Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

DİL SORUNU VE AKRAN ZORBALIĞI SÜRÜYOR!

Bu haberin fotoğrafı yok

Uçan Süpürge  Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, “Türkiye’nin Hedef Bölgelerinde Kadınlara Yönelik Şiddetin Azalması İçin Belirli Davranış Değişikliklerini Amaçlayan Bir Stratejik İletişim Programının Geliştirilmesi ve Uygulanması” projesi final toplantısı Mersin’de gerçekleşti. Final toplantısı Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma  Derneği Koordinatörü Pınar Yıldız, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma  Derneği Üyesi Bilge Taş, Eğitim-SEN Kadın Sekreteri Elif Yaşar, sivil toplum örgütleri, yerel medya mensupları, öğretim görevlileri ve Suriye uyruklu vatandaşların katılımıyla yapıldı.

Uçan Süpürge  Kadın İletişim ve Araştırma Derneği tarafından yapılan çalışmalar kapsamında ortaya çıkan sonuçlar ve imkanlar, eşitlikçi bir eğitim sistemi için ayrımcılıkla mücadele, kız çocuklarının eğitime devamı için yapılması gerekenler, yabancı uyruklu vatandaşların yaşadığı problemler, çocukların sosyal hayatta yaşadığı zorluklar gibi birçok konu incelendi.
Yabancı uyruklu vatandaşlara yönelik yapılan çalışmada dil sorunu, akran zorbalığı, ayrımcı uygulamalar, bürokratik engeller, okullardaki kapasite sorunu, kültürel farkların ortaya koyduğu sorunlar, ülkeler arasında ki anayasal farklılıklar, yoksulluk gibi birçok konuya değinildi.
Suriyeli katılımcıların özellikle çocuklarının eğitimleri için gerekli olan servis yetersizliğine, sosyal dışlamaya, okul kayıt sıkıntılarının yaşattığı zorluklara vatandaşların tepkilerine ve ortak alanlarda yaşanılan ayrımcılığın doğurduğu problemlerin dile getirildiği toplantıda sorunların çözümlenebilmesi adına fikirler ve yapılması gerekenler konuşuldu.

‘Birinci Problem Dil’

Uçan Süpürge  Kadın İletişim ve Araştırma Derneği Koordinatörü Pınar Yıldız, “Türkiye’ye yeni gelen bir çocuğun yaşadığı birçok problem olduğunu gördük. Bunlardan en önemlisi çocuğun yeni bir alfabe ile eğitim hayatına devam etmek zorunda kalması. Dolayısıyla başarılı bir eğitim hayatı olsa da çocuk sınavlarda anlama ve anlamlandırma da problem yaşayacağı için başarısız olarak algılanıyor. Kendisini başarısız hisseden öğrenciler işte tam olarak burada bir okuldan kopma yaşıyorlar. Bu noktada gerek öğrencilerin velileri gerekse öğretmenlerin daha fazla katkıda bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizde savaştan çıkıp gelmiş insanlar var. Yabancı uyruklu bu vatandaşların hakları olmalarına rağmen okullara kayıtları yaptırılmadığının şikayetleri halen gelmekte. Kayıt için istenilen paralar ise yine engelleyici bir faktör olarak karşımıza çıktı. Akran zorbalığıyla karşı karşıya kalan çocuklarda okuldan ayrılma noktasına geliyor. Bunu gören veliler ve eğitimciler müdahale etmiyor. Çocuklar evden aldığı bilgilerle karşılaştığı yabancı uyruklu çocuklara ön yargı besliyor ve dışlıyorlar. Bunlarda çocukların eğitim hayatının son bulmasında neden oluyor” dedi.
> Okul yönetimine Türk vatandaşları tarafından yabancı uyruklu çocuk alınmaması bağlamında baskı yapıldığını söyleyen Yıldız, “Bir kapasite sorunu görüyoruz.Milli Eğitim Bakanlığı’nda ve okullarda farklı dil konuşan  göçmen bir öğrenciyi eğitim hayatına katma konusunda henüz kapasite sorununu aşacak ve verileri ortaya koyacak proje yok. Veliler öğrencilerinin eğitim durumunu kontrol edemiyorlar.” diyerek dil sorununun ortaya çıkarttığı eksikliklerin büyük bir etkisi olduğunu vurguladı.

“Ekonomik Yetersizlik Kız Çocuklarının Okula Gitmemesine Sebep Oluyor”

Yabancı uyruklu vatandaşların yaşadığı problemlere ek olarak Türkiye ekonomisinin yarattığı zorluklara değinen Yıldız, “Kız çocuklarımız zaten ekonomik yetersizlik yüzünden erken yaşta evliliğe sürükleniyor. Suriyeli kız çocuklarının eğitim hayatını etkileyen kayıt ücretleri, sınavlara giriş için alınan ücretler yaşam mücadelesi veren ailelerin kız çocuklarının eğitim almasını engelleyen problemlerden. Bu sonuçlara velilerle konuşarak ulaştık. Eğitim hayatına Türkiye’de başlayan çocuklar büyük yaşlarda sosyal yaşama karışan çocuklara göre daha iyi durumda. Büyük yaşta olan gençler daha çok ayrımcılık ve dışlanmayla mücadele ediyorlar. Bu yargıların son bulması gerekiyor.” diye konuştu.

