“Anneme söz vermiştim işe başlayınca fırın alacaktım, fırın istiyordu babam almıyordu. Biraz param var anneme fırın alın.
Kalanı da ortanca kardeşime verin.
Aileme sesleniyorum, ”Daha anlayışlı yaklaşın.” Kardeşim istemiyor ama…”
Bir insanın hayatı doğduğunda değil seni yapmaya karar veren aileden başlar. Doğduğun coğrafya kaderinse ailen de kaderindir…
Bir yaşa gelene dek atamazsın!
Oğlu ölmüş..!
Çıkıyor, “Bir zararını görmedim. Olaydan sonra durumunu daha iyi anladık. Kimseden şikayetçi değilim.” diyor..!
“Oğlum neden yaşamına son verdi?”
demek yerine hâlâ mensubu olduğu cemaati koruma peşinde..!
Geçtiğimiz ay cemaat yurdunda başı kesilerek “katledilen” M.S.Tuğrul’un babası da, “Bu gün bizim Şeb-i Arusumuz bu bizim düğün günümüz.”
demiş ve şikayetçi olmamıştı..!
Hep söylediğimiz gibi herkes anne baba olmamalı..!
“Zorunlu ders, zorunlu namaz, zorunlu temizlik, zorunlu risale!”
“Özgürlükçülük” diye diye, laikliği kovup tarikatlerden ve vakıflardan ‘Eğitim yurtları’ yarattılar..!
Kimileri de “hassasiyetlere” dokunmamak için sustu..!
Susanlar da, yapanlar kadar suçlu mu?!
“Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye barışa aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur, ışıyacaksın!
Ölüme saniyeler kalsa bile…”
Türkan Saylan
Peki olay ne?
Bilmeyenlere ki, eminim bu ülkede milyonlarca insanın bundan haberi yoktur ve olmayacaktır..!
Enes Kara, henüz 20 yaşında, tıp fakültesi 2. sınıf öğrencisiydi.
İntihar ederek yaşamına son verdi.
Enes’in geride bıraktığı bir video ve not var.
Zorunlu olarak cemaat yurdunda kaldığını ve hayattan nasıl koparıldığını tek tek anlatıyor:
“Yaşama sevincimi kaybettim..!”
diyor.