Hep sorarlar, “Neden insanlardan çok hayvanları seversiniz..?” diye…
En kaba şekliyle, “Size ne kardeşim, gönlümün kâhyası mısınız..(?)” demek isterim.
Ama yine de kibar takılacak olursam küçük bir açıklamada bulunayım…
İnsanlar, “Vefasız” olduğu için..!
Kabası, “Nankör ” oldukları için..!
“Çiğ süt emdikleri” için..!
Evet, bir insana istediği kadar iyilikte bulunun veya onun özel ihtiyaçlarını karşılayın bir gün sonlandırmak durumunda kaldığınızda, “En kötüsü” siz olursunuz…
Bu durum ister arkadaşınız, ister partneriniz, isterse aileden bir yakınımız olsun…
Sonuç hep aynıdır..!
Almaya alışkın olan insan bir set ile karşılaştığında, hakkınızdaki düşünceleri hemen değişir…
Size duygu sömürüsü yaparak, sizi eleştirerek ve hatta sizi suçlayarak, mecburluk görevini yakıştırır…
Sanki ömür boyu vermeye ve de ömrünüzü o insan için tüketmeye koşullanmışsınız gibi…
Sürekli kendinizi ispatlama devinimi…
Öyle ki bu insanlar için kalbinizi feda etseniz dahi, “Zaten kalpsiz bir insandı.”
Zamanınızı feda etseniz dahi, “Zaten oyalanıp duruyordun, ne yapıyordun ki..?”
Onlar için ölseniz dahi, “Zaten yaşamıyordun ki..!” yakıştırmasında bulunurlar…
Bir insana her gün yemek verdiğiniz halde, bir gün vermeseniz sizden kötüsü yoktur..!
Hayvan öyle mi..(?)
Bir hayvanı beş gün aç bıraksanız dahi, sizi gördüğü zaman sevinçten yine de kuyruğunu sallar…
Peki insanoğlu nankör olduğu için yardım hiç
edilmemeli mi?
Elbette ki hayır…
Demek istediğim,
yardımların alışkanlığa dönüştürülmemesi…
Balık tutup vermektense balık tutmayı öğretmek…
Bazı insanlar, gerçeği algılaması için sert bir duvara toslamalı…
İyilik yapılamıyorsa dahi en azından kötülüğün yapılmaması…

