Öğretmenliğe başladığımın ikinci yılında yaz tatilini Gülnar’da geçirmiştim.
Gülnar İlçesi tıpkı doğum yerim Anamur gibi İçel İl’ine bağlı bir ilçedir…
Bizim yaylamız çocukluğumun geçtiği “Çok Oluk” yaylası iken Anarşik olaylar sebebiyle “çok oluk”taki evimiz yakılmış, babam yayla olarak Gülnar’ı seçmişti…
Gülnar’ın tarihi çok eskilere dayanmaktaymış…
Denize 15 kilometre uzaklıkta bulunan Meydancık Kalesi eski Gülnar’ın simgesi olmuş…
Kale Gülnar’a 10 kilometre uzaklıkta…
Gülnar’ın tarihi Hititlere kadar uzanıyor…
Gülnar’ın bulunduğu sahaya tarihte ilk zamanlar “Taşlık Klikya” denmişken sonradan Gülnar Fenikelilerin eline geçince buraya “Dağlık Klikya” denmeye başlamış…
Gülnar’da Romalılar, Bizanslılar da hüküm sürmüş…
‘’ Gülnar Hatun ” Gülnar’ın çehresini değiştirmiş…
1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkmen’ler Gülnar’ı yurt edinmiş…
Gilindire (yeni adıyla Aydıncık) Gülnar’ın İlçe merkezi iken 9 Mart 1912’de İngiliz bayrağı çeken bir Yunan gemisi Gilindire’yi topa tutmuş, bunun üzerine İlçe Merkezi Gülnar olmuş…
İşte bizim yaylamız, “Çok Oluk”taki evimizin Anarşistler tarafından yakılmasından sonra Gülnar olmuştu…
Yayladaki evimizin yanması 1960 İhtilali dönemlerinde olmuş ve biz 1960’lı yıllarda Gülnar’a gelmiştik…
Gülnar bizim ailemiz için çok verimli bir yayla olmuştu…
10.000 metrekare Elma Bahçemizle, 4 kuyu, 1 ev, erik, armut, şeftali bahçelerimizle Gülnar, imrenilecek bir yaylamız olmuştu…
Sabırla Koruk helva olmuş, Anarşistler yayladaki evimizi yakmakla Gülnar’da bize büyük bir mülk kazandırmıştı…
Haziran – Temmuz – Ağustos 1969 aylarını yaylamız olan Gülnarda geçirmiştik…
İslam Medeniyeti Mecmuasında 15 Temmuz 1969 tarihinde yayımlanacak olan cevapları da Gülnar’da hazırlayıp İstanbul’a göndermiştim…
15 Temmuz 1969’da yayımlanan İslam Medeniyeti mecmuasında; İstanbul Kocamustafapaşa’dan sayın Lutfi Büyükaydın, Eskişehir’den sayın İhsan Kaner, Ankara’dan sayın Adem Yılmaz, Hangi İlden gönderildiği belli olmayan sayın Emin Güleryüz, İstanbul’dan bayan Müberra İ.Önal, Ankara’dan sayın Cemal Özveri, Ankara’dan sayın Metin Sayaca ve İsminin saklı kalmasını isteyen bir okuyucumuzun sorularını cevaplandırmıştım.
Okullar yeni eğitim – öğretim yılına başlamadan önce mecmuada çıkacak olan Ağustos ve Eylül 1969’daki soru – cevapları da tatil yaptığım Gülnar’dan İstanbul’a göndermiştim.
Gülnar’dan gönderdiğim mektup yerin uzak olması nedeniyle zamanında İstanbul’a mecmuaya ulaşmamış ve Ağustos ayında “sorunuz-söyliyelim” köşesi yayımlanamamıştı.
Bunun için sonraki günlerde serzenişte bulunan 5 tane mektup gelmişti.
Buda bir bakıma bana mutluluk vermişti… Demek ki köşem ilgiyle izleniyor, okunuyordu…
Eylül ayında Ağustos ayı için gönderdiklerim yayımlanmış ve hazırladıklarım 1 ay ileriye yönelik olmuştu…
Bu da beni biraz rahatlatmıştı.
Eylül 1969’da sorularını cevaplandırdığım okuyucularım; Yeşildere’den sayın Vehbi Fidan, Kırklareli’nde vatanî görevini yaparken mektup gönderen sayın Nuri Korkmaz’ın 5 sorusu, Eskişehir’den sayın İhsan Kaner.
Dedim ya…
1969-1970’li yıllarda 10 binlerce basılan bir mecmua çıkarmak gerçekten zor bir olaydı.
Mecmuayı çıkaran arkadaşlarımız öğrencilik şartları içinde büyük bir özveriyle bu işi yürütmeye çalışıyorlardı.
Eylül sayısı çıkarıldıktan sonra yazı işleri müdürü değişikliğine gidilmişti.
Sayın İsmail L.Çakan’ın yerine gelen sayın Ömer Hilmi Ulusoy da ayrılmış onun yerine sayın Ahmet Cengiz gelmişti.
