MUSTAFA ÖZCAN
Mersin Nükleer Karşıtı Platformu (MNKP), Mereş merkezli depremlere dikkat çekmek amacıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi’nde basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı yapan MNKP Dönem Sözcüsü Osman Koçak, “6 Şubat 2023 günü yaşanan, 11 ilde yıkıma, on binlerce can kaybına, yüz bini aşkın yaralanmaya yol açan depremlerin, 11 Mart 2011 Fukuşima Felaketinden on iki yıl sonra nükleer santral ve deprem gerçeğini bir kez daha çok açık biçimde gözler önüne serdi. Çok büyük kısmını, belki de tamamını önceden önlemi alınabilir, önlenebilir nedenlerle kaybettiğimiz canlarımızın yakınlarının, yaralılarımızın; ailelerini, yuvalarını, dostlarını, kaybedenlerimizin, halkımızın acılarını paylaşıyoruz. Ve biliyoruz ki bu kayıplarımızın nedeni doğa olayları değildir. Dileriz ki bugünden sonra toplum olarak bugün yaşadığımız acılarımızdan gelecekte tekrar yaşamamak için gerekli dersleri çıkarabiliriz. Bu deprem fırtınasının insanlığın bütün bilimsel ve teknolojik birikimine karşın depremler, hakkında tahminler yapılabilen ama zaman, yer, büyüklük ve şiddet, dolayısıyla etki alanı ve yıkım açısından öngörülemeyen doğa olayları olduğunu ortaya koydu.” dedi.
“Mersin’in il olarak depremsellikten uzak olduğu iddiaları çürütüldü”
Mersin’deki riske dikkat çeken Koçak, “Yerbilimcilerin tespit ettiği üzere Nurdağı’ndan Akdeniz kıyısına çok yakın bir hatta Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin’e kadar uzanan Ölüdeniz Fayı üzerinde yeri ve zamanı tahmin edilememekle birlikte şiddetli deprem/depremler beklendiğini işaret eden Koçak, “Nurdağı’ndan başlayıp Kıbrıs’ın kuzeyinden ve güneyinden geçerek Antalya Körfezine kadar uzanan dalma/ batma/ bindirme fay hatları, Orta Anadolu’da Erciyes bölgesinden başlayarak ve Toros Dağlarını aşarak Anamur’a kadar devam eden Ecemiş fay sistemi Mersin’in il olarak depremsellikten uzak olduğu iddialarını çürütmektedir. Akdeniz’e akan Göksu, Berdan, Seyhan, Ceyhan, Asi gibi büyüklü küçüklü akarsuların bin metreye varan derin deniz yamaçlarına binyıllardır yığdıkları alüvyonlar bir deprem tetiklemesi ile tsunami oluşumu için akmaya hazırdır. Sadece son üç yıl içinde Kıbrıs’ın batısında, 11 Ocak 2022’de Akkuyu’ya 160 km uzaklıkta 6,6 büyüklüğünde, 10 Haziran 2022’de Kıbrıs’ın doğusunda Magosa açıklarında 4,6 büyüklüğünde, 15.04.2020’de Samandağ Kıbrıs arasında Ölü Deniz Fay Hattı paralelinde 4,8 büyüklüğünde deprem gerçekleşmiştir. Depremin merkez üssü Akdeniz kıyısından 92 km içerde olmasına rağmen İskenderun, Magosa ve Erdemli kıyılarında 12 – 17 cm yüksekliğinde tsunami dalgasına yol açtığı Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener tarafından medyada açıklanmıştır. Rosatom Associated Press’e yolladığı bir e-postada Akkuyu reaktörü çevresinde 9 büyüklüğünde bir deprem olasılığının yaklaşık olarak her 10 bin yılda bir olduğunu iddia etmiştir. Bu olağanüstü 10 bin yıllık olasılık hesabının matematiksel değerlendirilmesi dünya matematikçilerine aittir ama tarihsel kayıtlar bu hesabın tam aksini söylüyor.” şeklinde konuştu.
“Depremin, tsunaminin zamanı, yeri ve şiddeti tahmin edilebilir değil”
Akkuyu Nükleer Santrali’nin üzerinde etki yaratabilecek yakınlıktaki çevresinde tarihsel olarak sürekli yaşanmış deprem ve tsunami kayıtlarının olduğunu ifade eden Koçak, “Kıbrıs’ta 1953 – 2023 arasında 6’dan büyük 4 deprem gerçekleşti. Ölü Deniz Fay hattı üzerinde ise tarihsel kayıtları bulunan 15 yıkıcı deprem gerçekleşti. Bu depremlerin bir kısmında Mısır ve Libya kıyılarını dahi etkileyen tsunamiler oluştu. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünün kayıtlarında 2000 yıllık bir süreçte Kıbrıs merkezli 2, Antakya merkezli 13 IX ya da X şiddetinde depremin gerçekleştiği görülmektedir. 6 Şubat Depremi, merkez üssüne 300 km uzaklıktaki Diyarbakır’da yıkıma ve can kaybına yol açmıştır. MESKİ tarafından depremin merkez üssüne 200 km uzaklıktaki Berdan Barajından Tarsus’a ve Mersin’e su taşıyan ana isale hattını borularını etkileyip bozarak şehir suyuna çamur karışmasına neden olmuştur. Yaşanan nükleer santral felaketleri reaktörün soğutulamaması sonucu erimesi ile gerçekleşmiştir. Soğutma suyunu denizden almayı sağlayan ve ısınan suyu denize geri vermekte kullanılan boruların, pompaların ve onlara enerji sağlayan tesislerin hasar görerek çalışamaz duruma gelmesi felaketi başlatmaya
yetecektir. Depremin, tsunaminin zamanı, yeri, şiddeti tahmin edilebilir değildir. Bütün bu güncel ve tarihsel gerçekler karşısında Rosatom’un Akkuyu Nükleer Güç Santrali İnşaatında 6 Şubat Depremi’nin olumsuz etkisi olmadığına ilişkin açıklaması ve 9 şiddetindeki bir depremin Nükleer Santrale bir etkisinin olmayacağına ilişkin iddiası tam anlamıyla temelsizdir. Nükleer santralların sadece varlıkları dahi yaşamsal tehlike taşır. Yaşamın nükleer santral atıklarından korunması, nükleer santralların ömürlerinin sonunda tasfiyeleri, ekonomik yükleri, enerji açısından gereksizlikleri, işletme hatalarından kaynaklanan kazaları nükleer santralların ortadan kaldırılmaları için ayrı ayrı yeterli birer nedendir. Bugün toplum olarak yaşadığımız deprem gerçeği bize gerek doğal gerekse insan kaynaklı felaketlere karşı olduğu gibi bir nükleer felakete karşı da ne kadar hazırlıksız olduğumuzu göstermektedir. Akkuyu Nükleer Santral İnşaatının derhal durdurulması, Sinop ve İğneada projelerinin derhal iptal edilmesi zorunluluğu konusunda iktidarı, nükleer santrali sürdürme eğilimindeki muhalefeti ve kamuoyunu bir kez daha uyarıyoruz. Nükleer santral istemiyoruz, nükleer santrali derhal durdurun, nükleer projelerini iptal edin.” ifadelerini kullandı.