Allah inancı insanda yaratılıştan olduğu için, insan çevreden olumsuz bir şekilde etkilenmiş olsa bile, Allah’ın varlığını ve birliğini kabullenmesi gerekir.
Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ’dan bahseden ayetlerin çoğu O’nun varlığını ve birliğini bildirir.
Tevhid inancı yani Allah’ın ortağı ve benzeri olmadığı vurgulanır.
Kur’an’da Allah’ın varlığı konusu, insan için bilinmesi tabii, zorunlu ve apaçık bir gerçek olarak kabul edilmiştir.
Fıtratı bozulmamış bir insanın normal olarak Yaratanını bulacağı ifade edilmiştir.
Ancak her toplumda çeşitli sebeplerle Allah’a inanmayanlar veya şüpheleri olanlar bulunabilir.
İşte böyleleri için Allah’ın varlığının aklen ispat edilmesi gerekir.
Bu da önceki bölümlerde belirttiğim şekilde Allah’ın varlığının ve birliğinin akli delillerinin öğrenilmesi ile mümkün olur.
Ayrıca Kur’an ayetleri ve hadisler bu akli deliller için zengin bir kaynak oluştururlar.
İslam akaidine göre Allah birdir ve tektir. Bu bir oluş, sayı yönüyle bir birlik değildir. Çünkü sayı bölünebilir ve katlanabilir. Allah böyle olmaktan münezzehtir. O’nun bir oluşu, zatında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde; Rab oluşunda ve hâkimiyetinde yegâne oluşundan, eşi ve benzeri olmayışındandır.
İhlas sûresinde Allah’ın bir olduğu, hiçbir şeye muhtaç olmadığı, doğurmadığı ve doğrulmadığı, O’nun hiçbir denginin bulunmadığı ifade edilmiştir:
Kâfirûn süresinde de ibadetin ancak Allah’a yapılacağı, Hz.Peygamber’in kâfirlerin taptıklarına önceden tapmadığı gibi, sonra da tapmayacağı açıkça bildirilir.
Kur’an-ı Kerim’in pek çok sûresinde de Allah’ın birliği anlatılır ve eşi ve benzerinin bulunmadığı vurgulanır:
“Allah evlat edinmemiştir. O’nunla beraber hiçbir ilah da yoktur. Aksi takdirde her ilah kendi yarattığını sevk ve idare ederdi. Ve mutlaka onlardan biri diğerine üstünlük sağlardı. Allah onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.”
“ Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka İlahlar bulunsaydı, yer ve gök kesinlikle bozulup gitmişti…”
Kâinattaki düzen Allah’ın birliğinin en açık delilidir. Çoğunluğu Mekke’de nazil olan Kur’an ayetlerinin bir kısmı doğrudan tevhidi anlatır.
Allah’ın birliğini ikrar etmek ve her çeşit ortağı O’ndan uzak tutmakla gerçekleşen tevhid, İslam dininin en önemli özelliğidir.
Her türlü beşeri sıfatlardan uzak bir Allah inancı, İslâm’ı hem cahiliyye putperestliğinden hem Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerin sonradan bozulmaya uğramış şekillerinden, hem de diğer batıl dinlerden ayırır.
Bir kısım İslam âlimlerine göre insandaki yüce bir yaratıcıya inanma ihtiyacı, yaratılıştan olduğu için Allah’ın varlığına dair dışarıdan deliller aramaya, hatta mantıkî ve aklî deliller sunmaya ihtiyaç yoktur.
Fıtratı bozulmamış olan, ruhu hastalanmamış her insan Allah’ın var ve bir olduğunu bilir ve anlar.
Yoksa Allah’ın varlığına dair deliller sadece insanı uyarmak ve içindeki şuurunu artırmak içindir.
Nasıl ki, mıknatıs ile demir birbirine yaklaşınca mıknatıs demiri çeker. Çünkü bu onun yaratılışında gizlenmiştir.
İşte insan da yaratılış özelliği bozulmadıkça aklı ve vicdanı yardımıyla Yaratıcısını bulacaktır. Çünkü insan, kendi iç dünyasına ve dış dünyada Allah’ın varlığını ispat eden şeylere bakarak, Allah’ın varlığını bunlardan anlayabilecek özellikte yaratılmıştır.
Zira insanın kendi yaratılışı da bizzat Allah’ın varlığının açık bir delilidir.
İslam bilginlerinin çoğuna göre insan, kendi varlığı ve kâinat üzerinde tefekkür ederek Allah’ın varlığına dair delillere ulaşabilecek akla ve şuura sahiptir.
“O’nu gözler idrak edemez. Fakat O, gözleri idrak eder.” ayeti, Allah’ın duyularla doğrudan doğruya idrak edilemeyeceğini ortaya koymaktadır.
Bir ayette: “İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki, Allah’ın, gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun…” buyrulmuştur.
( devam edecek )