Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Kumbur, insanların hayat kalitesinin arttırılmasının ancak temiz bir çevre ve doğal kaynakların dengeli ve ihtiyatlı kullanımı ile mümkün olabileceğini söyledi.
Kumbur, ‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada, hızlı nüfus artışı ve artan sanayileşme faaliyetleri ile birlikte oluşan çevre kirliliği sonucunda, küresel iklim değişikliği, doğal bitki örtüsü ve tarım arazilerinin tahribi, su kaynaklarının ve biyolojik çeşitliliğinin azalması gibi yer yüzünde yaşayan canlıların tümünü etkileyen sorunlar ile karşılaşıldığına dikkat çekti. Kumbur, tüm bu çevre sorunlarının giderilmesi ve doğal kaynakların sürekliliğinin sağlanmasının, doğru ve sürdürülebilir çevre yönetimi ile mümkün olabileceğini belirtti.
“2.6 milyar insan sağlıksız çevre koşulları altında yaşamaktadır”
Dünyanın gelişmekte olan bölgelerinde önemli bir nüfusun, temiz havadan, sudan ve doğal kaynaklarından yoksun olarak yaşadığını söyleyen Kumbur, “Bu ülkelerin büyük kısmı yüksek nüfus artışına sahiptir ve büyük bölümü Afrika Kıtası ile Ortadoğu bölgesinde yer almaktadır. Bu durum bölgesel krizlerin çıkmasına ve ülkeler arasında büyük sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak çevre kirliliğinin artması nedeniyle güvenilir ve kullanılabilir temiz su temini günümüzün önemli çevre sorunlarından biridir. Dünyada yaklaşık 2.6 milyar insan sağlıksız çevre koşulları altında yaşamaktadır ve bunun yaklaşık 1.4 milyarı temiz su kaynaklarından yoksundur. Son yüzyıl içinde dünya nüfusu üç kat büyürken su kaynaklarına olan talep yaklaşık 7 kat artmıştır” dedi.
“Gelişmiş ülkelerin bir kısmı alınan ortak kurallara uymamaktadır”
İnsanların hayat kalitesinin arttırılmasının ancak temiz bir çevre ve doğal kaynakların dengeli ve ihtiyatlı kullanımı ile mümkün olabileceğini vurgulayan Kumbur, “Soluduğumuz havanın kalitesinin iyileştirilmesi, içme ve kullanma suyunda temizlik güvencesi, atıkların yeniden değerlendirilerek ekonomiye katkıda bulunulması, kamuya açık ortamlarda gürültü ve görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi sağlanarak, gelecek nesillerin daha sağlıklı bir ortamda yaşaması güvence altına alınması, bütün ülkeler tarafından arzu edilmesine rağmen henüz istenilen seviyeye ulaştırılamamıştır. Çevre ve çevre sorunlarının önemi ve çözümü yoğun bir şekilde tartışıldığı günümüzde, sanayisi gelişmiş olan ülkelerin bir kısmı alınan ortak kurallara uymamaktadır. Bunun bir örneği küresel Isınma ile ilgili Paris Anlaşması’nın yürürlüğe konulması sürecinde ABD, en fazla sera gazı emisyonu salınımı yapan dünya ülkelerinden ilk üçte olmasına rağmen, bu anlaşmadan çekilmiş olmasıdır” diye konuştu.
“Kirletilen çevre, yok edilen insanlık demektir”
Küresel ısınma ve benzeri nedenlerle Mersin’i de kapsayan Doğu Akdeniz Havzasında son yıllardaki yüzde 40’lara varan kuraklıklar nedeniyle, su kaynaklarının çok daha planlı kullanılması gerektiğine işaret eden Kumbur, “Suyun alternatifi olmadığı unutulmamalıdır. Kaynak tasarrufuna, geri dönüşüm projelerine önem vermeliyiz. İsraf etmemenin kazanmak olduğu unutulmamalıdır. İsraf edilirse sonunda hasret kalınabilir. Kirletilen çevre, yok edilen insanlık demektir. Sağlıklı bir çevrede yaşıyor olmak ayrıcalık değil, bir haktır” ifadelerini kullandı.
Mersin’deki çalışmalar
Yeni yürürlüğe giren yasa ile hizmet alanı genişletilen Mersin Büyükşehir Belediyesinin, yeni hizmet alanlarını kapsayacak şekilde gelecek yıllar için kısa, orta ve uzun vadeli çevre sorunları ve altyapı yatırım ihtiyaçlarının kalıcı bir şekilde tespit edilmesi ve her türlü çevre sorunlarının çözümüne yönelik havza bazlı kalıcı, ekonomik, geri kazanım, sürdürülebilir projeleri hayata geçirmesi gerektiğini söyleyen Kumbur, bu bağlamda Mersin’de önemli çevre projelerinin yapımına başlandığını, bütün bu projelerin Akıllı Kent Yönetim Sistemleri kapsamında üniversite ve ilgili kuruluşlar ile işbirliği yapılarak hazırlanması gerektiğini belirtti.
İHA
YORUMLAR