Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) Orta Akdeniz Bölge Kan Merkezi Gönüllü Kök Hücre Bağışçısı Kazanım Uzmanı Özge Er, MTSO Personeline kök hücre hakkında eğitim verdi. Kök hücre bağışına farkındalığın arttırılması ve bağış kazanımının sağlanması adına düzenlenen eğitimde, ‘kök hücre nedir?’ ‘nasıl bağış yapılır?’ ‘neden kök hücre bağışçısı olmalıyız?’ soruları yanıt buldu.
Kök hücreyi ana kaynak olarak nitelendiren Er, işlevsel olarak farklılaşmamış, kendini yenileyebilen ve çoğalabilen hücreler olduğunu söyledi. Kök hücreler içinde en çok bilinen ve tedavide en sık kullanılan hücrenin, kan yapımından sorumlu ‘hematopoetik’ kök hücreler olduğunu bildiren Er, bu hücrelerin temel olarak kemik iliğinde yerleşik olduğunu kaydetti.
Kök hücre bağışının son günlerde çok duyulmasının sebebini, hasta sayısının ve insanların bu alandaki farkındalığının artmasıyla açıklayan Er, 2014 yılından buyana Sağlık Bakanlığı ile Kızılay arasında imzalan protokole istinaden, kan bağışıyla birlikte kök hücre bağışı da aldıklarını anlattı.
Türkiye’nin yüzde 96 oranında kök hücre bağışını, Kızılay’ın gönüllü bağışçılarıyla karşıladıklarını aktaran Er, protokol kapsamında veri bankası oluşturarak, Türkiye’nin kendi kendine yetebildiğini göstermeyi amaçladıklarını söyledi. 13 bölgede faaliyetlerini yürüttüklerinden bahseden Er, Türkiye’de 400 bin gönüllü bağışçı sayısının olduğunu ve bu sayıyı arttırmak istediklerini belirtti. Kan bağışında erkek bağışçı sayısının fazla olmasına rağmen, kan bağışında bulunmayıp sadece kök hücre bağışçısı olan kadın sayısının da oldukça fazla olduğunu bildirdi.
Hematopoetik kök hücrelerin, en çok kemik iliği, kan ve göbek kordonunda bulunduğunu anlatan Er, alınan bu kök hücrelerin, uygun koşullarda dondurularak canlılığını koruduklarını ve hastaya damar yolu ile verildiğinde kemik iliğine yerleşip, kan hücrelerinin yapımını başlattığını söyledi. Er, kök hücre nakli uygulanabilen hastalıkları şöyle sıraladı:
“Kemik iliği kanserleri, lenfomalar, çeşitli organ kanserleri, kemik iliğinin yetersiz çalıştığı veya çalışmadığı durumlar, kalıtsal anemiler, immün yetersizlikler, kalıtsal metabolik hastalıklar.”
Kök hücre bağışçısının, 18-50 yaş aralığında, kronik hastalığı olmayan, hepatit B, hepatit C, sifiliz hastalığı geçirmemiş, kanser, AIDS tanısı almamış sağlıklı bir kişi olması gerektiğini vurgulayan Er, bağış yapma sürecinde temel unsurun gönüllülük olduğunu ve gönüllünün her aşamada vazgeçme hakkının olduğunu vurguladı. Kan bağışının ya da kök hücre bağışının hiçbir yan etkisi bulmadığını vurgulayan Er, sadece gribal enfeksiyona benzer bir halsizlik hissedildiğini ve alınan kök hücrenin 2 gün içinde kendini yenilediğini bildirdi. Periferik Kök Hücre Toplama Yöntemi yani kan yoluyla ve Kemik İliği Kaynaklı Kök Hücre Toplama Yöntemi ile iki şekilde kök hücre toplaması gerçekleştiğini kaydeden Er, “Bağıştan 2 yıl sonra hasta ile direk iletişime geçmenize izin verilebilir” dedi.
‘Neden kök hücre bağışlamalıyız?’ sorusuna da cevap veren Er, birçok nakil bekleyen hastanın şansını arttırmak ve onlara umut olmak için bağışta bulunulması gerektiğini söyledi. Annesi, babası varsa çocuğuyla kök hücreleri uymayan birçok insanın, hiç tanımadığı ya da hayatı boyunca hiç karşılaşmayacağı insanlarla kök hücre eşleşmesinin gerçekleştiğinden bahseden Er, slogan olarak kullandıkları “öne çık hayat kurtar” sözünü yineledi.
haber merkezi
YORUMLAR