Nöbetçi Eczaneler
Önceki gün saat 12.49 sularında 6.2 şiddetinde İstanbul’da deprem olması nedeniyle “Deprem” sohbetleri yeniden gündemimize oturdu…
Celal Şengör bangır bangır anlatıyor…
İstanbul depreminde, depremden ziyade, yani insanların göçük altında kalmasından ziyade, depremi fırsat bilen anarşizme değiniyordu..!
Depremden sağ kurtulsanız dahi anarşist kişilerin yapabileceklerine, özellikle farklı milletlerin yol geçen hanı olan İstanbul’a demir atanlardan kaygılandığını dile getiriyordu..!
Büyük yangınların olacağını ve kaçmanın, çıkmanın mümkün olmayacağını, yağmalama ve de ırza geçmelerin olacağını, yoksa derdinin evinin yıkılması olmadığını vurguluyordu.
Nitekim de ülkemizin birçok yerinde özellikle nüfus yoğunluğu fazla olan illerimizde, Afganlısından tutun da Pakistanlı, Suriyeli, El Kaideli, radikal İslamcı kimlikli çetelerin yuvalanmadığını söyleyebilir miyiz?
Bunların yanında organ ve uyuşturucu mafyalarını..!
Henüz daha küllenmeyen Maraş merkezli depremde birçok ailenin evinin kundaklandığını, soyulduğunu, vefat eden kişilerin kollarındaki bileziğe kadar çalındığını görmedik mi?
Birçok çocuğun ve de insanın kayıp olduğunu..!
Hatta Hatay depreminde kaybolan 5 yaşındaki çocuğun Hollanda’da bulunduğunu duymadık mı?
Bu nedenle acılar ne kadar milli olsa da kötülükler, bu acılardan nasibini almazlar..!
Tam tersine kurt dumanlı günü sever misali veya akrep akrepliğini yapar gibi kötüler her daim iş başındadır..!
Böyle günler o mahlukatlar için çırayla aradıkları günlerdir…