93 yılda 30 önemli deprem yıkımı yaşayan ülkemiz, bunlardan gerekli dersleri alamayarak, depremlerin yıkımını bekler ve katlanır bir paranoyaya düşmüş bulunmaktadır.
Gerçek sorumlulardan kimileri bunu “kadere” bağlarken, adının önünde prof. tanısı bulunan bir yaratık ise, “ölümü tanrıya yükleyerek, bunun kaçınılmaz olduğu zırvasını” söyler olarak karşımıza çıkmaktalar. Buna verilecek yanıtı, Japonya’dan vermenin en doğru yol olacağını düşünmekteyim.
Japonya, sürekli önemli şiddetle depremler ile yaşayan bir ülkedir.
Onlar, “hata ve yanlışlarından ders alma yeteneğine sahip” iken, bizler, bunun tam tersini yapma çılgınlığını yineleyip durmaktayız.
Japonlar’ın depremden çıkarttıkları dersler sonrasında şunları yaşama geçirmişlerdir:
a) Binalarını depreme dayanıklı bölgelerde ve biçimde yapmışlardır.
b) Her akıllı telefona deprem ve tsunami acil durum uyarı sistemini yüklemişlerdir. Deprem yada benzeri yıkımlardan yaklaşık 5 ile 10 saniye önce uyarı alan sistem, deprem durana kadar “deprem var”, “deprem var” uyarısında bulunmaktadır.
c) Hızlı tren ağlarında, deprem ve benzeri yıkımlarda, gerektiğinde durmasını sağlayacak deprem sensörleri ile donatılmıştır. Böylece, trenlerin işlemesinde güven sağlamaktadırlar.
d) Tüm TV kanalları acil olarak resmi deprem yayınına geçerek, artçı depremler, nerede korunulması gerektiği yinelenmekte ve yönlendirilmektedir.
e) Okullarda, ayda bir kez olmak üzere düzenli deprem uygulamaları yaptırılmakta, öğrenciler küçük yaşlardan başlayarak deprem duyarlılığı kazandırılmaktadır.
f) Doğal afetlerin toplumsal bellekte yer tutabilmesi için, “Deprem Anıt Müzesi” benzerleri oluşturulmaktadır.
g) Deprem çantası kullanımı ve bulundurulması toplumsal davranışa dönüştürülmüştür.
h) Sel sularının yıkımının önüne geçebilmek için, su tahliye tünelleri oluşturulmuştur.
“Son deprem, aklımızın başımıza gelmesine neden olacak mı?” sorusu yine havada kalmaktadır.
Özellikle siyasal iktidar, ilk günden başlayarak, yardımı bile tekeli altına alma yanlışına düşmüş, kimilerinin yardım girişimlerini önlemiş, bilgi erişimini engelleyerek ve bölgede olağanüstü hal ilan ederek, gönüllü katılımları önleme girişiminde bulunmuş ve işi “kadere” bağlamıştır. Eğer, savladıkları “kader”imizin kaçınılması ise, kendileri neden ortada gezinmektedir, sorusu aklımıza gelmektedir.
Ulusumuzun başı sağolsun.
Yaralılar ve depremzedeler tez elden olağan duruma gelsinler diyorum.