Cezaevindeki kader mahkumları yıllarca yatıp çıktıktan sonra, yeni bir suçla yeniden içeri giriyorlar.
Peki bu insanlar nasıl yeniden topluma kazandırılıp suç oranı düşürülebilir?
Devlet bir yandan suç işleyenlerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlayarak onları cezalandırmakta, diğer yandan da başka bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumaktadır.
Bu bağlamda bireylerin cezalandırılması diğerlerini suç işlemekten alıkoymalı ve özel olarak da cezalandırılan bireyin bir daha suç işlememesini sağlamalıydı!
Maalesef istatistiklere göre durum böyle olmadı..!
Hukuk alanındaki gelişmelerle birlikte cezanın tek başına bu amaca ulaşmaktan uzak olduğu görüldü.
Özellikle cezası sona eren bireylerin toplum içinde yer bulamamaları ve bu durumun yeniden suç işlemeye uygun, hatta bazen zorunlu bir ortam yaratması karşısında konu yeniden tartışılmaya başlandı.
Cezanın çektirilmesine ilişkin kuralları düzenleyen infaz hukuku kurallarının, cezalandırılan kişiyi ıslah etmesinin yanı sıra onu toplumda yeniden yaşayabilecek ve yer edinebilecek bir birey haline getirmeye yarayacak enstrümanları da düzenlemesi gerektiği fikri üzerinde de uzlaşma sağlandı.
Bu kapsamda ortaya topluma yeniden kazandırma (resosyalizasyon) kavramı çıktı.
Gelelim kader mahkumlarını topluma yeniden kazandırmanın unsurlarına…
Topluma yeniden kazandırma için terapi ve danışmanın önemi muhakkak.
Hükümlünün psikolojik durumu ne kadar sağlıklı olursa infaz sonrası
hayatı o kadar kolay şekilleniyor.
Eğitim ve öğretim yoluyla hükümlünün topluma yeniden kazandırılması mümkün.
Eğitim hem meslek hem de bilinç kazandırma için önemli bir basamak.
Bu anlamda ABD’de 1700’lerde cezaevlerinde ilkokul eğitimi verilmeye başlanmış.
1970’lerde ise hükümlülerin üniversite eğitimi almalarının önünü açacak faaliyetlere başlanmış.
Eğitim topluma yeninden kazandırma için önemli bir basamak olsa da, bazı sorunları da beraberinde getirmekte.
Özellikle farklı eğitim ve kültür
seviyelerindeki mahkumların sisteme ne şekilde dahil olacağının belirlenmesi kolay olmuyor.
Hükümlünün dışarıdaki hayatının belki de en önemli ayağını meslek oluşturmakta.
Kendi hayatını kazanabilecek durumda olmayan bir hükümlünün dışarıda suça bulaşmadan kalabilmeleri ise mümkün olmuyor.
Öte yandan meslek edindirme faaliyetinin de hükümlülerin yapısına uygun olması
gerekiyor.
Hapishane öncesinde de belli bir entelektüel birikimi, eğitimi
olan mahkumların elişi vb. meslek kurslarıyla meslek edinebileceklerini düşünmek çok da gerçekçi değil.
Dolayısıyla bu mahkumların da yararlanabileceği (yabancı dil-çeviri kursları gibi) projeler geliştirilmesi gerekmekte.
Suçun önlenmesi ve topluma yeninden kazandırma, sadece iç hukukun sorunu değil. Uluslararası alanda da konuyla ilgili çalışmalar yapılmakta.
Zira bu konu bir yönüyle ciddi bir insan hakları meselesi oluyor.
Öte yandan suçluluğun önlenmesindeki çabalar da sınır aşan suçlulukla mücadele
anlamında da önem taşımakta.
Bunlar çok önemli ve toplumu da çok yakından ilgilendiren bir konu.
Kolaylıklar diliyorum…