20 Nisan 2024

ERDOĞAN SERİN: KONTROLSÜZ GÖÇLER VE LÜBNAN GERÇEĞİ

0
On milyonun üzerinde olduğu söylenen ve Ülkemizin dört bir yanına dağılmış olan geçiçi koruma statüsüne sahip sığınmacıyı ve kaçak göçmeni umursamayanlar, bir zamanlar Orta Doğu’nun İsviçresi de denilen (ki, Başkenti Beyrut’a da Ortadoğu’nun Paris’i deniyordu) Lübnan’ın şu anki içler acısı haline baksınlar!
Lübnan nüfusunun yarısı Müslüman Araplar’dan, yarıya yakını da (Maruni olarak adlandırılan) Hristiyan Araplar’dan oluşmaktaydı. Ülke’de yüzde on civarında da Şii Dürziler yaşamaktaydı. Aralarındaki dinsel ayrılığa rağmen, insanlar huzur, güven ve refah içinde yaşayıp gitmekteydiler.
Ta ki sığınmacılar ve kaçak göçmenler yüzünden Ülke’nin demografik yapısı bozulana ve dışardaki olaylar içeriye yansıyana kadar.
1948 yılında kurulan İsrail Devleti’nin baskısı ve zulmü sonucunda, Filistinli Araplar yurtlarını terkederek komşu Lübnan’a yerleşmeye başladılar.
1967’deki Arap İsrail Savaşı’ndan sonra Lübnan’daki Filistinli sığınmacı sayısı daha da arttı ve Ülke’de huzur ve güven ortamı hızla bozulmaya başladı.
Suriye Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte bu defa da Suriyeli Sunni Müslüman Araplar bu Ülke’ye akın ettiler. Kontrolsüz bir biçimde gerçekleşen dış göç yüzünden Ülke’nin sadece demografik yapısı bozulmadı, aynı zamanda sosyo ekonomik dengeleri de altüst oldu ve bir zamanların gıpta edilen ülkesi resmen iflas etti. Lübnan Halkı şu anda enflasyon ve hayat pahalılığı ile boğuşuyor ve yokluk, sefalet içinde yaşıyor.
Tarihe baktığımızda, toplu göçlerin önce istikrarsızlığa, sonra da ağır yıkımlara ve hatta sınır değişikliklerine yol açtığını görürüz.
Ülke olarak böyle bir akıbetle karşılaşmak istemiyorsak, sığınmacı ve kaçak göçmen sorununu bir an önce sağlıklı bir çözüme kavuşturmak durumundayız.
Bunun da en kolay ve en kestirme yolu, can güvenliklerini de garantiye alarak, bu insanları onurlu bir şekilde ülkelerine geri göndermektir.
Türkiye’nin bunu başaracak gücü ve imkanı var!
Hem de fazlasıyla var!
Yeter ki, bu konuda bir irade ortaya konabilsin.
Bu iradeyi ortaya koyması gerekenler de Ülkemizi yönetme mevki ve sorumluluğunda olan siyasilerdir.
Umarım ve dilerim, akıl ve bili öne düşer de, bu mesele iyice dallanıp budaklanmadan ve başımıza daha büyük dertler ve belalar açmadan çözüme kavuşturulur?!

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir