‘12 Eylül darbe rejimi temel unsurlarıyla katlanarak sürüyor’

BİLAL BAKIRDÖVEN
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun, 12 Eylül’ün 43. yıldönümünde yaptığı basın açıklamasında Mersin 78’liler Girişimi Derneği ve Mersin Tabip Odası açıklamalarda bulundu.
Mersin Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Nasır Nesanır açılış konuşmasında, “Emperyalist, gerici ve faşist bir darbe olan 12 Eylül’ün bugün 43. yıldönümü. 12 Eylül 1980 darbesi 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının ardından yapılarak hem ABD’nin “yeşil kuşak” projesine hizmet edildi hem de kapitalizmin neoliberal dönem uygulamalarına geçiş sağlandı. Emek ve demokrasi karşıtı bu faşist darbe örgütlü toplum yapılarını tasfiye etti, sermaye güçlerinin yüzünü güldürdü. Yüzbinlerce insan gözaltına alındı, işkence sistemli olarak uygulandı, idamlar yapıldı, milyonlarca insan 12 Eylül’ün izlerini taşıdı. “Türk-İslam sentezi” ile laikliğin tasfiyesinin ve siyasal İslam rejiminin yolu açıldı. 12 Eylül askeri darbesine ve onun devamı olan iktidarlara teslim olmadık.” dedi.
“12 Eylül Darbe Anayasası, seçim barajı, YÖK, RTÜK, sendika yasaları ile sürüyor”
Mersin 78’liler Girişimi Derneği adına Başkan Yeşim Dağgeçen, 12 Eylül darbesinin üzerinden 43 yıl geçtiğini ancak 12 Eylül darbe rejiminin temel unsurlarıyla katlanarak sürdüğünü belirterek, “12 Eylül Darbe Anayasası ve Siyasi Partiler Yasası, seçim barajı, YÖK, RTÜK, sendika yasaları ile sürüyor. 12 Eylül devleti, ‘yasal’ temellerini oluşturan 1980-83 döneminde yapılan 600 civarında yasa ve binlerce yönetmelikle sürüyor. Türkiye’nin resmi siyasal iktidarları tahterevallinin bir ucunda, 43 yıldır ülkeyi tekçi darbe anayasası, tekçi darbe yasaları ve yönetmelikleri ile yönetiyor. Türkiye’nin resmi siyasal muhalefeti de tahterevallinin bir diğer ucunda 43 yıldır bu tekçi darbe siyasetinin kuralları içinde muhalefet oyunu oynuyor. İktidarın ve muhalefetin darbe karşıtlığı üzerine demokrasi lafları, bir siyasi şikenin üzerini örten birer ‘incir yaprağı’ görüntüsü veriyor. Kısacası iktidarıyla muhalefetiyle siyasetçiler 12 Eylül darbe rejimiyle uzlaştılar… Sanki 12 Eylül darbesi olmamış, sanki 12 Eylül rejimi temel unsurlarıyla sürmüyormuş gibi bir davranış içerisinde oldular. Bu tutum, 2000’li yıllara doğru iktidara hazırlanan siyasi yasaklı Erdoğan’a iktidar olma olanağı sağladı. 2000’lerin başında iktidar olan Başbakan Erdoğan’a da geniş bir hareket sahası sağladı.” dedi.
