Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    SÜLEYMAN ÇELİKCAN: İRAN’A KÜLTÜREL GEZİNİN GÖZLEMLERİ -8

    GEZİDEN HAREKETLE İRAN ÜZERİNE

    GEZİDEN HAREKETLE İRAN ÜZERİNE YORUMUMUZ

    İran 1980‘li yıllarda ve özellikle Humeyni’nin İslam devriminden sonra hep mollalar rejimi ülkesi olarak anıldı.
    Aradan 40 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen rejimin adı ‘İslam Cumhuriyeti’ olması nedeniyle birçok insanın İran hakkında İranlıların gerici, yobaz, molla, orta çağ insanları olarak görülmesine devam edildi.
    Oysa hayatın insanlara dayattığı ihtiyaç ve mecburiyetler gereği toplumlar hızla değişiyor, gelişiyor, yenileniyor. Çünkü Madde’nin “değişim kanununu” İran coğrafyası ile İran halkı içinde geçerlidir.
    Bugün başta Amerika olmak üzere batılı devletlerin emperyalist emellerine karşı, her kim veya devlet direnirse onlara göre;
    Gericidir. Yobazdır. Hayduttur. Faşisttir. Demokrasi düşmanıdır. Yıkılmalı hatta ülke ise parçalanmalıdır.
    Bu teraneleri medya yolu ve her araçla, Amerika ile Avrupa ambargoyu da ekleyerek 40 yıldır İran üzerinde bir saldırı silahı gibi kullanmıştır.
    Bununla beraber İranlı bilim adamlarına, komutanlarına, suikastlar, sabotajlar, kışkırtmalar artık aylık olaylar haline getirilmiştir.
    Bu olguları batıya hizmet eden medyadan, “İran halkı batı tipi demokrasi istiyor ve onun için ayağa kalktı” şeklinde dinleyip okuyoruz.
    Böyle olunca elbette ki bu ülkeye kimse gitmek istemez. İyi duygular beslemez ve kafalarda insanlığa, çağdaşlığa düşman bir İran halkı ve devleti tasvir edersiniz.
    Bugün batı bu kirli ve yalan haberlerle ülkemizi, milli devletimizi de, hatta toprak bütünlüğümüzü tehdit ve şantajların hedefi haline getirmedi mi?
    Nitekim bu amaçlarla bazı siyasileri, odaları, dernekleri, kurumları döviz ile fonlayarak gütmüyorlar mı?
    Casusluk yapanlar bile, “yurtsever maskesi” takmıyorlar mı?
    Batı her türlü tuzağı İran’a yaşattı. Buna rağmen 40 yıllık sosyal, ekonomik ve siyasetlerle teknoloji, gıda, sağlık, ilaç, ticaret ve daha birçok alanda, batı emperyalizminden korkan devletlerin ambargo baskılarına İran halkının gösterdiği direnç ve sabrın kaynağı bence incelenmeye değer bir konudur.
    İranlıların yurtseverlik damarı güçlü olmasa, emperyalizme karşı bu kadar direnebilirler miydi acaba?
    Bence bu direnme ruhunun ancak inançsal ve milli duyguları birleştirmiş ve özümsemiş bir irade bilinci ile sürdürüyorlar.
    Bugün bizim ülkemiz de, emperyalist batının tehdit, şantaj vs. saldırılarının hedefidir.
    Bu nedenle devletimizin her zaman en iyi dostları, tarihi, kültürü ve çıkarları aynı olanlarla düşmanları da aynı olmuştur. Bunun farkında olan İranlılarla sohbetimiz de, “Türkiye biran önce (Şangay) örgütüne girmeli ve beraberliği güçlendirmeliyiz“ demişlerdir.
    İran’a yobazlar, gericiler ve mollalar ülkesi diyen batıcı düşünürler, insanlık tarihinde uygarlığın en önemli unsuru, devlet geleneğinin hatta başlatanların Asya toplumları olduğunu ve İran’ın bu uygarlık zenginliğine bezenmiş olduğunu biliyorlar mı?
    Biz bu ziyaretimizde bu kültür zenginliğine tanık olduk. Estetik mimariler, temiz caddeler ve hoşgörülü insanlar, sanırım bu gerçeğin ifadesidir.
    Günümüzde (çokbilmişler) uygarlığı ve çağdaşlığı uçak, araba, telefon, reklam, gösteriş ve para olduğunu tarif ederler ama bunlara esir edildikleri de bir (vakıadır).
    Bu nedenle bunları en çok satan devletlerin doğayı, gökyüzünü, denizleri, ormanları ve insanlığı nasıl tahrip ettiğini görmek istemiyorlar.
    Bu uygulamaları nedeniyledir ki, emperyalizm dünyada ki en gerici, en yobaz, en bölücü, en büyük terör ile uyuşturucu faaliyetlerinin kaynağıdır.
    Tarih bütün uygarlıkların ana yurdunun Asya olduğunu yazıyor.

    Zaten Dünya’nın 7 ve daha fazla harikaları bu nedenle bu coğrafyalarda üretilmiştir. Batılılar daha ata binmeyi ve birçok şeyi bilmezken Horasan coğrafyasında Ömer Hayyam, İbn i Rüşt, İbni Batuta, İbn i Haldun devlet, matematik, fizik, tıp, astronomi üzerine buluşlar yapıp bütün insanlığa ışık saçıyorlardı.
    Bu yorumlarımız, İran’a veya benzerlerine hayranlığımız ya da özendiğimizden ileri gelmiyor.
    Buna gerekte yok. Çünkü bugün ve yarının uygarlığına damgasını vuracak olan ham madde, enerji, insanı ve üretimi ile Asya uygarlığı temsil etmektedir.
    ATATÜRK DE, “MİLLİ VE TARİHSEL KÖKLERİMİZ ASYADA’DIR“ DEMİŞTİ.