Vicdan, çevresel faktörlerle gelişen bir duygudur…
Bu, yakın çevre, çocuğun anne babası, akrabaları, arkadaşları, öğretmenleri olabileceği gibi izlediği televizyon, dinlediği radyo istasyonu ve de sosyal medya dahil tüm etkileşim sistemlerini de içine alır…
Yani kısacası vicdan duygusu, kişi doğuştan sosyopat veya psikopat değilse çevresi tarafından gelişen bir duygudur…
Bu duygularda iyi ile kötü, doğru ile yanlış, günah ile sevap, acıma duyguları kişiye işlenir…
“Kendine yapılmasını istemediğin bir eylemi başkasına yapma..!” şeklindeki diktedir…
Ve hatta, “İğneyi önce kendine, çuvaldızı başkasına batır..!” atasözüyle empati ve de sempati duyguları oturtulmaya çalışılır…
Buna rağmen toplumlar, çoğunluğun üstünlüğüyle istenmeyen davranışlarda bulunulabilmektedir…
Çoğunluğun isteği kabul görse de her daim haklı oldukları anlamına gelmez ama…
Öyle olsaydı, toplu soygunları, toplu tecavüzleri, toplu soykırımlar ve ırkçılığı kabul etmiş sayılmaz mıydık..(?)
Yani çoğunluğun aldığı her karar doğrudur, iyidir veya haklıdır diye bir yargı kabul edilemez…
Çoğunluk yanlış kararlar da alabilir.
İşte burada vicdan devreye girer…
Esas belirleyici unsur kişinin rehberi, vicdanıdır…
Doğruyu bulmak, adil olmak için vicdanlı olmaya ihtiyacımız vardır…
Yaptığı eylemin vicdani muhakemesini yapabilmeye…

