Merhaba.
Buralarda çok yeniyim, biraz da heyecanlı.
Aslında tam olarak nereden başlayacağımı bilmesem de, önce kendimi tanıtarak başlamalıyım işe…
Kader benim adım. Yaş 25.
Doğdum gurbetçilerin
Almanya’sında.
Çocuktum aşık oldum.
20 yaşında çocukluk aşkım için döndüm geldim, vatanıma…
5 yıldır yaşıyoruz çocukluk aşkımla Mersin’de.
Bir de 1 buçuk yaşında dünyalar tatlısı oğlumuz var…
“Neden döndün, keşke eşin Almanya’ya gitseydi?” dediğinizi duyar gibiyim.
O zaman size kısaca hayat arkadaşımdan bahsedeyim.
Özgürlüğüne fazlasıyla düşkün, deniz görmeden yaşayamayanlardan.
Ailesine, arkadaşlarına fazlasıyla düşkün ve çevresinde çok sevilen bir adam.
Şimdi belki neden Almanya’ya gelmek istemediğini anlamışsınızdır.
Günümüz de maalesef bir çok genç başka ülkelere gitmeyi hayal ediyor, belki mecbur bırakılıyor.
Haklılık payı çok, ne yalan söyleyeyim ama bam başka bir ülke de, bam başka bir kültür de sıfırdan başlamak oldukça zordur!
Özellikle eşimden örnek verecek olursam, burada bu kadar sevilen sayılan bir adamın başka bir ülke de ikinci sınıf insan muamelesi görecek olması ne kadar büyük bir yıkım..!
Denizi görmeden kendini iyi hissetmeyen birine bunu yapamazdım. Bu balığı karaya çıkarıp, “Hadi artık burada yaşayacaksın ve yemin bol olacak” demek gibi bir şey olurdu..!
Bu yüzden hiç ısrar etmeden ben bu güzel şehire geldim. İstanbul’da yapamazdım, Ankara’da yapamazdım ama Mersin henüz keşfedilmemiş bir cennet, her köşesi ayrı güzel. Evet evet, karşınızda bir Mersin -Taşucu- aşığı duruyor…
Umarım yazımı keyifle okumuşsunuzdur, artık birlikteyiz ve size anlatmak istediğim çok şey var…