‘Taş ocağı, maden ocağı, mermer ocağı yetmezmiş gibi ŞİMDİ DE JES!’

“Değerlendirme ve ÇED süreçlerine sokulmadan bir dolu taş ocağı, maden ocağı, mermer ocağı yetmezmiş gibi şimdi bir de jeotermal enerji santrali meselemiz oluyor.”
Haber / MUSTAFA ÖZCAN
Anamur’un Bozdoğan Köyü’nde Jeotermal Enerji Sistemleri için yapılan sondaj yapma çabasını köylüler engellemişti. CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Abdurrahman Yıldız köylülere destek adına açıklamalarda bulundu.
Anamur’daki Bozdoğan Köyü’ne üç farklı alanda jeotermal enerji santralleri kurulmak isteniyor. Ancak Köylüler, tarım ve orman arazilerini etkileyecek yerleşim yerlerine yapılacaka rojeye karşı çıkıyor. CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Abdurrahman Yıldız, Kentimizin yeni çevre derdinin JES olduğunu söyleyerek, “Kentimizin yeni dönem çevre dertlerinden bir tanesi Anamur ilçemizde baş gösteriyor. 16 bin kilometre kare kentimizin muhtelif alanlarında, gerekli inceleme, değerlendirme ve ÇED süreçlerine sokulmadan bir dolu taş ocağı, maden ocağı, mermer ocağı yetmezmiş gibi şimdi birde jeotermal enerji santrali meselemiz oluyor.” dedi.
“Yüzey ve yeraltı suları kirlenmektedir”
Jeotermal enerjinin kısaca yer ısısı olup, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak kuru kayaçların içerdiği termal enerji” olarak tanımlandığı bilgisini veren Yıldız, “Bilim çevrelerinin yaptığı bu tanımlama da olduğu kadar masum bir enerji şekli değil maalesef jeotermal enerji. Çünkü; “Jeotermal atık sular yüksek miktarda tuz, bor, tarımsal üretim için zararlı madde, arsenik gibi fiziksel zehirli maddeler ve su kirliliği yapan maddeler içerdiği için, jeotermal akışkanların kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılması durumunda yüzey ve yeraltı suları kirlenmektedir.” Bu tespitte de görüldüğü üzere özellikle tarımsal üretim jeotermal enerji üretimi ile yan-yana getirilemez. JES’ler en önemli aşamalardan bir tanesi reenjeksiyon sürecinin doğru anlaşılmasıdır. Ne demek reenjeksiyon; “Jeotermal rezervuarlardan yapılan sondajlı üretimlerde jeotermal akışkanın çevreye atılmaması ve rezervuarı beslemesi bakımından, işlevi tamamlandıktan sonra tekrar yer altına gönderilmesi işlemidir.” Yani enerji üretmek için yeryüzüne aldığınız suların yeniden kendi alanına enjekte edilmesidir. Şimdi Anamur örneğinde en büyük sorunda buradan kaynaklanmaktadır. Ortalama bin 500-2 bin metre derinden çıkarılan jeotermal akışkanın, enerji üretiminden sonra yeniden daha derine enjekte edilmeyeceği mevcut ülkemiz uygulamalarından bilinmektedir. Özellikle Menderes havzasında büyük soruna sebep olan ve neredeyse tarımsal üretimi bitme noktasına getirdiği her çevre tarafından bilinen bir gerçektir.” şeklinde konuştu.
“Mersin’i duyarlılığa davet ediyorum”
Anamur’un Mersin’in en önemli tarım ve turizm bölgelerinin başında geldiğini bildiren Yıldız, “Daha doğru tarif etmek gerekirse tarımı ve turizmi çıkarırsanız Anamur diye bir ilçe kalmaz. Özellikle gıda bulmanın neredeyse artık bir kriz haline geldiği ülkemizde, bu tarz katliamlar ancak “ihanet” ile izah edilebilir. Dünyada dolayısıyla da ülkemizde artık üretim paradigmaları değişmektedir. Ülkeyi ve kenti yönetenlerde hiç vakit kaybetmeden bu paradigmaya kendilerini ve siyasi dünyalarını uydurmalıdırlar. Gıda fiyatlarının bir yıl içinde yüzde yüz arttığı bir dönemde tarımsal üretime ket vurucu bu tip hareketler, toplumun kısa vadede açlıkla karşı-karşıya kalmasına neden olacaktır. Son bir not; Ülkenin başka bölgelerinde toplumsal muhalefetin, halkın yoğun tepkisinden kaynaklı balık çiftliklerinin, jeotermal santrallerin, taş ocaklarının, mermer ocaklarının kentimize taşınması gözümüzden kaçmamaktadır. Nasıl ki tüm üretim bölgelerinde bu tip yağmalara karşıysak, Toplumsal duyarlılığın daha zayıf olduğu düşünülen kentimizde de bunlara izin vermeyeceğiz. Bu çerçevede başta Anamur halkı olmak üzere tüm Mersin’i duyarlılığa davet ediyorum. Toprağına, suyuna, tarımına, turizmine sahip çıkmaya çağırıyorum.” ifadelerini kullandı.