Prof. Dr. İlber Ortaylı  Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin davet üzerine Mersin’e gelerek “İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy” konulu konferansı Kongre Sarayında gerçekleşti.

Gerçekleşen konferansa Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Kerim Tufan’ın yanı sıra, Vali Yardımcısı Süleyman Deniz, MHP il ve ilçe yöneticileri, meclis üyeleri, akademisyenler, oda, dernek ve vakıf başkanları ve binlerce Mersinli katıldı.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, yaptığı konuşmada izleyenleri kendine hayran bırakarak konferansta izleyicilerden bol alkış aldı.

 

“MEHMET AKİF ERSOY SON DERECEDE KÜLTÜRLÜ BİR ŞAİRİMİZDİR”

 

Ortaylı, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümünde yapılacak en gerekli görevlerden birinin milli şair Mehmet Akif Ersoy’u anmak ve anlamak olduğunu söyledi. Mehmet Akif Bey ilginç bir hayatı olan ve imparatorluğun son dönemindeki milli uyanışın, imparatorluktan vatandaş toplumuna geçişin yansıması olduğunu kaydeden Ortaylı: “Çünkü şurası bir gerçektir ki Mehmet Akif’in nesli bir imparatorlukta doğdular ve Mehmet Akif Bey de Osmanlı Devleti’nin yaşadığı problemlerin içerisinden geçen biridir. Mehmet Akif, İstanbul’da yetişmiş, katiyen Balkan milliyetçiliği gütmeyen ve İslami tarafı ağır basan bir şairdir.  Ancak İslam’ı bir ananeden çok, modern bir idrakle kavranması olarak algılayan biridir. Son derecede kültürlü bir şairimizdir. Okuması itibari ile bizim mülkiye mektebinin idadi kısmı, o zaman yeni açılan yüksek kısmına devam edecek mali takati yok.  Daha iyi burslu olduğu için baytar Mektebi’ne geçiyor. Böylelikle Baytar Mektebi’nin iki tane önemli simasından biri oluyor” ifadelerini kullandı.

“MEHMET AKİF ABDÜLHAMİT’E KARŞIYDI”

Ortaylı, “Tarih bizim bugünkü bakışımız gibi değil. Bugün olaylara daha soğukkanlı, hiddeti ve şevki geçmiş insanlar olarak bakıyoruz.  Zamanlar değişiyor. Bugünlerde Mehmet Akif’in Abdülhamit karşıtlığını ele alan bazıları bunu ileri sürüyorlar. Abdülhamit’e, ‘Yıldız’ın Baykuş’u’ derdi. Bu bir devrin münevverinin yapısıdır. Yani istibdat geldiği zaman, bir devrin bürokratik imtiyazlarını, baskısını, adam kayırıcılığını hazmedemeyen bir aydın bürokrat sınıfı vardır. Bilhassa devletin parasına el sürmekten fevkalade çekinen Mehmet Akif gibi bir insan var karşımızda” şeklinde konuştu.

 

 

“İSTİKLAL MARŞI ÇOK BÜYÜK EDEBİ BİR METİNDİR”

 

Ortaylı, İstiklal Marşı’nın çok büyük edebi bir metin ve çok derin bir felsefesi olduğunu belirterek: “İstiklal Marşı’nı Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul etti. Bu gördüğümüz kıtaları Mehmet Akif Bey milli marş diye yazmadı. Bir yarışma açıldı. Yarışmaya gelen şiirlerin hiç birisi beğenilmedi. Orada o zamanın Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver dedi ki: “Bu şiirleri bırakın. Burada layık olan Mehmet Akif Bey’dir’ dedi. Baş hatip Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Akif Bey’e sormadan kürsüye çıkarak şiiri okudu. Okuyunca alkışlarla kabul edildi. 500 lira maaş koydular ama Mehmet Akif Bey bu parayı kabul etmedi.  İstiklal Marşı çok büyük edebi bir metindir ve çok derin bir felsefesi vardır. Bırakın bizim milleti hiçbir milletin insanının yüzde doksan böyle bir metni okuyup, keyfine varamaz. Bu ancak yüksek edebiyat zevki olan biraz tarih, biraz felsefe tadı olan milletin hoşlanacağı bir şiirdir. En edip en tarihçi milletler bile her metni anlamazlar” şeklinde ifadelere yer verdi.