Bu geliş gidişler ve Yüksek İslam Enstitülerinin yeni öğretim yılına başlaması nedeniyle Mecmuamızın Ekim-Kasım sayıları da tek olarak birlikte çıkmıştı.
Bu yıl İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünün açılışının da 11.yılıydı…
İstanbul’dan sonra Konya, Kayseri ve İzmir Yüksek İslam Enstitüleri açılmıştı.
En son açılan İzmir Yüksek İslam Enstitüsü de 4.öğretim yılına başlamıştı.
Her dört Enstitüde 1500’ün üzerinde öğrenci okumaktaydı ve o zamana kadar 500’ün üzerinde öğrenci mezun etmişti.
Yine ayrıca 5.olarak Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü de açılmıştı.
İslam Medeniyeti mecmuası bu okullarda okuyan öğrencilerin fedakârca çalışmalarıyla ayakta duruyordu.
Ben de öğrencilik yıllarımda Mecmuanın “Sorunuz Söyleyelim” köşesini yürütmeye başlamıştım ve 2 yıldır öğretmenlik yaparken de mecmuadaki görevimi aksatmamıştım.
…Ve mecmuamız Kasım 1969’da ikinci cildini de tamamlamıştı.
O dönemde Türkiye’nin en büyük, en ciddi, en kaliteli aylık dînî, ilmî ve edebî mecmuası İslam Medeniyeti mecmuası idi.
…Ve ben de bu mecmuada çalışıyordum.
Ekim-Kasım 1969 sayısında “Sorunuz Söyleyelim” köşesinde şu okuyucularımızın sorularını cevaplandırmıştım: İstanbul Kocamustafapaşa’dan sayın Lutfi Büyükaydın’ın 4 sorusu, Antalya’dan sayın Harun Diler’in 4 sorusu, Akhisar’dan Bayan Hatice Koç, Boğazlayan Yeni Fakılı’dan sayın İdris Öztürk’ün 4 sorusu, Akyazı, Yeni Konak muhtarlığı’nın sorusu, Afyon’dan sayın Yusuf Hüsrevoğlu’nun 6 sorusu ve Gaziantep’ten sayın Ziya Sarı’nın 10 sorusunu cevaplandırmıştım.
Sivas İlk Öğretmen okulunda öğretmenlik yaparken medya’daki çalışmalarım böyleydi…
İslam Medeniyeti mecmuasına gelen sorular yazı işleri müdürlüğünce bana gönderiliyor ben de bunları cevaplandırıyor, cevapları tekrar İstanbu’la mecmuaya gönderiyordum…
İslam Medeniyeti mecmuası Aralık-1969’da üçüncü cildinin yayın hayatına başlamış ve adıma gelen soruları yukarda anlattığım şekliyle biteviye cevaplandırmaya devam etmiştim…
Bu serüven bitmemiş ve yıllar yılı devam etmişti.
Ta ki mecmua kapanıncaya kadar…
Benim dolu-dolu geçen hayatımın ve öğretmenlik yıllarımın dönüm noktalarından biri de bu olmuştu.
Bir avuç inanmış insan olarak bu mecmuayı halkımızın istifadesine sunmuştuk…
Türkiye’mizin o dönemlerdeki en güçlü kalemleri de mecmuamızın yazarlarıydı…
Ben de bu yazarlar arasında mütevazı yerimi mecmuanın çıkışından kapanışına kadar devam ettirmiştim…
Bunlara bir nokta koyuyor ve Sivas İlk Öğretmen okulundaki çalışmalarıma dönüyorum.
Mayıs-1969 ayının sonunda okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte memleketime gitmiş,1969-1970 eğitim öğretim yılının başlamasıyla Sivas İlk Öğretmen okuluna geri dönmüş ve tekrar öğretmenliğe başlamıştım…
Kirada oturmak ve ev değiştirmek her memurun kaderiydi… O zamana kadar 2 ev değiştirmiştim.
Okulumuzda Yılmaz Çaşur diye bir mutemedimiz vardı… Yine ev değiştirip Yılmaz Çaşur’un kiralık olan evini tutmuştum…
Eşim Habibe ile birlikte burada mutlu günlerimiz olmuştu… Eşim büyük oğlum Ahmet’e bu evdeyken hamile kalmıştı…
Sivas’a ilk geldiğim zaman bana sahip çıkan Cumhuriyet İlkokulu müdürü ve
Milliyetçiler Derneği başkanı sayın Mehmet İrge yine en büyük dostumuz olarak bize yardımcı oluyordu.
Birinci yıl nöbetçi olduğum gecelerde yeğenim Fatma, ikinci yıl öbür yeğenim Saide eşimle birlikte kalıyordu.
Sayın Mehmet İrge abimizin kızları Emine hanımla Fatma Hanım da nöbette olduğum bazı gecelerde eşimin ve yeğenlerimin yanında kalıyorlardı. Bu bizim için büyük bir fedakârlıktı… Kendilerini minnet ve şükranla anıyorum…
Hoşça kalınız.