İnsanoğlu tarih boyunca yüce Allah’ın yarattığı beynin çalışmasını sürekli merak etmiş ve ona benzer bir cihaz yapma gayreti içinde olmuştur.
Günümüzde de bu heyecan bilim dünyasında etkisini sürdürmektedir.
Ateşi keşfetmenin, tohumu keşfetmenin, topraktan üretileni artırmak için yeni icatlar yapmanın ve makineyi icat etmenin arkasında aslında bu arayış yatmaktadır.
Hayallere dayalı arayışlar, insanın yeteneklerini yansıtan makineler tarih boyunca pek çok öyküde, resimde, heykelde betimlenmiştir.
Milattan önce 4. yüzyılda yaşamış olan Aristoteles’in Poetika kitabında; “Esasında her insanın en büyük hayali elinde tuttuğu tüm aletlerin emriyle ya da ihtiyaç halinde kendi işini yapan bir zekaya sahip olmasıdır.”
ifadelerine yer vermektedir.
Günümüzde bir hayli popüler olan ve neredeyse tüm alanlarda yer edinen yapay zekanın felsefi temelleri ve ilk somut adımları 17. yüzyıla dayandırılır.
Zira 17. yüzyılda insan ve hayvan davranışlarını taklit eden otomatlar oluşturma yarışı başlamıştır.
Bu yarış dönemin felsefi bakış açısına da yansımıştır.
17. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan sanayi devrimi; buhar gücü kullanarak çalışabilen ilk makinenin icadı ile doğmuştur.
Bu makine, dünya tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı ve dünya tarihinde çok önemli sonuçlar doğuran bir değişime öncülük etmiştir.
Makineyi icat edenler dahi bu icadın nerelere ulaşılabileceğini tahmin dahi edememiştir.
Makineleşme süreci, elektrik ve seri üretim kapasitelerinin icat edilmesinden sonra toplumların gelişme göstergesi haline gelen sanayi toplumunu tetiklemeye devam etmiştir.
Arayışlar devam etmiş ve otomatik çalışan makine hayalleri bilgisayarların icat edilmesine ve bilgi teknolojisindeki ilerlemelere yol açmıştır.
Bu sayede işletmelerin otomatik makineler ve yazılım operasyonları yaygınlaşmaya başlamıştır.
Kayıtlarda genel olarak 17. yüzyıl esas alınmakla birlikte yapay zekâ çalışmalarının başlangıcı Anadolu’muzda, Şırnak Cizreli İsmail Ebul El-Cezeri’nin (1136-1206) asırlar önce geliştirdiği hidrolik makinalarına, robot çizimlerine kadar dayandırabiliriz.
Tıpkı birçok diğer bilimsel alanda yapılan çalışmalarda olduğu gibi bu alanda da en temel çalışmalar yine Anadolu coğrafyasında yapılmıştır.
Sibernetik ilminin kurucusu kabul edilen ‘İsmail Ebul-İz El Cezeri’ Şırnak-Cizrelidir.
Sanayi Devrimi’nden 400 yıl kadar önce hidrolik makineleri icat etmiştir, robotik çizimler yapmıştır.
İnsan zekasının en önemli göstergesi öğrenebilme becerisidir.
Dolayısıyla insan zekâsı örnek alınarak oluşturulmaya çalışılan yapay zekâ sistemlerinin temelinde de makinelere öğrenme becerisi kazandırma düşüncesi yatmaktadır.
Yapay zekanın en önemli özelliği öğrendiklerini çok hızlı kullanabilmesi ve kalıcı öğrenmeler, data birikimi edinebilmesidir.
İnsan zekasının taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan ve en basit ifadesiyle makinelerin insan öğrenmelerini modellemesi olarak belirtilen yapay zekâdır.
Yapay zeka da; tecrübelerden öğrenebilen, öğrendiklerini muhakeme edebilen, şekilleri, görüntü ve örüntüleri tanıyabilen, karmaşık problemlere çözümler üretebilen, lisanı anlayarak kelimeler ile işlem yapabilen ve bilişim dünyasına farklı bir bakış açısı kazandıran bir bilim dalıdır.
Bugün itibari ile yapay zekâ, zeki makineler, özellikle de zeki bilgisayar programları oluşturan bilim ve mühendislik dalı haline gelmiştir.
Sonuç olarak en çok merak edilen yapay zeka, artık kendi işini yapan bir zeka olarak aramızda…