 

“HEPSİNİ ELİNİN TERSİ İLE ÇEVİRMİŞ”

 

Konferansta izleyiciyi kendine odaklayan Ortaylı: “Bundan birkaç yıl evvel çok utanç verici bir durum oldu. Koca koca herifler İstiklal Marşı’nı söyleyemiyordu. Sizi kutlarım. Bu akşam hiç değilse teypten bile olsa gayet güzel iştirak ettiniz. Bu önemli. İstiklal Marşı birkaç yıl bestesiz kalmış. Gayet enteresan yarışmalar yapılıp, beste teklifleri sunulmuş. En sonunda Osman Zeki Üngör’ün bestesi kabul görmüş. Bugün için İstiklal Marşımızın yerine koyabileceğimiz bir metin yok.  Zaten çok iyi beste yapacak müzisyen de henüz duymadım. Ama olacak. Mehmet Akif’in hafızı Kuran-ı Kerim’dir. Arapça biliyor. İlk kıtanın başlangıç kelimesi olan ‘Korkma’ ayeti kerimelerden birindedir. Çekinme, endişelenme anlamına da gelir.  Oradan almıştır. Çünkü Mehmet Akif Bey son dönem Osmanlı asrının olaylarını İslam asrısaadeti ile mukayese etmekten çok büyük haz duyarmış. Mehmet Akif Bey aynı zamanda İran şiirini çok iyi biliyor. Ankara’da 1920 meclisine katılmıştır. 1920 meclisine katılması çok büyük bir fedakârlıktır. Çünkü İstanbul’da oldukça yüksek bir maaşı vardır. Hepsini elinin tersi ile çevirmiş. Ankara’ya geçişi ve meclise katılışı herkes için fevkalade büyük bir moral meselesi olmuştur.” diye belirtti.

 

“ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE BİR KASİDE YAZIYOR”

 

Son olarak konuşmasının son bölümüne gelen Ortaylı: “Bu nasıl derin bir şairdir? Çanakkale Şehitlerine bir kaside yazıyor. Yazdığı kaside Süleyman Nazif tarafından, ‘Allah’ın şairleri de var’ diye tarif ediliyor.  Bu çok önemli bir şeydir. Şiir sanatını çok iyi söyleyen adanlar da vardır demek istiyor. Hakikaten o şiir muhteşem bir şeydir. Ama bugün eskimiş gibi görünüyor. Çünkü insanlar modern Türkiye’de ‘Yedi Kandilli Süreyya’nın’ astronomideki bugünkü anlamını bilmezler. İstiklal Marşı’nın kıtalarını bilmek zorundayız. Çünkü karşınızda bütün İslam dünyasının tek savaşçısı var. İslam dünyası bitmiş. En kalabalık kısmı İngilizlerin elinde. Kala kala burası kalmış. Onun için o mısraların ne olduğunu anlamamız lazım. İnsanlar orduları ile var olur. Tabi ki Çanakkale için o şiiri yazmıştır. O istiklal Marşı da 1914’te başlayan mücadelenin bitişini gösterir. O bakımdan önemlidir. Bugünde anılmasında da fayda görüyoruz. Türkler yaşadıkları ve yaptıklarını, tarihi bilmeyen çok eğitimli, cahil bir millettir. Şu anda biz dünyanın en iyi hekimlerine sahibiz. Birçok tıp fakültemiz var. Elli tane daha açarız. Ama içine 500 tane lüzumsuz talebe doldurmayın, sadece 50-100 tane alın en iyisi çıkmaya devam eder. Çok iyi mühendislerimiz var ama mimarımız yok. Neden? Çünkü cahiliz. Tarih ve coğrafya bilmeyen bir kavim bu gibi sanatlara akıl erdiremez. Dil öğrenmeden bu imparatorluğu anlamamız mümkün değildir. Kocabaşın kocaman derdi olur. Bu yaşanmış tarihi anlamak için milattan önce yirminci yüzyıla kadar bilmemiz gerekir. Şu an üç bin yıllık tarihin üzerinde oturuyoruz. Ama bunların ne kadarını biliyoruz. İşte bunları düşünmemiz gerekir. Ümit ederim ki gelecek kış sezonunda burada daha çok görüşürüz ” şeklinde konuştu.

YER SEÇİMİ VE ORGANİZASYON BAŞARISIZDI..!
 

Konferans sonrasında yapılan değerlendirmede, çoğu katılımcının yer olmadığı için  geri dönmek zorunda kalması, böyle bir konuk için kongre merkezinin küçük olması ve izdihamı önleme adına sürekli yapılan uyarı anonslarında ağır dil kullanılması, bazı basın mensuplarının içeri alınmaması, eleştiri konusu oldu.