Bazı sanatçılar toplumsaldır…
Sanatını toplum için yaparlar…
Yani, eserlerinde verdiği tema toplumsaldır…
Sanat için sanat, yapmaz…
Toplum için sanat, yaparlar…
Bunlardan biri de Edip Akbayram’dır…
Vefatının ardından bir röportajına denk geliyorum…
12 bin lira maaş alan bir insanın ruhsal anlamda mutlu olamayacağını, hele de kirasını ödüyorsa, kahvaltısında zeytin, peynir göremiyorsa nasıl mutlu olabileceğinden, bahsediyordu…
“Bizler bir kilo et tüketebiliyorsak, komşunuz en azından 250 gram et tüketebilmeli.” diyordu…
Çünkü can Edip, bireysel mutluluktan ziyade bir bütünün mutluluğuna, toplumun mutluluğuna odaklanmak gerektiğini keşfedenlerdendi…
Yani Edip Akbayram, belli bir zümrenin refahının topluma mal edilemeyeceğini ifade ederek özellikle ezilmişlerin sesi olmaya özen gösterdiğini…
Şarkılarında bu toplumsal mesajı verdiğinin de altını çiziyordu…
“Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.”
“Aldırma Gönül. ”
“Gittin gideli.”
” Güzel Günler Göreceğiz. ”
Aklıma gelen şarkıları…
Toplumsal kültür olarak, merhum olan kişinin arkasından iyi şeyler söylenir…
“Merhumu nasıl bilirdiniz..(?)”,
sorusuna
” İyi bilirdik .” cevabı verilir…
Hatta, hoca efendinin “hakkınızı helal ediyor musunuz..(?)” sorusuna
Cemaat hep bir ağızdan, “Helal olsun..!” der…
Sevilmeyen insanların ise arkasından her türlü beddua edildiğine de tanıklık etmişizdir…
Kültür, gelenek hak getire..!
Anlatmak istediğim,
sevilen sanatçılar, yalnızca sanatçılığıyla değil, tutum, davranış, kişilik, karakter ve babacan duruşuyla da sevilirler…
Can, Edip Akbayram da onlardan biriydi…
Sevilen bir sanatçımızdı…
Mekanın cennet olsun..!