“Öğrenciler Dışlandıkları İçin Yalnız Kalmayı Tercih Ediyorlar”

Çocuklarla yapılan soru cevap çalışmalarında elde edilen verileri paylaşan Yıldız, “Suriyeli çocuklarla yaptığımız çalışmada verilen cevaplar gerçekten de üzücü. Çocuklar kendilerine yöneltilen sorularda bütün çocukların okula gitme hakkı olduğunu, çalışan çocukların yaşamlarının zor olduğunu, kız çocuklarının da okula gitmesi gerektiğini, öğretmenlerin iyi davranması gerektiğini, okulun çocuklar için yapılan etkinlik ve oyunlarla mutlu, ayrımcılık, dışlanma ile mutsuz olduğu bir yer olduğunu, ailelerinin okula gitmelerini istediklerini ve okullarda dışlandıkları için yalnız kalmayı tercih ettiklerini belirttiler. Bizler açtığımız internet sayfalarında bile kötü sözle karşı karşıya kaldık ve cevap bölümünü kapattık. Düşünün ki  çocukların üzerindeki psikolojik etkinin büyüklüğü ne düzeydedir?” şeklinde konuştu.

“Yasalarımız kapsayıcı ancak pratiklerimiz ne yazık ki  sıkıntılı”

 Uçan Süpürge  Kadın İletişim ve Araştırma Derneği “Türkiye’nin Hedef Bölgelerinde Kadınlara Yönelik Şiddetin Azalması İçin Belirli Davranış Değişikliklerini Amaçlayan Bir Stratejik İletişim Programının Geliştirilmesi ve Uygulanması” projesi final toplantısında konuşan EĞİTİM-SEN Mersin Şube Kadın Sekreteri Elif Yaşar ise, Anayasanın 10’uncu maddesinde, eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı ile herkesin hak ve hürriyetlerden ayrım gözetmeksizin yararlanmanın güvence altına alındığını belirtti. Yaşar, “Ayrımcılık yasağına karşı mücadele, gerek Türkiye’nin taraf olduğu temel insan hakları sözleşmelerinde gerekse Avrupa Birliği (AB) protokollerine  uyum çerçevesinde ele alınmaktadır. Ayrımcılığın konusu “hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanma” olarak belirlenirken, ayrımcılığın temelleri de “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hal, sağlık durumu, engellilik, yaş” şeklinde düzenlenmekte, böylece hak ve hürriyetlerden yararlanmayı, sağlayan temellere dayalı bir davranış ve uygulama ile hukuka aykırı şekilde engellemenin ayrımcılık oluşturacağı hükme bağlanmaktadır. Yasalarımız kapsayıcı ancak pratiklerimiz ne yazık ki  sıkıntılı. Eğitim sen olarak  eğitim ve öğretimde eşitlik ve ayrımcılık konusunda herkese eşit ve parasız eğitim ilkesi ve kamusal eğitim anlayışını savunuyoruz. Öğrencilerini kayıt yaptıran velilerden istenen paralar uçuk fiyatlarda. Aile birliğine bağış olarak istenen bu paralar kimi zaman öğretmen seçimine kadar gidebiliyor. Fiyatlar öğretmene göre değişiyor.
Türkiye’de çeşitli nedenlerle eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, ana dili Türkçe olmayan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajları günden güne artarak devam ederken  bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar  çözülmeden eğitimde eşitlik ve ayrımcılık engellenemez.” diye konuştu.

“Eşitsizlikler doğadan değil, toplumdan kaynaklıdır”

Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim geldiğini söyleyen Yaşar, “Cinsiyetçi ve cins ayrımcı uygulamalar okullarda etkili şekilde üretilmeye devam etmekte, geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ülkemizde giderek artan kadına yönelik şiddetin en temel nedenlerinden birisidir.  Cinsiyet eşitsizliğinin doğurduğu bu sorunlar Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimiyle önlenebilir.  Toplumsal cinsiyet eşitliği ortaya çıkışı bakımından erkeklerle kadınların   kamusal ve özel yaşamın tüm alanlarına eşit ölçüde yetkinleştirilmiş şekilde, eşit katılımları anlamına gelir. Eşitsizlikler doğadan değil, toplumdan kaynaklıdır.” dedi.
Toplantıda sivil toplum örgütleri temsilcileri, yerel medya mensupları, öğretim görevlileri sorunları ve çözüm önerilerini anlatarak yetkililerden gerekenlerin yapılmasını istedi.
Suriye uyruklu vatandaşlar da seslerini duyurmaya çalıştıklarını ancak duyuramadıklarını, geçici koruma altındaki çocuklarının dezavantajlarının günden güne artarak devam ettiğini söyledi.
Suriyeliler olarak cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunların çözümlenmesini, eğitimde eşit davranılmasını istediklerini ve ayrımcılık yapılmaması gerektiğini ifade ettiler.

NURDANE KARAKUŞ

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mersin Kadın Platformu, son günlerde
Sıradaki Haber ‘YAŞANANLAR, ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİN EN BÜYÜK GÖSTERGESİ!’