Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ANI YAŞA..!

Yazarlardan tutun da düşünürlere kadar hepsinin vermiş olduğu nasihat… Anı

Yazarlardan tutun da düşünürlere kadar hepsinin vermiş olduğu nasihat…
Anı yaşa..!
Geçmişi düşleyip ne ah vah çek, ne özlem duy;
geleceği bekleyip ne de zaman kaybet..!
Söyleyip dururlar…
Anı yaşamayı biraz abarttığımızı düşünüyorum.
Yani, nedir anı yaşamak?
Sanki insanların ellerinde bir sihirli çubuk varmış da insanlar o çubuğu kullanmıyormuş gibi…
Anlık yapabileceklerimiz işlerin yanında zamana yayılan koşullarımız yok mudur?
Sanki her şey önümüze serilmiş de bizler ertelemişiz gibi..!
Herkes kendine sorsun bakalım, bugün ne yaşamak istiyorum diye..(?)

Mesela ben, bir küçük valiz alıp gemi turu yapmak isterdim…
Ben mesela, mutfağımdaki bulaşığı yıkamak istemezdim…
Çalışmak istemezdim.
Ya da uzun süreli bir tatil yapmak isterdim.
Arkamda bıraktığım bana muhtaç kedilerime veya evdekilere yemek hazırlamak istemezdim…
İki haftalığına da olsa anda olmak isterdim…
Mesela, kentsel hayatı bırakıp kırsal hayat yaşamak isterdim.
O da sarmazsa hippi hayatı yaşamak isterdim…
Madem ölümlü varlıklarız gözümde kalan her şeyi yaşamak isterdim…
Tüm rollerimi, tüm sorumluluklarımı bir kenara fırlatmak, arınmak…
Tüm süperegodan soyutlanıp, egoma tavan yaptırmak…
Böyle saçma bir şey olabilir mi?

Bütün bunları yaşamak istesek dahi beklememiz gereken durumlar yok mudur?
Şartların iyileşmesini beklemek gibi…
Bu nedenle, “Anda yaşayın.” yargısı boş bir teselliden ibarettir…
Kişinin önüne fırsat çıktığında fırsatını yakalayabilmişse, budur an…
Gerisi hikaye, kandırmaca ve de oyalamacadır…
Bazen de, “Üç gün ömrünüz kalsa veya bugününüz son gününüz olsa ne yapardınız..(?)” sorusu yöneltilir insana…
Kendi adıma söyleyeyim, bugünüm son günüm de olsa, tezgahta beni bekleyen bulaşığımı yıkardım. Kedilerimi beslerdim.
Özel eşyalarımı siyah bir poşete koyar çöpe atardım…
Vasiyetimi de içine alacak şekilde, bazen duygusal bazen de nasihat verici bir konuşmayı kaydederdim.
Yani yapacağım işler bunlar olurdu…
Belki ailemi teskin etmeye çalışırdım…
Başka da bir şey yapmazdım…
Rutinimden şaşmazdım…

Yani ertelediğim birçok şeyi üç güne veya bir güne nasıl sığdırabilirim(?)
Sokak röportajındaki roman kızın da dediği gibi…
“Önce bir simit bir ayran alır, karnımı bir güzel doyururdum..:)”
Son gününde dahi yediği menü: Rutini…
Derdimi anlatabildim sanırım.
Hoşça kalın…