“5 bin gencin hesabını vermeden 12 Eylül darbesiyle karşılaşıldı”
Net bir ifadeyle Türkiye’nin resmi siyasal muhalefet siyasetçilerinin 12 Eylül rejimi ile uzlaşmasının bedelinin Erdoğancı Tekçi Rejim olduğunu söyleyen Dağgeçen, “Gerçek şu ki 12 Eylül darbe rejiminin temel kurumlarını Cumhurbaşkanı Erdoğan kurmadı. Erdoğan, darbeden 20 yıl sonra hazır bulduğu antidemokratik anayasayı ve yasaları kendi siyasi yükselişi için sonuna kadar kullandı. Anayasayı ve yasaları ihtiyaç duyduğunda da yok saydı. Resmi muhalefet siyaseti, 1983 yılından 2000’li yıllara 12 Eylül darbe rejimiyle uzlaşmasaydı, darbe rejimi tasfiye edilebilseydi, hatta sınırlanabilseydi, Erdoğan bu kadar yolu adeta muhalefet yokmuş gibi böyle kolaylıkla alabilecek miydi? Barış! Türkiye 1974-80’li yıllarda yaşanan ve sağıyla soluyla iç savaşa varan çatışmalarda hayatını kaybeden 5 bin gencin hesabını vermeden, toplumun üzerinden silindir gibi geçen kanlı 12 Eylül darbesiyle karşılaştı. Türkiye 12 Eylül Darbesiyle de hesaplaşmadan, 40 yıldır süren ve 40 bin insanımızın ölümüne yol açan çok daha kanlı savaşa ve çatışma ortamına girdi. Gelinen noktada savaş ve çatışma ortamı, toplumsal ayrıştırma, yoksullukla terbiye etme, kaygı ve korku iklimi eşliğinde, iktidarı sürdürme ve siyaset yapma biçimi olarak sürdürülüyor. Gelinen noktada 12 Eylül rejimiyle birleşen ‘tekçi rejime’ karşın savaşın, ekonomik krizin nedenleri ve sonuçlarının yanı sıra toplumsal kayıplarımızla da yüzleşme gereği kendini ve netice olarak barış kendini dayatmaktadır. Türkiye ‘Mayıs Seçimleri’nden sonra ağırlaşarak süren ülke sorunlarıyla yerel seçimlere gidiyor. İki turlu genel seçimlerden moralsiz çıkıldı. Dağınıklık, umutsuzluk eğilimleri hala sürüyor. İktidarın yerel seçimleri de alacağı korkusunu gözlemliyoruz. Halklarımız bir umut odağının duruma el koyarak havayı tersine çevirecek güçlü bir siyasal çıkış arıyor. Eğer buna bir cevap verilmezse umutsuzluğun derinleşerek sandığa yansıması muhtemeldir.” şeklinde konuştu.
“Demokratik Cumhuriyette yaşamak istiyoruz!”
İnisiyatif almanın gerçek bir ihtiyaç olduğunu ve hemen harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayan Dağgeçen, “Sol’un otokratik iktidara soluk aldırmayacak tek kararlı muhalefet odağı olduğunu, toplumun bize güvenebileceğini göstermenin zamanıdır. Öncelikle solun bütün demokratik toplumsal halk katmanlarına seslenen bir yerden, güç ve eylem birliği ve zaman kaybetmeden en geniş ittifakı sağlamasının zamanıdır. Bölgede demokrasi mücadelesini bölmek, çarpıtmak, iktidarın yedeğine almak için korucu parti planı da dâhil, her türlü kirli oyunu bozmak için bir fırsattır aynı zamanda tarihsel bir görevdir bu! Vazgeçilmez talebimiz; 12 Eylül darbe rejiminden gerçek demokrasiye (!) geçişimiz oldukça sorunludur. Bu sorun esas itibariyle değişmeyen, değiştirilmeyen Anayasa sorunudur. 12 Eylül darbesinden bu yana hükümetlerin değişmesiyle birlikte kısmi değiştirmelerle sürdürülen 1980 Darbe Anayasasının kaldırılarak; demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve sosyal bir anayasanın toplumsal bir mutabakat ile yapılmasını talep ediyoruz! Toplumsal barışın, adaletin, kolektif ve bireysel hak ve özgürlüklerin sağlandığı, baskının ve şiddetin değil özgürlüğün ve eşitliğin olduğu Demokratik Cumhuriyette yaşamak istiyoruz! Tüm cezaevlerinde yaşanan ve Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’nin her karesinde yaşanan gerçekliğe bağlı kalarak, büyük insanlık ve ülke için ‘İnsan Hakları Müzesi’ne dönüştürülmesini talep ediyoruz!” ifadelerini kullandı.