COVID-19 salgını sonrasında tüm Dünya’da doğa ve çevre kirliliği yeniden gündeme geliyor. Tüm Dünya’da salgın sonrası karbon salınımının azaltılması tartışılıyor. Havaların da ısınmasıyla birlikte büyükşehirlerde hava kirliliğinin azaldığı gözlemleniyor. Mersin’de de daha önce valilik tarafından yapılan hava kirliliği ölçümlerinin yeterli olup olmadığı gündeme gelmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan edinilen bilgilere göre bu süreçte hava kalitesi ölçümleri yapılmadığından, Mersin’in hava kirliliğinde herhangi bir düşüş görülmediği bilimsel olarak bilinmiyor.
KARBON SALINIMINDA PETROL TÜREVLERİ BİRİNCİ SIRADA!
Karbon salınımının fosil kökenli yakıtların -petrol türevleri- kullanımından kaynaklandığı biliniyor.
Uzmanlar, Mersin’de başta büyük sanayi kuruluşları olmak üzere, yoksul mahallelerde siyasi rant için vatandaşlara dağıtılan ucuz kömür kullanımı ile Organize Sanayi Bölgesi(OSB)’deki çok sayıda küçük ve orta ölçekli firmalardan kaynaklı ve kentimizde son yıllarda artan otomobil yoğunluğu hava kirliliği(karbon salınımı) artışının en önemli nedenlerinden olduğunu ifade ediyor.
BÜYÜK FABRİKALAR TEKRAR FUEL-OİL’E DÖNEBİLİR..!
Özellikle 2000’li yılların başlarında, ülkemizde AB çevre standartlarına uyum zorunluluğu nedeniyle, baca gazı atık emisyon değerlerine limitler getirildi. Bu nedenle ilimizdeki enerjiyi yoğun kullanan cam sanayi sektöründeki,(Anadolu Cam, Trakya Cam, İzocam, kimya sanayindeki Soda ve Kromsan gibi büyük sanayi kuruluşları; hem fuel-oil’e göre çok daha düşük emisyon değerlerine sahip olduğu için, hem de fuel-oil’den daha düşük maliyetli olduğu için doğal gaz kullanımına yönelmeye başladılar. Ancak, OSB’deki ve küçük sanayideki dönüşüm maliyetine katlanamayan küçük ve orta ölçekli firmalar, fuel-oil maliyetine dayanabildikleri ölçüde kullanmaya devam ettiler. Büyük ölçekli enerji tüketen kuruluşların, ham petrol varil fiyatlarının 100 USD‘den, bugünlerde 20-25 USD seviyesine inmesiyle, tekrar fuel-oil kullanımına dönmelerine izin verilmemesi gerektiği vurgulandı.
ÖLÇÜM DEĞERLERİ GEÇ PAŞLAŞILIYOR!
Ancak uzmanlara göre, prosesinde mecburen(fuel oil’e göre daha düşük kalorili) tonlarca “kömür “ kullanmak zorunda olan, çimento sektöründe Mersin’de, yüksek kapasiteli üretim yapan yerleşik firmalar, Eren Holding’e ait MEDCEM ve Sabancı Holding’e ait ÇİMSA ve şu anda Mersin’de hava kirliliğini birikimli (kümülatif) olarak en çok yükselten kurumlar olduğu belirtiliyor. Özellikle, çimento sektöründeki tüm bacalarda filitre takma zorunluluğu 2019 sonuna kadardı. Geçtiğimiz Aralık ayında süre uzatımı TBMM’de çok tartışılmış, sonradan Cumhurbaşkanlığının isteğiyle en kısa sürede takılması zorunlu hale getirilmişti. Ancak bu zorunluluğa uyuluyor mu bilinmiyor! Mersin’de bu sektörde çalışan firmaların geçmişte elektro fitrelerin enerji maliyetini düşürmek için ya tümden kapatıldığı, ya da geceleri çalıştırılmadığı yönünde, yakındaki yerleşim yerlerinden şikayetlerin giderek yaygınlaştığı iddialarının olduğu bilinmektedir. Ayrıca AB uyum standartları çerçevesinde büyük sanayi kuruluşlarının tüm bacaları online olarak çevre müdürlüğüne bağlanarak izlendiği biliniyor. Ancak çevre müdürlüğü bu değerleri , kamuoyu ile anlık paylaşmadığı için artış ve azalışlar izlenemiyor. Bu kapsamda tüm dünyada, önümüzdeki günlerde hava kirliliğinin hem daha sıkı denetlenmesi, hem de kamuoyu ile verilerin paylaşılması gerekliliğinin yasal ve etik bir zorunluluk olması tartışılıyor.
POLİPROPİLEN TESİSİ İZNİ İPTAL EDİLMELİ…
Tüm bunlara ilaveten, korona günlerinde kentin içindeki bir alana, Danıştay dava süreci bitmeden, hukukun görmemezlikten gelinerek, birdenbire Polipropilen Tesisi yapılmasına izin çıkması ve bunun getireceği ek hava kirliliğinin de, Mersin’de sağlıklı nefes almayı ve yaşamı olumsuz etkileyeceği bir gerçektir. Bu nedenle verilmiş olan izin iptal edilmelidir.
Öte yandan kentimizde, fuel-oil kullanan ruhsatsız fırınlar ve çok eski (minibüs, otobüs ve kamyonlar) araçların kent içinde kullanımı veye kaçak yakıt kullanımı daha sıkı kontrol edilmeli yasal limitlere uymayan araçların trafiğe çıkışı engellenmelidir. Bu anlamda, AB’deki gibi belediyelerin düşük emisyon değerli toplu ulaşım araçlarının kullanımı teşvik edilmeli, elektrikli hafif raylı sistemler yaygınlaştırılmalıdır.
ARTIK ÇEVRE’YE DAHA DUYARLI OLMAK ŞART
COVID-19 mücadelesi nedeniyle sokağa çıkma yasakları ile bize göstermiştir ki, AB’de hedef konulan 2030 yılı emisyon ve karbon değerleri geçtiğimiz 2-3 aylık dönemde yakalanmıştır. Bu nedenle uzmanlar, Mersin İl Çevre Müdürlüğünün, periyodik olarak merkezdeki ve ilçelerdeki hava kirliğini sağlıklı ölçecek şekilde yeniden yapılanması ve ölçüm değerlerini anlık kamuoyu ile paylaşması gerektiğini halk sağlığı açısından çok önemli buluyorlar. Çünkü akciğer kanseri vb. göğüs hastalıklarının da baca gazı emisyon değeri yüksek fabrikaların yakınında yaşayanlarda arttığı, açılan davalardan zaten bilinen bir gerçektir. Ayrıca, COVID-19 salgını da sigara içenlerin bu hastalıktan ölme riskinin, içmeyene göre 14 kat fazla olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu gerçeklik bile, tüm Dünya’da olduğu gibi, ülkemizde de bundan böyle, halk sağlığı açısından, hava kirliliği oranlarının yerel yönetimler ve Mersin kamuoyu tarafından daha yakından takip edilmesi gerektiğini, ilgililerin de bu konuya daha duyarlı olması ve gerekli önlemleri alması gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü herkesin hemfikir olduğu gibi, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
İHA
YORUMLAR