Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

KÖTÜMSERLİK VE İYİMSERLİK..!

Birbirine zıt iki kelime…

Birbirine zıt iki kelime…
Biri karamsarlığı, yıkımı, kaygıyı, üzüntüyü, mutsuzluğu, umutsuzluğu, çaresizliği, devinimsizliği, boyun eğişi çağrıştırır…
Diğeri, kötümserliğin tersine; umudu, çareyi, olabilirliği, mücadeleyi, hoşnutluğu, sevinci, güzeli, gülmeyi kişinin iyi olarak algıladığı her olumlu durumu içinde barındırır…
İyimserlikte, tasa ve endişeye yer yoktur…
İyimserlik, yaşanılan kötü durumlarda -Ucunda ölüm yoksa- iyi bir uç yakalayıp onda bir teselli bulmaktır…
Voltaire ise, “Candide” adlı eserinde iyimserliğin olumsuz yönüne değinmiştir…
Ona göre, İyimserliği belirleyen esas temel “Gerçeklik” üzerine kurulmuştur…
Yani gerçekçi olmayan körü körüne bir iyimserliğin tehlikeli olduğundan bahsetmiştir…
“Her şey kötü” iken ısrarla, “Her şey iyi” demenin içinde bulunulan olumsuz durumu görmezden gelmek ve bu nedenle çözüme kavuşturma çabasından yoksun bırakmak, anlamına geldiğini ifade etmektedir…

Bu tür yaklaşım kişiyi gerçeklikle yüzleşmesinden alıkoyacağı için sorunun çözüme kavuşturulması ya ertelenmiş veya görmezden gelinmiş olacaktır…
Bu durum da daha vahim daha kötü sonuçlara yol açacaktır…
Voltaire’e göre iyimser düşüncelerden arındırılmış bir gerçekçi bakış açısı, kişinin sorunları kabul edip onlarla mücadele etmesini sağlayacaktır…
Toplumun geneline baktığımızda büyük bir kısmının kötümser, diğer kısmının da iyimser olduğunu görürüz…
Kötümser olanlar için her şeyin sonudur…
Gözünün önündeki çözümü dahi görmezler…
Sürekli olarak sızlanıp dururlar…
Her şeyde her olayda veryansın yapan tiplerdir…
İyimserlerde ise sürekli olarak bir kaçış söz konusudur…
Gerçeklikten, mücadeleden kaçış…
Şükürcü kimliği…

Voltaire’in de bahsettiği bu kişiler gerçeklik algısını yitirmiş kişilerdir…
Sorunlardan kaçarak mutlu olmaya çalışan insanlardır…
Ama bu kaçış, kısa süreliğine kişiyi oyalasa da istenmeyen sonuçlara götürmektedir…
Halk ekmek, et, yumurta kuyruklarında sıraya giren vatandaşın durumundan memnun gözükmesini sosyal bir örnek olarak verebiliriz…
Ekonomik gücü yetmeyen vatandaşın ucuz ekmek, yumurta, et almak için saatlerce kuyrukta bekliyorsa ve de uzatılan mikrofona iyimser bir yaklaşım sergiliyorsa gerçeklik algısından kopuk değil midir?
Tam Voltaire’in dediği gibi.
Kişisel örnek verecek olursak kişi sağlığıyla ilgili sinyalleri görmezden gelip ertelediğinde, iyimser bir hale büründüğünde çok daha vahim tabloyla karşılaşmaz mı?
Ya da çocuğuyla ilgili sürekli şikayet alan bir ebeveynin, sürekli olarak çocuğunu haklı bulan iyimserliğini eninde sonunda o çocuğa ve kendisine zarar vermez mi?
Bu nedenle bir konu hakkında iyimser ya da kötümser hal takınırken gerçeklik algımızla yaklaşmamız en doğrusudur…