Müslümanlık, ahiretle ilgili bilgiler verdiği gibi dünya hayatının düzenlenmesiyle ilgili emirler de vermektedir.
İslam’da nasıl namaz, oruç, hac, zekât gibi ameli hükümlerden; Allah, melekler, kitaplar, Peygamberler, Ahret, kaza – kader gibi itikadı hükümlerden ve doğruluk, cömertlik gibi ahlaki hükümlerden bahsediliyorsa, aynen onun gibi dünya hayatı ile ilgili olarak insanların birbirleriyle olan ilişkilerinden, devlet ile vatandaşlar arasındaki hukuki durumlardan, ekonomi, tıp, iktisat alanında yapılması gereken çalışmalardan bahseden hükümler vardır.
Kur’an-ı Kerim ’de; 70’ e yakın Ayet-i Kerime’de aile hayatından, eşler arasındaki ilişkilerden, akrabalar arasındaki bağlardan bahsedilir.
Alış-veriş, ortaklık, icar, borç alıp vermek gibi mali ve hukuki işlerle ilgili ayet sayısı yine 70’ i bulmaktadır.
İnsanların işlediği suçlar ve bu suçlara verilecek cezalarla ilgili ayet sayısı, 30 civarındadır.
Şahitlik yapma, yemin etme gibi muhakemat hükümleriyle ilgili 13 ayet bulunmaktadır.
Devletle vatandaşlar arasındaki ilişkiler, İktidar ile fertler arasındaki bağlar, toplumların ve fertlerin yapması gereken kurallarla ilgili ayet sayısı 1O ’ dur.
İslam devletleriyle Müslüman olmayan devletler arasındaki devletler hukukunu konu alan ayet sayısı, 25 civarındadır.
Bir ülkenin kalkınması için alınması gereken ekonomik tedbirler ile ilgili ayet sayısı ise, 10 civarındadır.’’
İslam’da mezhepler vardır.
Mezhep: Bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen isimdir.
Gidilen, takip edilen yol anlamına da gelmektedir.
Peygamber Efendimiz Cenab-ı Allah’tan aldığı emirleri insanlara ulaştırmış ve onlara Kur’an-ı Kerimi tebliğ etmişti.
Ayrıca Kur’an-ı Kerim’den ayrı olarak Peygamber Efendimizin söylediği sözler Müslümanlar tarafından tamamen ezberlenmiş, yaptığı işler, hareketler ve davranışlarla başkalarının yaptığını gördüğü halde ses çıkarmadığı fiiller tamamen öğrenilmişti.
Herhangi bir dini hüküm hakkında karar verme kolaylığı mevcuttu.
Aradan yıllar geçmiş ve İslam ülkeleri genişlemişti.
Bu sıralarda da Sahabeler ile sonraki devrelerde Din âlimleri Müslümanlığı yaymak, Allah ve Resulünün emirlerini insanlara tebliğ etmek üzere yeni Müslüman olmuş ülkelere gönderilmeye başlanmıştı.
Bu ülkelere giden İslam bilginleri de Allah’ın emirlerini, Peygamberin sözlerini o ülke insanlarına anlatmaya başlamıştı.
Anlatılan Ayet-i Kerimeler ve Hadis-i Şerifler üzerinde bütün ülkelerde tam bir birlik ve beraberlik vardı.
Yine o dönemlerde çeşitli İslami hükümler hakkında içtihat yapabilecek derecede güçlü Din alimleri de vardı.
Bu Âlimler Kur’an-ı Kerim’i ve Hadis-i Şerifleri çok güzel şekilde açıklamışlardı.
Ancak Kur’an-ı Kerim’i ve Hadis-i Şerifleri açıklarken Kur’an ve hadislerin özünü değil de Fer’i hükümlerden bazılarını farklı şekilde anlamışlar ve farklı şekilde anlatmışlardır.
Dinin aslında, özünde değil de Fer’i Meselelerde, fer’i hükümlerde farklı görüşler ve farklı mezhepler ortaya çıkmıştır.
Ancak bu farklılık asli meselelerde değil Fer’i meselelerde, yani teferruattadir.
Dinin asıl hükümlerinde herhangi bir farklılık söz konusu değildir.
Çünkü Peygamber Efendimiz zamanında olsun, ondan sonraki dönemlerde olsun çeşitli yerlere giden bilginler Peygamberimizin sözlerini bizzat kulaklarıyla İşitmemişler ve yaptıkları fiilleri gözleriyle görmemişlerdi.
İşte bu sebeple fer’i meselelerde farklı yorumlar ortaya çıkmıştı.
Bundan da mezhepler meydana gelmiştir.
Esasen hiç bir mezhep imamı:
“Ben mezhep kuruyorum. Benim mezhebimi kabul ediniz.” dememiştir.
Onların vefatından sonra onların görüşlerinin benimsenmesiyle mezhepler ortaya çıkmıştır.
Tekrar belirtmekte fayda vardır ki Hanefi, Maliki, Şafii ve Hambeli… Mezhepleri dediğimiz hak mezheplerin hiç birinde dinin aslî hükümlerine ait hususlarda görüş ayrılığı yoktur.
Görüş ayrılığı fer’i meseleler dediğimiz teferruattadır.
Esasen İslamiyet’i kabul eden yeni ülkelerin pek çok adet, gelenek ve görenekleri vardır.
Buralara İslamiyet’i yaymak için gönderilen kimseler bu bölgelerde her türlü dini hükmü teker-teker, ayrı-ayrı ele almışlar ve fer’i meselelerdeki bazı ufak tefek görüş ayrılıkları bundan kaynaklanmıştır.
Günümüzde hak mezhep olarak kabul edilen mezheplerin dışında da görüş ayrılığından doğan bazı mezhepler vardır.
Bu mezheplerden bir kısmı inanç yönünden hatalı görüşlere sahiptir.
Bunun yanında Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerine benzer Kur’an-ı Kerime ve Hadisi Şeriflere uygun daha başka mezhepler de ortaya çıkmış ancak bu mezheplerin görüşlerini benimseyen kimseler sayıca az olduğu için bu mezhepler gelişmemiştir.
Hak mezheplerin kendi aralarındaki ayrılıkları özde değil, şekildedir.
Bu ayrılıkların dinimizin ilerlemesine herhangi bir zararı yoktur. Bilakis daha da faydası vardır.
Hoşça kalınız.