalaşmıştır. Bu süreçte her zaman çoğulculuk ve meşruluk’ ilkesi ile hayata geçirilmiştir. 1938’den 12 Eylül’e kadar ‘çoğulculuk ilkesi’ büyük ölçüde korunmuş ise de, 12 Eylül sonrası adım adım tüzük değişiklikleri ile bu ilkeden uzaklaşılarak ‘Çoğunlukçuluk ve sandıktan çıkma’ yoluyla parti içi rakiplere karşı güç tahkimatı anlayışı hakim olmuştur.

KONGRELER SOL PARTİLERDE NEDEN ÖNEMLİ?

Bu konuda Dünya’dan iki örnek verecek olursak, ilki 1917 devriminden önce, Çarlık Döneminde yer altında faaliyet göstermek zorunda kalan, ‘Kominist parti’ lideri Lenin, çok önemli konuları tartışmak için Rusya’da yeraltında ‘gizli kongre’yi toplamak isteyince parti bazı yöneticileri itiraz ederek, kongrenin toplanmasının Çarlık dönemde ‘çok riskli ‘ olduğunu öne sürerek ertelemek istemişlerdir.
Lenin buna rağmen, ‘Hayır mutlaka toplanması gerekli, tartışmamız gereken çok önemli meseleler var’ diyerek çoğulculuk ilkesini hayata geçirerek kongreyi toplamış ve ‘1917 devrimine giden süreçte’ çok önemli kararların alınmasını sağlamıştır.
Nitekim, Lenin’in ölmesinden veya öldürülmesinden sonra, Rus kominist partisinde çoğulculuk/katılımcılık ilkesinin giderek askıya alınmasıyla Rus Komünist Partisi, Stalin’in başını çektiği SSCB Komünist Partisi ‘Oligarşik diktatörlüğüne’ evrilmiştir.

İkinci olarak, Alman Sosyal Demokrat partilerinin ‘Tüm program ve tüzük tartışmalarını’ tabandan başlayarak 6-36 ay arasında çoğulcu/katılımcı süreçte tartışıp, büyük kongrede karara bağlayarak hayata geçirme geleneğidir. Bu gelenek Merkel döneminde Almanya’daki koalisyon hükümetleriyle yapılan ittifak süreçlerine de taşınmış, bu sayede koalisyonlar, son 20 yıldır Almanya’nın menfaatine pürüzsüz sürdürülmektedir.

Bizden bir örnek verirsek, Mustafa Kemal tarafından ‘Kurtuluş ve kuruluş sürecinde’ tüm hayati kararların TBMM’de (sonradan önce Fırka/ Parti içinde de) ‘ çoğulcu /katılımcı demokrasi anlayışıyla tartışılarak ‘meşruluk ilkesi’ hayata geçirilmiştir. Bunun en tipik örneği Büyük Taaruz öncesi TBMM yetkilerini ‘Üç aylık süre için’ kendisine verilmesini isteyen önergeyi, bizzat Mustafa Kemal tarafından, TBMM’ye verilerek sabahlara kadar süren tartıştırmalarla, TBMM kararı ile ‘Yetki almasıdır’. Mustafa Kemal isteseydi, TBMM’ye getirmez bir genelgeyle bu gücü sonuna kadar kullanabilirdi. Ancak ‘Çoğulculuk ve meşruluk’ ilkesi Mustafa Kemal’in hayatı boyunca çok önemsediğini ilkeydi.-Diğer bir örnekte gizlice karıldığı Pozantı Kongresidir. Bu kongrede Mustafa Kemal güney bölgesi Kuvvai Milliye ve Müdafa-i Hukuk Başkanlarını sandık koydurarak seçtirmesiydi.

CHP ÖRGÜTLERİ SEÇİM SONRASI UYGULANACAK PROGRAMI TARTIŞMALIDIR

Çünkü, Türkiye Cumhuriyetin 100. yılında çok önemli bir kavşaktadır. Ülkemiz son 20 yıllık süre içinde ‘Planlı kalkınma ve sanayileşme’ ile üretimden tamamen vazgeçirilmiştir. Dışa bağımlı Neoliberal politikalarla Cumhuriyetin tüm sanayi kalelerini (KİT)’leri babalar gibi satarak, mirasyedi durumuna düşmüş, sonunda, ülkenin ‘Karagün parası olan’ Merkez Bankası yedek akçelerini de (128 Milyar Dolar) tüketmiştir.
‘Siyaset, Tarikat, Mafya ekonomisi’ ile
Ülkemizin sömürgeleştirilmesi ve kentlerimizin kolonileştirilmesi hızla devam etmekte, ülkemiz giderek daha fazla oranda batının ‘ucuz emek ve hammadde deposu’ durumuna düşürülmektedir.
20 yıllık AKP’nin yapısallaşan yıkım ekonomisinin yarattığı ‘siyasal ve ekonomik bu ‘tarihi buhrandan çıkış programı’ ülkemiz için çok hayatidir.
Ancak bu konuda TBMM’de toplanan 6 partinin henüz sadece ‘İlkeler anlaşması’ kamuoyuna duyurulmuştur.
AK Parti sonrası, uygulanacak ilk 10, 100 ve 1000 günlük atılacak adımları içeren siyasi ve ekonomik program henüz açıklanmamıştır.
Bu programın kamuoyuna açıklanmadan önce CHP ilkesel olarak il, ilçe örgüt ve kongrelerinde tartışılması, kanaatimce ülkemizin geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Ancak kongreler sürecinde yapılacak çoğulcu tartışmalar da PM kararıyla kongrelerinin ertelenmesiyle , bu olanak ortadan kalkmış olmaktadır.
Bu durumda, CHP parti tüzüğünün amir hükmü uygulanarak sistematik planlama ile ‘il ve ilçe danışma kurullarında’ seçim sonrası program tartışılması hayati önem kazanmaktadır.
Çünkü, kongrelerin iptal edilmesi ile Cumhuriyetimizin yaşatılması için ‘hayati önemde olan önümüzdeki seçimler’ öncesi TBMM kadrolarını ve seçim sonrasındaki hükümet gelişmeleri ve 2024 yerel yöneticilerini belirmeme gücü ve yetkisi ile sorumluluğu, yalnızca mevcut CHP yönetim ve PM’nin omuzlarında kalan vebali çok ağır olabilecek bir yüktür. Bu sorumluluk CHP örgütleriyle , tüzüğümüze ve Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı ‘çoğulculuk’ ilkesine uygun şekilde paylaşılmalıdır.”
Bu yazımın bugün CHP de tartışılan en önemli konuların tabanın katılım ve katkısının olmaması sonucunu doğuran tartışma konularının kök nedeni çoğulculuk ve katılımcılık ilkesinin geçtiğimiz 3 yıl boyunca danışma kurulları ve kongrelerinin vede dolayısıyla tüzüğünün(danışma kurulları üç ayda bir yapılır tüzük hükmüdür) askıya alınması nedeniyledir.

Mustafa Kemal’in savaş koşullarında bile özen gösterdiği çoğulculuk ve katılımcılık ilkesinin önemi seçim sonrası bugün yaşananlarla ortaya çakmıştır. Dileğimiz geçmişten ders alınarak bu ilkenin önümüzdeki tüzük kurultayında hayata geçirecek adımların atılmasıdır.